1. YAZARLAR

  2. Zehra Ç. Türkmen

  3. Bir Varmış, Bir Yokmuş...

Zehra Ç. Türkmen

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir Varmış, Bir Yokmuş...

Mayıs 2003A+A-

"Vurulduğunu söylediklerinde henüz çocuktum aklım ermiyordu henüz bazı şeylere. Hep ölüyordunuz Azize. Arılamıyordum, çocuktum. Şimdi beni sorarsan Azize ölen her kardeşimle ölüyorum." Bülent SÖNMEZ

Bir varmış, bir yokmuş...

Artık masallarda ilk bakışta korktuğumuz iri cüsseli, koca gövdeli ama bir o kadar da iyi yürekli devler yokmuş.

21. yy'da masallar da çağa ayak uydurmuş. Ve ne yazık ki Amerika çocukların dünyasını süsleyen, hayatına renk katan Keloğlanları, Nasrettin Hocaları ve diğer masal kahramanlarını akıllı bombalarıyla vurmayı başarmış. Ve artık anneler çocuklarına savaş yüklü, kan dolu, bomba gibi masallar anlatmaya başlamış.

Bir varmış, bir yokmuş...

Şimdi masallarda bir Amerika varmış ve bir de onun kadim dostları. Anneler çocuklarına Amerika'nın ne kadar cana kıydığını, kaç çocuğu anasız ve kaç anayı yavrusuz bıraktığını anlatırmış.

Gözünü artık kan bürümüş Amerika namlusunun ucuna hep masum, mazlum ve mahsun çocukları takarmış. Kiminin adını Filistin, kiminin adını Afganistan ve kiminin adını da Irak koyarmış.

Bir varmış, bir yokmuş...

Anneler çocuklarına Bağdat'ta bir annenin çocuklarını katillerden korumak için onlara nasıl siper olduğunu, çocukların misket bombalarla nasıl parçalandığını, 12 yaşındaki Ali'nin uykudayken evine düşen füzenin ellerini ve ailesinin nasıl yok ettiğini anlatırmış. Ve anneler Ali'nin sözlerini kestikleri gazetelerden hüzün dolu bir masal edasıyla okurmuş.

"Füze evimizin tepesine düştüğünde gece yarısıydı. Babam, annem ve erkek kardeşim öldüler. Annem beş aylık hamileydi. Komşular yetişip beni yıkıntıların arasından çıkarmış ve buraya getirmiş... Doktor olmak istiyordum, ama ellerim yok, nasıl doktor olacağım? Kollarımı geri almama yardım edebilir misiniz? Sizce doktorlar bana bir çift el yapabilir mi?..." Ve Ali'nin bu acı sözleri diğer çocukların yüreğine saplanırmış, diğer çocukların yüreğinde saklanırmış.

Bir varmış, bir yokmuş...

Anneler masallarda çocuklarına tanklara karşı sapanla, taşla direnen küçük bedenleri de anlatırmış. Muhammed Durraları, Senaları... Gurur duyar, onurlanır ama yine de üzülürmüş çocuklar. Çünkü Nasriye'de, Umm Kasr'da, Necef'te ve Kudüs'te enkaz altından çocukların bedenleri çıkar ve çocukların çığlıkları yükselirmiş.

Üzülürmüş çocuklar. Çünkü babalar Muhammed Durrasız, Aliler babasız kalmış. Gazeteci Tarık Eyyüb'ün on dört aylık kızı Betül, evlerinin avlusunda hasretle babasının geri dönmesini beklermiş.

Bir varmış, bir yokmuş...

Savaş çocukların düşlerini birer birer çalarmış ve bal rengi kalpleriyle çocuklar annelerinin anlattığı kan rengi 21. yy masalları karşısında hep ağlarmış. Ve mutlu bir son yakalamak için "Sonra ne oldu, çocuklar annesini, babasını bir daha görebildi mi?, Savaşlar bitti mi?, Kötü kalpli Amerika öldü mü?" diye mahsun bakışları ve yaş dolu gözleriyle sorarmış.

Evet sonra ne oldu... Ya da ne (ler) olacak.

Bilinen tek bir şey var ki eğer susarsak zulmün karşısında, eğer işbirlikçi ve suç ortağı konumuna düşersek, eğer yükseltmezsek sesimizi, feryadımızı, artık annelerin anlattıkları masalların sonu da hep hazin bitecek.

Gökten üç bomba düşmüş.

Biri Iraklı çocukların yüreğine, biri Filistinli çocukların, kimbilir biri de belki bizim çocuklarımızın üstüne.. Tam bizim yüreğimize...

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR