1. YAZARLAR

  2. Ali Değirmenci

  3. Bahar Gelmiş Balam Be

Bahar Gelmiş Balam Be

Nisan 2007A+A-

Bahar gelmiş anam benim.

Gelmiş kapımıza dayanmış. Dökülmüş dişlerinin arasına şaşkın bir ışıltı konmuş sanki. Ekmeğin biraz daha küçülmüş. Saçların biraz daha ağarmış. Sevincin biraz daha azalmış be anacığım. Yorgunluğumuz biraz daha çoğalmış mı ne; bıkkınlığımız, öfkemiz, sıkıntımız. Seccademiz büyümüş ama küçülmüş beklentilerimiz. Ajanslarda hep Amerika, hep ölüm, hep kötülük. Komşumuz Neriman abla, daha üç gün önce acıyıp karnını doyurduğu tinerci çocuk tarafından bıçaklanıp öldürülmüş. Otuz yıllık karısı Nuri dayıyı terk edip gitmiş. Sofrası büyüyenlerin rızkı, sevinci küçülmüş. Tam tekmil ölüme yatan bu toplum, bu kara düzen, bu darağacı suratlı insanlar senin dilinden anlamaz olmuş be anacığım.

Bahar gelmiş gülüm benim.

Tomurcukların domur domur kapımıza vurduğu, yağmurun gökten gövdemize ağdığı, canlanan doğanın evimize tebelleş olduğu şu günler, her şeye rağmen, kendi gerçekliğimize çağırıyor bizi. Bizi silkinmeye çağırıyor sanki yeryüzündeki âyetler. Kendimizi, durduğumuz yeri onarmaya, sağaltmaya… Bütün nakısalarına, bütün kötürümlüğüne rağmen karşı konulmaz bir imeceyle, çalışkanlıkla, dönüştürme gücüyle gerçekleştiriyor kendini hayat. Ve onca kötülük, yoksunluk içinde; senin örselenmemiş sevginle dillenen mutluluk yumağı, hem yüzümüzdeki hem de yüreğimizdeki kırışıklıkları azaltıyor işte.

Bahar gelmiş dostum benim.

Yusuf'um! Bak, bir yusufçuk kuşu konmuş hücrenin penceresine. Kulak ver, konuşkan ve umudu çoğaltan sesine onun. Erisin tel örgüler, zindanımız küçülsün. Coplara, dipçiklere, kelepçelere direnen ellerine, bırak sıcacık damlalar halinde düşsün şimdi gözyaşların. Gövdemizi esir almaya çalışsalar da zihnimiz ve yüreğimiz hep özgürlüğü düşlesin. Dualarla genişlesin içimiz, namazla, marşlarla… Çarpıntısız dakikası olur mu devrimcinin?

Bahar gelmiş balam benim.

Aslan oğlum, güzel kızım… Daha ayakkabılarınızın ucu bile körelmeden bir harabe, bir düş kırıklığı tüneli oluşmasın içinizde. Unutmayın ki karanlığın, zorbalığın heyulası değildir insanı üzen. Her sabah güneşin avuçlarımıza bıraktığı o tortop ışığın, dirimin heyecanını duyamamak, kendimizden bıkmak; kendi gücümüze inanmamaktır. Gözümüzün aydınlığı olacak ömrünüz, besmeleyle bereketlensin.

Bahar kapımızı dövüyor işte. Katliamlar, yoksulluklar, yıkılışlar, arayışlar, direnişler arasında, dilini çözmeye çalışan dünya, bizi sürekli kendine katmaya çabalıyor. Mavi göğün altında, kara toprağın üstünde devam ediyor yürüyüşümüz, üstü hep engerek dolu olsa da yolumuzun.

Yepyeni urbasıyla, bahar çıkartmasıyla, salkımsaçak nimetleriyle dünya vuruyor kıyılarımıza. Hayat kapımızda duruyor.

Yok mu okumayı söken, dilini çözen, dimağını arındıran, sesini bileyen?

Arzın kocaman, muazzam ve müşfik seccadesini isteyen yok mu?

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR