1. YAZARLAR

  2. Basil Kudat

  3. Alevi İkilemi

Alevi İkilemi

Haziran 2014A+A-

Suriye’deki Alevi toplumunun üç yıldır devam eden savaşta Beşşar Esed’in başında olduğu rejimin arkasında durduğu su götürmez bir gerçek.

Mezhep ayrımı yapmayan, bütün vatandaşlar için var olan bir modern devlete inanıp sözünü sakınmayan az sayıdaki entelektüeller hariç bütün Aleviler rejimle siyasi olarak bütünleşmekle kalmıyor, Alevi gençler katliamlardan sorumlu tutulan rejim yanlısı milis güçlerin safında savaşıyor.

Ortaya şöyle bir soru çıkıyor: Esed rejimi çöktüğü zaman Esed’in zümresine ne olacak?

Suriye’deki siyasi krizin henüz silahlı çatışmaya dönüşmemişkenki ilk günlerinden beri, Esed ülkenin Sünni çoğunluğuna karşı kendi zümresini savaşa bulaştırmakta kararlıydı.

Çatışmanın ilk haftalarında Esed’in danışmanlarından birisi protestoların amacının Suriye’deki Alevi toplumun gücünü sarsmak olduğunu söylemişti. O zaman bazıları bunu mantıksız bir yorum olarak değerlendirmişti ama bu yorum bir kehanet olarak da görülebilirdi.

O zamandan bu yana, rejim; öldürme, gözaltı, işkence ve yağma yetkilerini vererek Alevilerden başıbozuk askerler tuttu. Aynı zamanda el-Murtaza ve el-Bostan gibi Alevi birlikleri Alevi sivilleri rejimin yanında savaşmaya teşvik ederek onlara mali yardım ve silah desteği sundu.

Ülkenin resmi ve yarı resmi medyası tarafından Suriye’de olan bitenin Sünni teröristlere karşı yürütülen bir savaş olduğu algısı verilmeye çalışıldı. Ama muhalif savaşçıların Alevi köylerine girmek için çok sayıda fırsat bulmuş olması gerçeğine rağmen bugüne kadar Suriye’deki Şiilerin veya Alevilerin herhangi bir katliama maruz kaldıkları vaki değildir.

Doğrusu, Suriye muhalefeti savaşın hedefinin Alevi toplumu olmadığı ve devrimin amacının bütün vatandaşlara eşit bir şekilde muamele edilecek bir ülke oluşturmak olduğu hususunda Alevileri temin etmek için epeyce çaba sarf etti.

Muhalefet, Alevilere rejimin yanında savaşmayı bırakması yönünde çağrılarda bulundu. Ama bu talepler büyük oranda umursanmadı.

Geçen üç yılın ardından rejim ülkeye binlerce Hizbullah savaşçısı getirdi. Ayrıca İranlı askeri uzmanlardan, Suriye’deki Şii türbelerini koruma bahanesiyle (Ebul Fadıl el-Abbas Tugaylarının da içinde bulunduğu) binlerce Iraklı Şii paralı asker ve Yemen’den gelen yüzlerce Husi savaşçıdan yardım aldı. Bu bağlamda yedinci yüzyılın sonunda Hz. Peygamber’in torunu Hüseyin’in öldürülmesinin intikamını alacaklarını söyleyen mezhepçi savaşçılar tarafından yayınlanan düzinelerce video izlenebilir.

Yurt dışındaki Şii politikacılar da Suriye rejiminin mezhepsel tutumunu paylaşıyorlar. Bir Şii olan Irak Başbakanı Nuri el-Maliki’nin 1300 yıl önceki Ümeyyeoğulları ve Şiiler arasındaki çatışmaya atıfta bulunarak “Hüseyin ve Yezid arasındaki kavga Suriye’de devam ediyor.”  şeklindeki sözleri bu duruma bir örnek teşkil eder.

Lübnanlı Şii grup Hizbullah’ın genel sekreteri Hasan Nasrallah da defalarca aynı şeyi söylemişti.

Suriye’deki Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Komitesi mensubu Riyad Darar, rejimin gerçek niyetini gizlemek için mezhepçiliği kullandığını düşünüyor.

Haftalık Ahram gazetesine konuşan Darar, “Suriye’deki çatışma bir mezhep çatışması değildir. Suriye’yi ruhundan ve yüksek mevkiinden eden geri kalmış otoriter bir rejime karşı yürütülen bir çatışmadır bu. Eski zamanların savaş fermanlarından ilhamla içgüdülere uyulup ülke şiddet sarmalına sürüklendi. Rejim Alevilerin arkasına saklanıyor, çünkü onları iktidarı için bir kale olarak kullanmak istiyor.” diyor.

Arap ve Arap olmayan cihatçılarsa zaten bu tür bir çatışmaya balıklama dalmak için bir tür fırsat kolluyorlardı. Ne Nusra Cephesi ne de Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) savaşçılarını Suriye’deki Şiilere karşı bir cihada yönlendirmekte en küçük bir sıkıntı yaşamıyorlar.

Ülke genelindeki mutedil Sünni toplumu ise bu tarz eylemlerden nefret ediyor. Sünniler genel olarak bu tür örgütlerin ülkeyi terk etmesini talep ediyor ve onları rejimle işbirliği yapmakla suçluyorlar.

Ülkenin % 10’nu oluşturan Aleviler ve % 70’ini oluşturan Sünniler arasındaki ihtilafların kökleri kırk yıllık dengesiz güç yapısına dayanıyor.

Eski devlet başkanı Hafız Esed 1971’de iktidarı ele geçirmesinin ardından, kendi Alevi zümresinin güvenlik, istihbarat ve ordu komutanlıklarının kontrolünü ellerine almasını sağladı. Bunun sonucu olarak, Suriye’de ordu komutanlarının % 90’dan fazlası Alevilerdendir.

Bu tür avantajları kullanarak Alevi ordusu ve polisi ülkede hayatın bütün yönleri üzerinde büyük bir hâkimiyet kurdu. Aleviler ekonomiyi ellerinin altında tuttular, büyük şirketler kurdular ve rejimin iltimaslarından faydalanan imtiyaz sahipleri haline geldiler.

Rejime karşı ayaklanan şehirlerin çoğunlukla Sünni olduğu bir gerçek fakat ayaklanma herkes için adalet talep ediyor, sadece Sünniler için değil.

Suriye’deki bağımsız muhalefetin önemli isimlerinden Fevvaz Tello, Alevilerin rejime olan sadakatinin aslında korkudan kaynaklandığını düşünüyor. Ahram’a verdiği demeçte “Şu bir gerçektir ki, Suriye’de Aleviler ve diğer azınlıkların varlığı bizatihi bu ülkenin geçmiş 1400 yılın büyük bir kısmında mezhepçi olmayan bir yönetim anlayışıyla yönetildiğinin kanıtıdır” diyor.

Bugün Aleviler arasındaki “suçlular” yaptıklarının karşılığını görmekten korkuyorlar diyen Tello, “İlk başta savaşı kazanacaklarını düşünüyorlardı. Ama şimdi anladılar ki, durum onların aleyhine, adaletten kaçmak için eman istiyorlar. Ama biz suçlulara eman vermeyeceğiz. Ne var ki sadece rejimi desteklemiş olmak bir suç değil ve savaşın bir parçası olmayan Aleviler ülkenin geleceğinin bir parçası olacaktır” şeklinde konuşuyor ve ekliyor:

Sünniler katil değildir, halka kimliklerinden ötürü eziyet etmek gibi bir niyetleri yoktur. Rejim yanlılarından hiç kimse bir zarar görmeyecek. Ama Alevilerin gelecekte Suriye’yi yönetmesine müsaade edilemez.

Darar, Alevi zümrenin rejim tarafından rehin tutulduğunu düşünüyor. “Çoğu tarihî olarak Esed’in ailesinin hasmı olmasına rağmen, Esed’in ailesi Alevi toplumunu rehin aldı.” diyor. Hem Hafız Esed’in hem de oğlunun kendisine muhalefet eden birçok Alevi’yi hapse attırdığını da sözlerine ekliyor.

Muhalefete göre Alevilerin şu anda yapabilecekleri en iyi şey rejimle ilişkilerini kesmeleri; mezhep ve aşiretine bakılmaksızın bütün vatandaşların eşit olduğu demokratik bir Suriye oluşturmayı talep etmeleridir.

Muhalefetten bazı isimler Alevilere rejime karşı bir darbe düzenlemelerini ve suça bulaşan bütün Alevileri teslim etmelerini de önermişti.

 

Ahram Weekly / 17 Nisan 2014 / Çev: Salih Orhan

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR