1. YAZARLAR

  2. Yılmaz Ensaroğlu

  3. ABD Girdiği Bölgelere Zulüm ve Sömürü Götürmüştür

Yılmaz Ensaroğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

ABD Girdiği Bölgelere Zulüm ve Sömürü Götürmüştür

Haziran 2003A+A-

Demokrasi getirme açısından verilecek cevap tartışılabilirse de, özgürlük getirme iddiasında ABD'nin samimi olmadığı çok açıktır. Çünkü ABD, hak ve özgürlükler bakımından sabıkası en kabarık ülkedir. Kuruluşundan bugüne kadar ABD'nin tüm tarihi zulüm, savaş, katliam ve sömürülerle doludur. "Yeni Dünya Düzeni", iddia edildiği gibi "demokrasi", "insan hakları" ve "serbest piyasa ekonomisi" üzerine değil, tamamen ABD'nin çıkarları üzerine kurulmuştur. ABD'nin, Ortadoğu'da yerleşik ve hem yönetime gelişleri, hem de yönetim anlayışları ve uygulamaları bakımından zulmü kendilerine şiar edinmiş yöneticilerle –çıkarlarını gerçekleştirdiği sürece- kurduğu iyi ilişkiler; bir yönetim biçimi olarak demokrasinin pek çok unsurunu taşıyan İran'la ve buna mukabil hiçbir demokratik mekanizmanın varlığından söz edilemeyen Suudi Arabistan'la olan ilişkilerindeki farklılıklar; Cezayir'de halkın büyük çoğunluğunun desteğiyle yönetime gelen kadrolara karşı çıkan darbecilere yönelik tutumları gibi pek çok örnek, ABD'nin bir demokrasi ya da özgürlük kaygısı taşımadığını yeterince açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Kaldı ki kendi içinde de birçok insan hakları ihlalini birer yönetim pratiği haline getiren ABD'nin, bir demokrasi ve özgürlük taşıyıcısı olabileceğini düşünebilmek, büyük bir yanılgı olur. Sonuç olarak ABD, nereye doğrudan ya da dolaylı gitmişse, oraya sadece zulüm ve sömürü götürmüştür. 11 Eylül sonrası geliştirdiği süreç, çöken ekonomisini düzeltmeyi, muhtemel rakiplerinin önünü keserek dünya imparatorluğunu pekiştirmeyi ve kendisinin ve İsrail'in güvenliğini güvenceye almayı amaçlamaktadır. 

Bölge ülkelerindeki yöneticilerin neredeyse hiçbirisi, kendi halklarının rızasıyla işbaşına geçmemiştir. Cumhurbaşkanı, Melik, Kral, Şah gibi unvanlar taşısalar da büyük bir çoğunluğu, ABD ve ortaklarının destek ve dayatmaları ile yönetimi ele geçirmişlerdir ve yönetimde kalabilmek için de ABD'nin dayatmalarını yerine getirmeye mahkumdurlar. Aksi halde kısa sürede yönetimden ABD'nin bir operasyonu ile uzaklaştırılacaklarını çok iyi bilmektedirler. Bu nedenle birtakım reformlar yaparak ABD'nin elinde koz bırakmamaya çabalamaktadırlar.

Kısaca bir cevap vermek gerekirse, 'kesinlikle hayır' diyebiliriz. Ancak bu soruyu bu kadar kısa cevaplamanın pek kolay olmadığını düşünüyorum. Demokrasinin ne olduğunun ve hangi ülkede halkın sorunlarını ne ölçüde çözümleyebildiğinin, özellikle 11 Eylül'den sonra yeniden tartışılmasına ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Çünkü 11 Eylül'de sadece ikiz kuleler değil, Batılı ve özel olarak da ABD'li pek çok paradigma yıkıldı, birçok kavram ve değer anlamını yitirdi. Ortadoğu ülkelerinde yaşayan halklar öncelikle sorunlarını kendileri tartışmak, tanımlamak ve çözüm yolları geliştirmek durumundadırlar. Halkın yönetime katılma hakkı anlamında demokrasi ya da genel olarak hak ve özgürlükler, birileri tarafından verilmez, bizzat mücadele verilerek kazanılır. Böyle olmadığında, bahşedilen haklar kullanılamadığı gibi '28 Şubat'lar yaşamak da kaçınılmaz olur. Sonuç olarak ABD ya da başkaları tarafından getirilen demokrasi halkın problemlerini çözemez. Neyin problem olduğuna da, o problemin nasıl çözümleneceğine de halk karar vermelidir.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR