1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Başörtüsü Yasağı Konusunda Hükümet Ne Yapmalı?

Başörtüsü Yasağı Konusunda Hükümet Ne Yapmalı?

Kasım 2010A+A-

Yüksek öğrenimde başörtüsü yasağının kaldırılmasına ilişkin tartışmalar konusunda AK Parti hükümeti açık bir tutum ortaya koymuyor. Referandum mitingleri sırasında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “Biz çözeriz!” vaadiyle başlayan karşılıklı çağrılar CHP ile bu işin olmayacağının anlaşılması ile birlikte seçim sonrasına ertelenecekmiş gibi görünüyor.

Aslında bu aşamada daha fazlasını da zorlamamak gerekir. CHP ile uzlaşarak kotarılacak bir düzenlemenin hiçbir biçimde özgürlükten yana bir sonuç içermesi mümkün değil. Dolayısıyla her türlü yasal düzenleme CHP’nin itirazına konu olacaktır. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin yapısında 2008’e nazaran önemli değişiklik gerçekleşmekle birlikte yasakçı eğilim hâlâ ağırlığını koruyor. Muhtemelen üye profilinin geniş çaplı değişikliğe uğrayacağı 2011 sonuna kadarki zaman zarfı içinde Meclis’ten geçecek bir yasa ya da anayasa değişikliğinin AYM’deki akıbeti farklı olmayacaktır. Bu yüzden AK Parti’nin başörtüsüne serbestlik getirme adına gereksiz ve riskli alanlara girmemesi daha hayırlı sayılabilir.

Aslında hükümet yasal düzenlemelerle uğraşmak yerine çözüm zeminini fiilî olarak geliştirmeyi ve genişletmeyi hedeflemelidir. Bu konuda YÖK’ün yaklaşımı sonuç alma açısından anlamlıdır. Yasa tartışmasına girilmeksizin fiilen yasağın uygulanması imkânsız kılınmıştır.

Hükümet doğrudan ya da dolaylı biçimde emri altında bulunan kamu personeline hukuku hatırlatmalı ve açık bir insan hakkı ihlali ve düpedüz ayrımcılık olan başörtülülere engel çıkartma tavırlarından uzak durmaları gerektiği uyarısında bulunmalıdır. Hukukun, üst yargı kurumlarında kurumlaşmış zihniyetin saplantılı yorumlarından başka bir şey olduğunu bilen ve insanların haklarına, özgürlüklerine yasak getirmek için somut yasal mevzuat gerektiğinin bilincinde olan herkes halen çeşitli alanlarda sürmekte olan başörtüsü yasağının zorbalık ve işgüzarlıktan başka bir şey olmadığını da bilir. Zorbalık ve işgüzarlıkla mücadele ise halkı temsil iddiasındaki hükümetin öncelikli görevidir.

Başörtüsünü temel bir hak olarak yasaklayan bir kanun zaten bulunmamaktadır. Dolayısıyla olmayan bir yasağı kaldırmaya çalışmak yerine hükümet başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere kendisine bağlı tüm kamu yöneticilerine dayatmacılıktan uzak durma ve halkın inancına, tercihine saygı gösterme çağrısı yapmakla yetinmelidir. İnanıyoruz ki, kamu personeli işgüzarlıktan vazgeçtiğinde pek bir sorun yaşanmayacak, başörtülülerin maruz kaldıkları zulümler büyük ölçüde son bulacaktır.

Elbette bu adımları atabilmek için öncelikle cesarete ihtiyaç vardır. Kompleksli, korkak kadrolar ise en son ilköğretimde başörtüsü tartışmasında görüldüğü üzere geri adım atmaya, sinmeye teşnedirler. Bu tür tipler için herhangi bir medya organında haklarında ihbar nitelikli çıkan sıradan bir haber dahi korku nedenidir. Nitekim bu çevrelerde en küçük bir olumsuzluk havasında dahi panik havasının yaygınlaştığı görülebilmektedir. Bu durumda hükümetin yasal düzenlemelerle uğraşmaktan önce insan haklarının asıl olduğu ve hak ihlallerine tahammül gösterilmeyeceği hususunda ortaya net bir tutum koymasının gerekliliği görülmektedir. 

Peki, yasal düzeyde yapılması gereken şey yok mu? Elbette vardır, neden olmasın ki! İnsan haklarını ve hukuku hiçe sayan uygulamalarından ötürü işgüzarlığı meslek edinmiş yasakçılardan hesap sormayı kolaylaştıracak bir yasal düzenleme gayet işlevsel olabilir. Her ne kadar mevcut ceza yasasında ayrımcılığı cezalandıran maddeler mevcutsa da bunların daha belirgin hale getirilmesi faydalı olabilir. Ceza yasasında vatandaşları inançlarından, kimliklerinden ötürü aşağılayan, ayrımcılığa uğratan, zorlama yorumlarla keyfi yasaklar ihdas eden kamu görevlilerine ağır müeyyideler getiren yeni bir düzenleme yaparak Hükümet ve Meclis yasakçılara karşı iradesini ortaya koyabilir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR