1. YAZARLAR

  2. RIDVAN KAYA

  3. Mollalar Türkiye’ye! Vatan Partisi Saflarına!   
RIDVAN KAYA

RIDVAN KAYA

Yazarın Tüm Yazıları >

Mollalar Türkiye’ye! Vatan Partisi Saflarına!   

07 Ocak 2020 Salı 12:48A+A-

Eylemlerini eleştiren herkesi mezhepçilik yaftasıyla suçlama konusunda uzmanlaşan İran Ümmet, Kudüs, mazlumlar vs. diye bir derdinin kalmadığını, tek amacının politik zeminini güçlendirmek olduğunu ve bunun için de açık, gizli hiçbir ittifaktan kaçınmayacağını gösteren eylemlere imza atıyor.

Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından kampanya yürüten Vatan Partisi ile İran’ın giderek artan dayanışması bu yaklaşım tarzının çok tipik bir yansıması olarak karşımıza çıkmakta. Nitekim Hamaney’in temsilcisi Amili’nin Perinçek’i makamında ziyaret edip dayanışma içinde olduklarını dünyaya ilan etmesi artık kimseye şaşırtıcı gelmiyor. Suriye süreciyle birlikte başlayan yakınlaşma geldiğimiz noktada tam bir ittifaka dönüşme yolunda. İki tarafı da kutluyor, bu anlamlı beraberliğin iki tarafa da çok yakıştığının altını çiziyoruz!

Hamaney’den Perinçek’e Direniş Hattı!

İran’ın Türkiye’de kendisine çok yakın gördüğü ve dayanışma içinde olduğu Doğu Perinçek İslami camianın çok yakından tanıdığı bir isim. Aynı şekilde geçmişi itibariyle İran’ın da kendisini, hareketini, neler yaptığını çok yakından bildiğine hiç kuşku yok!  

Doğu Perinçek Türkiye’de 80’li yılların başından itibaren yürüttüğü yayıncılık faaliyetleriyle doğrudan Kuran’ı, Hz. Peygamber’i hedef alan ve bunu en fütursuzca yapan bir oluşumun lideriydi. 2000’e Doğru adlı haftalık dergisinin neredeyse her sayısı İslami şiarlara, sembollere, Müslümanların kutsallarına saldırı mahiyeti taşıyordu.

Bu ekip Kaynak adlı halen devam eden yayınevleri marifetiyle de Turan Dursun, İlhan Arsel, Muazzez İlmiye Çığ gibi İslam inancına sistematik saldırı yürüten isimlerin çalışmalarının yaygınlaştırılmasına aracılık etti. Aynı ruhla emperyalistlerin gönüllü köleliğine soyunmuş Selman Rüşdü’nün Şeytan Ayetleri adlı misyoner kitabını bütün tepkilere, uyarılara rağmen Aziz Nesin ile birlikte Aydınlık’ta yayınlayarak İslam’a karşı nefretini net biçimde ortaya koydu. Ayrıca bu eylemiyle büyük acılara yol açan ve halen de çok sayıda Müslümanın ve ailesinin mağduriyetinin sürmesine sebep olan Sivas provokasyonunun fitilini ateşledi.

Bugün Beşşar’ın bütün zulümlerini savunan, Baas çetesini sonuna kadar destekleyen bu ekip, dün de Saddamcılıkta sınır tanımamıştı. 90’lı yılların ikinci yarısında 28 Şubat darbesinin en yılmaz savunuculuğunu yapan Perinçek liderliğindeki Aydınlıkçılar sokaklarda “Devrim Kanunları Uygulansın” kampanyaları yürütmekteydiler. 28 Şubat darbesinin sembolü tanklar Sincan’da halkın iradesini ezip geçerken alkış tutmaktaydılar. Daha ötesi 28 Şubat’ın darbeci çetesi BÇG’nin plan ve uygulamalarına kendilerinin yön verdikleri iddiasında idiler.

Ve en son olarak Ergenekon davasından dolayı yattığı cezaevinin çıkışında bütün tarikatların, cemaatlerin kökünü kurutacaklarını ilan ederken de Perinçek siyasi-ideolojik çizgisini gayet net ortaya koyuyordu.

Değişen Perinçek mi, Perinçek Çizgisine Gelen ‘İran İslamcılığı’ mı?  

Perinçek’e diyecek bir şey yok! İslami kimliğe, Ümmete, İslami şiarlara doktriner manada karşıtlık taşıyan bir anlayışı temsil etmekte. Her dönemde şekilden şekle girebilmesi ve politik çizgisindeki farklı görüntüler taktik uzmanlığının bir yansıması olarak görülmeli. Anti Amerikancılıklarının, anti-Siyonistliklerinin ne kadar yalan ve tutarsızlıkla malul olduğunu 28 Şubat’ta en açık biçimde ispatladılar. Biraz Marksizm, bolca Kemalizm kırması nevi şahsına münhasır ideolojik çizgisinin en istikrarlı, tek tutarlı yönünün İslami harekete düşmanlık olduğu ise gayet açık.

Son dönemde yine bin bir türlü politik hesapla iktidara yakın durmasının, iktidar sahiplerinin hoşuna gidecek mesajlar vermesinin ilkesizliği siyasi hat edinmiş bazı avanakları mest ettiği ve “ön yargılı olmamak lazım, değişmiş olabilir” türünden safça yorumlara yol açtığı da biliniyor. Zaman zaman hoşa gidecek mesajlar vermek suretiyle iktidara yakın medya mecralarında bolca boy göstermesi de aynı taktik uzmanlığının bir neticesi olarak yorumlanmalı. Ama asli çizgisini değiştirdiğini düşünmek haksızlık olur. Nitekim sadece Çin’in Uygur Müslümanlarına yönelik zalimliğini pervasız bir tarzda ve sonuna kadar savunan tutumuna bakıldığında bile ideolojik çizgisini aynen koruduğu görülebilir.

Özetle sorun bunları siyasi müttefik olarak seçen ve kendilerine İslami bir takım sıfatlar yakıştıranlarda! Bu kadar savrulmuşluk, bu kadar oportünizm değil bir Müslümana, en basit düzeyde ideolojik tutarlılık kaygısı taşıyan herhangi bir iddia sahibine dahi yakışmaz ama mezhebini din edinmiş, siyasi hedefleri için şeytanla bile işbirliğine hazır kıvama gelmiş İran’a ne yazık ki artık her şey yakışıyor!

YAZIYA YORUM KAT

10 Yorum