1. YAZARLAR

  2. Bülent Korucu

  3. Nöbeti başsavcı mı devraldı?
Bülent Korucu

Bülent Korucu

Yazarın Tüm Yazıları >

Nöbeti başsavcı mı devraldı?

06 Nisan 2010 Salı 04:48A+A-

Balyoz darbe soruşturmasında hukuk tarihinde eşine az rastlanır hadiseler yaşanıyor. Nöbetçi hâkim Oktay Kuban, bir gecede 19 şüpheliyi tahliye etmişti.

Nöbetçi hâkimce verilen ve itiraz üzerine mahkeme heyeti tarafından tasdik edilen tutuklama kararının bir başka nöbetçi hâkim eliyle kaldırılması yanlıştı. Yanlış hesap mahkemeden döndü ve yine başka bir heyet tutuklamaya hükmetti. Hem de zehir zemberek bir metin yazarak. Böylece 7 yargıcın onayladığı hüküm ortaya çıktı.

Balyoz soruşturmasındaki tuhaflıklar bunlarla sınırlı değil. Savcılık cenahında da ilginç şeyler oluyor. Dün soruşturmayı yürüten savcıların talebiyle 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nden alınan kararlar uygulamaya konuldu. 14 ilde 90 civarında gözaltı yapılmaya başlandı. Akşam saatlerinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ve Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı'nın, soruşturmayı yürüten savcıları görevden aldığı açıklandı. Başsavcılığın böyle bir yetkisi yok, olsa olsa 'dosyayı alıp başka savcıya verdi' denilebilir. Bu icraat akıllara hemen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Erzurum özel yetkili savcılarına yaptığı işlemi hatırlattı. "Şimdi HSYK değil, başsavcılık devrede" yorumları yapıldı. Engin'in Balyoz'a özel ilgisi yeni değil. 27 Şubat'ta emniyet müdürlükleri ve merkez komutanlıklarına gizli ve ivedi bir yazı göndererek, "Balyoz soruşturmasını yürüten savcıların talimatlarında başsavcı vekillerinin imzası yoksa iade edin" demişti. Dünkü işlem gibi onun da hukukî dayanaklarını bulmak imkânsız. Savcıları, emrindeki kolluk kuvvetlerine denetletmek gibi hiyerarşiyi tersine çeviren bir talepti. Hele arama ve gözaltı gibi işlemlerin hâkim onayı ile yapıldığı düşünülürse olayın vahameti katlanır.

O yazı yetki aşımıydı; ona dayandığı ileri sürülen dünkü tasarruf da öyle. Zira hâkim ve savcılar arasında amir-memur ilişkisi bulunmuyor. Kanun, başsavcılara sadece "başsavcılığın verimli, uyumlu ve düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak, iş bölümünü yapmak" yetkisi veriyor. Savcılar görevini yaparken izin veya talimat almazlar. Aksi halde hukukun temel ilkelerinde ve yasalarımızda tanımlanan 'hâkimlik teminatı' ile açık çelişki oluşur. Yargıç ve savcılar, görevlerini yaparken kendi meslektaşları dâhil herkese karşı korunmuştur. Hatta meslektaşları, insanî ve kurumsal baskı açısından daha büyük risk grubunu teşkil ediyor. Başsavcılık, kanunun verdiği 'işbölümü' yetkisini soruşturmanın başlangıcında kullanır. Soruşturmanın ortasında yapılan müdahaleler 'doğal yargıç' ilkesine aykırıdır. Yeni gelen savcıları zan altında bırakır. 'Soruşturma belli yöne kanalize ediliyor' şüphelerine haklılık kazandırır. Kaldı ki 'dosya ellerinden alınan' (görevden alınan değil) savcıların görevlerini başarıyla yürüttüğü iki ayrı mahkeme heyetince onaylanmış durumda. Soruşturulan kişiler hakkında üç ayrı sefer verilen tutukluluğun devamı kararları savcıların başarı hanesinde duruyor. Herhangi bir eksik veya hata olsa yargıçlardan dönmesi gerekirdi.

Başsavcı Engin, söz konusu tasarrufuyla kendini savcıların amiri gibi konumlandırmakla kalmıyor, hâkimlerin de üstüne çıkarıyor. Balyoz tutuklamalarına onay vererek bugüne kadarki soruşturmayı bir anlamda ibra eden hâkimlerden ve dün gözaltılar için izin veren hâkimden bahsediyorum. Engin, "savcıların hâkimden aldığı izin yetmez, bana gelmeliydiler" tavrıyla 13. Ağır Ceza'nın nöbetçi yargıcına tariz etmiş bulunuyor.

Başsavcı Engin, binlerce sayfadan oluşması beklenen iddianameye bu kadar geniş bir soruşturmanın safahatına yeni savcıların ne kadar sürede vâkıf olmasını bekliyor? Bu tür müdahaleler soruşturmayı geciktireceği için sanıkların da aleyhine olabilir.

YAZIYA YORUM KAT