1. YAZARLAR

  2. Bejan Matur

  3. Newroz kalabalığının anlamı
Bejan Matur

Bejan Matur

Yazarın Tüm Yazıları >

Newroz kalabalığının anlamı

24 Mart 2009 Salı 06:41A+A-

Newroz kutlamaları için Diyarbakır Newroz Parkı'na akın eden yüz binlerce insanın gösterdiği en önemli gerçek şu; Kürtlük artık utanılacak, korkulacak bir şey değil.

Kürtlerin kimliklerinden gurur duyarak meydanlara koşmaları ve bir bahar coşkusuyla yeni yılı karşılamaları siyasette bir bahar havası yaratacak mı? Soru bu. DTP'nin orada biriken kalabalık üzerindeki etkisini doğru yorumlamak gerekiyor. Kabul edin, etmeyin DTP, Kürt siyasetinin sözcüsü konumunda. Kitleleri harekete geçirmek konusunda son derece dinamik, aktif bir yapısı var. Bu anlamda diğer partilerden ayrılıyor.

Newroz kutlamalarının baş döndürücü kalabalığının diğer siyasi partilere verdiği net bir mesaj var; kimlik o bölgenin hâlâ en önemli referans noktası. Kimlik hassasiyeti taşımadan bölgeden oy almak, yüksek başarılara ulaşmak sanıldığı kadar kolay değil. Tam da bu sebeple Başbakan'ın Davos'ta yaptığı çıkış, Türkiye'nin geri kalanının tersine Güneydoğu'da AKP'nin prestijine beklenen katkıyı yapmadı. Çünkü Kürtlerin büyük bir çoğunluğu Başbakan'ın Filistin halkı ile ilgili sözlerinde, bir projeksiyon yaptılar. Filistinlilerle empati kurarak, bir başka ülkenin mazlumuna bu kadar duyarlı olan Başbakan'ın, kendi ülkesindeki mazlumlar söz konusu olduğunda neden aynı ölçüde duyarlı olmadığını sordular. Başbakan'ın geçtiğimiz sonbaharda bölgede yaptığı mitinglerde karşılaştığı protestolara 'beğenmeyen çeker gider' tepkisi hafızalardan silinmiş değil. TRT Şeş yahut diğer iyileştirme ihtimalleri de bu sözlerin olumsuz etkisini yok edemedi. Çünkü bu malzemeyi sürekli ısıtıp canlı tutan aktif bir DTP muhalefeti var karşısında. DTP, Başbakan'ın eline verdiği kozları -pompalı tüfekten, beğenmeyen çeker gider'e- seçmenin zihninde öyle kalıcı hale getirdi ki, aradan geçen zaman seçim meydanlarının sloganı olmasını engelleyemedi. Bugün bölgede pek çok seçmenden duyduğumuz 'biz kendimize oy vereceğiz' cevabı Başbakan'ın o dönemde sarf ettiği sözlerin eseri. Biz'den DTP'nin anlaşıldığı açık. AKP ağzıyla kuş kapsa kastta 'bizden olmayan' rolünü alıyor! Hal böyle olunca, bölgedeki bazı hassasiyetleri işleme ve siyasete tahvil etme konusundaki başarısı, DTP'yi kimlik siyasetinin vitrinine koyuyor.

Burada altı çizilmesi gereken bir gerçek var; DTP, Newroz'da uzun zamandır toplayamadığı bir kalabalığı topladı. Geriye dönüp bakın, son yıllarda parti mitingleri bir yana, Newrozlarda dahi DTP böylesi bir kalabalığa ulaşamadı. Şimdi değişen ne? Öncelikle hazırlıksız yakalandığı 22 Temmuz mağlubiyetinden sonra DTP, AKP'yi ezeli rakip ilan etti ve çoğu defa hak etmediği ölçüde ağır eleştirilerle bölgede bir günah keçisi haline getirdi. Seçmenin gözünde gelmiş geçmiş bütün kötülüklerin anası ilan edilen AKP hükümeti, bölgede ortalama bir DTP seçmeninin gözünde olumlu hiçbir unsurla ilişkilendirilmemektedir. Hatta daha uçtaki DTP'li seçmenin gözünde AKP, faşisttir ve Başbakan bir diktatör olma yolundadır. Askerî rejimin ürettiği bütün sol terminoloji buzluktan çıkarılarak ısıtılmış ve servis edilmiştir.

AKP'nin bölgeyi tanımamaktan, yeterince duyarlı ve hassas davranmamaktan kaynaklanan hataları ve yanlış aday tercihleri de eklenince tadından yenemez bir sofra kurulmuştur. O sofraya oturanların gözünde ne bölgede azalan ölümler, ne açılan kuyular, ne de ufuktaki genel af ihtimalinin bir kıymeti var. Varsa yoksa verdiği sözü tutmayan AKP yönetimi... Ve kabul edilemez hataları. Aslında Newroz meydanını gösterdiği şu :Bugüne kadar korkarak, çekinerek 'bir bomba patlar, evladıma bir şey olur' kaygısıyla Newroz'a heves etmeyen, etse dahi evinde sakince oturan ahali, hükümetin seçim öncesi herhangi bir gerginlik olmasın diyerek üst düzeyde kibar davranacağını biliyordu. Ayrıca Kürtlük, devletin dahi televizyon yayını ile resmen kabul ettiği bir hakikat olarak, sakınılacak bir durum olmaktan çıkmıştı. Alnı ak, başı dik meydanlara koşup baharı karşılayabilir, halaya durabilirdi. Başlangıçta da söylediğim gibi artık Kürtlüğü korkulacak, utanılacak bir hakikat gibi yaşamayan, kimliğini taşımanın gururuyla harekete geçen bir kalabalıkla karşı karşıyayız. Bu, Kürtler ve bölge açısından yeni bir durum. Bu coşkulu kalabalıktan, hangi partiye ne fayda doğacağını zamanla göreceğiz. Fakat bir ön yorum olarak Türkiye siyasetinin normalleşmesi bakımından, kalabalıklara yön veren DTP'nin yüksek rakamlara ulaştıkça liberalleşeceğini, katı, sert söylemlerini yontup merkeze yöneleceğini tahmin etmek zor değil.

DTP mevcut gücünü dar alandaki sert yapısından alan bir parti. Newroz'da topladığı kalabalığı oya tahvil etmeyi başarırsa, geniş alanda daha ılımlı bir parti olarak yoluna devam edecektir. Böylesi bir DTP açıktır ki aynı DTP olmayacaktır. Geçtiğimiz günlerde SETA vakfının Ankara'daki toplantısında yaptığım konuşmada 'DTP bir sonraki genel seçimlere aynı ad ve yapıyla devam etmeyecektir.' derken tam da bunu anlatmak istiyordum. Gelişmeleri doğru okuyan ve liberalleşen bir DTP, bölgede daha kuşatıcı bir rol üstlenebilir. Kendisini marjinal eğilimlerine hapsedip çatışmacı siyasetine devam eden bir DTP, mevcut kemik seçmeninden başkasına ulaşamayan marjinal bir yapı olarak kıyıda kalmaya mahkûmdur. Ben ilk ihtimalin daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Ayrıca olması gerekenin de bu olduğunu söylemeliyim. Türkiye Kürtlerinin bölgede yaşanan gelişmelerin yedeğinde bir siyasetle yola devam etmeleri kalıcı çözümleri engelleyen bir durum çünkü.

Bölgenin en önemli sorununun merkezinde yer alan bir dinamiği siyasete kanalize etmek, Türkiye demokrasisinin önündeki en önemli sınavdır. Anlamlı ve kalıcı bir iyilik ancak bu yok saymama yaklaşımıyla mümkün olur. Bugüne kadar yok saydığınız her şey, bastırılmışın geri dönüşü yasasıyla büyüyerek, ağır bedeller şeklinde döndü. Bugün tüm bu gelişmeleri doğru okuyacak kanallara sahibiz. AKP, korkuyu Kürt coğrafyasından yok etme başarısını göstermiş bir parti. Aynı başarıyı kendi bünyesinde gerçekleştirmeyi başaracak mı merak ediyorum. Bölgede iş tuttuğu adaylar ve teşkilatla bu çok kolay görünmüyor. Önyargılar, risk almama, kolay tercihlerin konforuna sığınma şu ana kadarki bölge siyasetinde gözümüze çarpan temel karakteri oluşturuyor. Bu haliyle statükoya kayma sinyali veren milliyetçi damarı, AKP yenebilecek mi? Soru çok. Bölge siyasetini bu sorulara verilecek cevaplar belirleyecek. Ve elbette sandıktan çıkacak sonuç. Hodri meydan...

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT