1. YAZARLAR

  2. Ersoy Göveç

  3. Dini Doğru Anlamak

Dini Doğru Anlamak

Temmuz 1997A+A-

Tüm bilgiler için mihenk taşı olan Kur'an, İslam dininin temel kaynağıdır. Mutlak bilgi, Rabbimiz tarafından tüm insanlığa iletilen Kur'an bilgisidir.

Ahmet Y. Özütoprak'ın kaleme aldığı 'Dini Doğru Anlamak' isimli kitap, öncelikle ilahi mesajı merkeze alma gayretini taşıdığı için olumlu bir çalışma.

Kitap, İslam davetinin niteliğiyle ilgili faydalı bilgiler içeriyor ve İslam davetinin iki özelliğini önemle vurguluyor: 1- Netlik ve tutarlılık, 2- İlkelilik

Muhyiddin-i Arabi Celaleddin-i Rumi ve Said Nursi'nin düşüncelerini ana hatlarıyla inceleyen bölümde; tasavvufi düşüncenin yol açtığı sapkın anlayışlar gösterilmekte, bu anlayışlara ölçü kaymasının neden olduğu belirtilerek Kur'an'a, Rasül'ün örnekliğine dönülmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

Tarih boyunca peygamberler vasıtasıyla iletilen mesajın 'Allah'a kulluk edip Tağut'tan sakınmak' (116/36) olduğunun hatırlatıldığı kitapta, Peygamberimizin özellikle Mekke'deki mücadelesinin anlatımı. Kur'an'ın siyerle somutlaşması şeklinde ortaya çıkmış. Mekke cahili yapısının analizi ve İslam'ın tebliğ metodu, müşriklerle ilişkinin anlatılarak günümüz cahiliyyesiyle benzerliklerinin belirtilmesi, okuyucuyu gündemdeki olayları anlamlandırmada yönlendirici bir rol oynuyor.

Özütoprak'ın, itimat ettiğim alimler'den diye tanımladığı İmam Şafi'den nakillerle oluşturduğu hikmet anlayışı tashihe muhtaçtır. Hikmeti, sünnet şeklinde anlamlandıran ilk defa İmam-ı Şafii/Hadis ekolüdür. Kur'an bütünlüğünde hikmet: 'Kur'an'ı anlama ve yaşama eylemidir. Kur'an'ın bildirdiği ilkeleri çelişkisiz bir biçimde hayata aktarma ve onu gerek iç dünyamızda gerek sosyal alanda hakim kılabilme güç ve yeteneğidir.

Kur'an dışı vahiy inancı kitabta baskın bir şekilde kendini gösteriyor. Yazar, görüşünü delillendirmek için ayetleri zorlama bir mantıkla açıklamakta ve bu konuda Mevdudi'den aktarma yapmaktadır. Mevdudi'nin konuya bakışı ise bizce malumdur (Haksöz, Ekim'92, s. 16-18).

Sünnet, Hz. Peygamberin vahyi yaşaması, şahitliğini yerine getirmesidir. Hikmet ise vahyi hayata aktarırken sahip olunan ince kavrayış, pratik zekadır. Ki bu sayede vahyi şahitlik kuşatıcılık kazanır.

İslam anlayışındaki birçok çarpıklığın temelinde Kur'an dışı vahiy inancı yatmaktadır. Bu anlayış inancımıza Kur'an dışı düşünce ve pratiklerin girmesine kapı aralamıştır. Vahiy ve peygamberlik bir bütün olarak ikisi birlikte bir gerçeği ifade eder. O gerçekte korunmuş olan (15/9) Kur'an-ı Kerim'dir.

Kitap, Kur'an dışı vahiy inancının neden olduğu bazı bulanık anlayışlara yer vermektedir. Şöyle ki; Kur'an'da had cezaları ayrıntılarıyla belirtilmiştir. Kur'an'la yetinmeyip Allah'ın verdiği hükme yenilerini ekleyerek, "ben, herhangi bir sözcünün biz Allah'ın kitabında recm'i bulmuyoruz" demesinden böylece Allah'ın indirmiş olduğu bir farizayı terketmek suretiyle sapmalarından endişe etmişimdir gibi rivayetleri (sh.197) kabul etmek, dinin emir ve yasaklarını kendisinden Öğrendiğimiz Kur'an'a (sh.235)aykırı bir tutumdur.

Hz. Peygamber'in hüküm koyması (sariliği) inancı da kitapta kendine yer bulmuş; (Sh.189, 195, 205). Kimi ayetlerde zikredilen Rasulün hüküm vermesi, Allah'ın verdiği hükümle hükmetmesini anlatmaktadır. Zira Allah'tan başkasının hüküm veremeyeceği, Kur'an'da çokça zikredilmektedir.

Siyer bilgisinden yararlanılarak vahyin sosyalleştirilmesi çabası içine girilmesi, Kur'an ayetlerinin siyer bilgisiyle irtibatlandırılarak günümüz gerçekliğine taşınması kitabın olumlu özelliklerinden. Bununla birlikte yine de tartışılır rivayetlere rastlanabiliyor. Örneğin "Nesep kirliliğinden çoğu kez insanlar babalarını tanıyamazlardı" denilmekte (sh.72). Fakat biz biliyoruz ki, Araplar da nesep gösterseler de mübalağalı bulunmalıdır.

"Kur'an'a göre gayba ait haberlerin yegane kaynağının vahiy olduğu" (sh.276) belirtildiği halde cehennemliklerin isimlerini veren, onların halini anlatan rivayetlere yer verilmekte (sn.41-50), Kur'an'da bahsi geçen Ashab'ı Uhdud'dan maksadın Zünuvas ve tebası olduğuna ilişkin alıntılarda bulunulmaktadır. Gaybın alanı Rabbimizin bilgisiyle sınırlı olduğundan, bizler Kur'an'da belirtilmeyen bilgilerin peşine düşmekten ısrarla kaçınmalıyız.

Kitapta net bir şekilde ifade edilmeyen takat satır aralarından gönderme yapılan bazı konular mevcut. Ki bunları görünce şu soruları sormaktan kendimizi alamıyoruz; Acaba sulandırılmamış bir mehdi inancı nasıl tasvip edilebilir? Mürtedin hükmüyle ilgili Kur'an dışı anlayışlar onaylanıyor mu?

Kitapta yüzeysel geçilen İslami tecdid sorununun gerekliliği belirtilip, niteliğiyle ilgili ayrıntıya girilmemesi, özellikle fıkhın oluşmamış problemlere ve ameli meseleler yönelik cevap bulmasının eleştirilmesi fakat fıkhi yenilenmenin yani yeniden (modern) çağın problemlerinin nasıl kuşatılacağı, metodoloji ve usûl sorununun gündeme alınmaması belki bu kitabın hacmine sığmayacağından mazur görülebilir. Ama bu sorunlar önemlidir ve üzerinde öncelikle durulmalıdır.

"Kur'an perspektifi"ni önemseyen, "gıdalarıma kaynağının Kuran" olduğunu söyleyen. "Kur'anî olma" iddiası taşıyan bir insanın; Kur'an dışı (gayr-ı metluv) vahiy, rasulün sariliği, recm vb. gibi Kur'an'ın onaylamadığı, geleneksel kültür normlarıyla düşünce ve pratiklerini şekillendirmesi en azından tutarsızlıktır.

Kur'anî olmak ise Rasulullah'ın konumunda ifrat ve tefride kaçmamakla sağlanır. Kur'an'ı merkeze alma gayretini gördüğümüz ve bu alanda kitaplar da neşreden Pınar Yayınlarının gayr-ı metluv, rasulün sariliği mantığının işlendiği bir kitabı yayınlamasını ilkesel tutarlılık açısından pek anlamlandıramıyoruz. Pınar Yayınları bir misyon görüntüsü vermeye çalışmaktadır; oysa yapılan, ticari kaygı taşıyan platform yayıncılığına özgü bir haldir.

 

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR