1. YAZARLAR

  2. Bejan Matur

  3. Kürtler kime oy versin?
Bejan Matur

Bejan Matur

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürtler kime oy versin?

23 Nisan 2008 Çarşamba 06:50A+A-

Düşünün, Diyarbakır'da yaşıyorsunuz. Son seçimlerde oyunuzu DTP'ye vermediyseniz, AKP'ye verdiniz. Pek çok nedenle... Bu iki parti dışında sistemle meselenizi hafifletecek, yaralarınıza derman olacak bir çıkış görmemişsiniz.

Size bir ihtimal olarak dahi bu imkân sunulmamış. Ya kimlik siyaseti yapan DTP'yi ya da hizmet getireceğine inandığınız AKP'yi seçmişsiniz. Önünüzde iki seçenek olduğuna inanmışsınız. Geçen süre içinde oy verdiğiniz parti sizi hayal kırıklığına mı uğrattı? Kararlılıkla desteklediğiniz DTP yeterince hizmet üretmeyerek sizi ihmal mi etti? Kapınıza kadar hizmet götüren AKP var. Ya da yapacağı hizmeti önemseyip oy verdiğiniz AKP sınır ötesi operasyon kararıyla sizi üzdü mü? Başından bu yana tüm sınır ötesi operasyonlara karşı çıkan DTP var. Sizi tam tatmin etmese de rejime bir yerinden itiraz etmekle sizi anlatan bir partiniz hep var. Olacak. Üstelik sıkıyönetim, olağanüstü hal dönemlerinde dahi böyle olmuş. Bir yolu bulunmuş, ağır aksak demokrasiye, seçim barajlarına rağmen, SHP, CHP, HADEP ya da başkası, ama bir çare hep olmuş. Ama şimdi durum son 25 yılda yaşananlardan, olağanüstü hal dönemlerinden bile daha ciddi. 'Güneydoğu'daki oyların' yani Kürtlerin %95'ini temsil eden iki parti de kapatılma tehdidiyle karşı karşıya. Kürt seçmenin tamamına yakınını temsil eden iki parti de yasaklanabilir. Ne hissedersiniz? Bir vatandaş olarak, sıradan bir seçmen olarak kendinizi aşağılanmış, dışlanmış, reddedilmiş görmez misiniz? Bu dışlanmışlık duygusunun yarattığı tedirginlik ve gelecek kaygısı bugün tüm bölgede yerleşiyor. Bugün yaşanan ruh hali ancak faili meçhullerin öfke ve korkusunun yaşandığı 90'lı yıllarla kıyaslanabilir. Bugün Diyarbakır'da hangi sokağı dönseniz bıçaklanacakmış gibi hissetmeniz bundan. Şehrin üzerine çöken umutsuzluk ve karamsarlık bu geleceksizlikle ilgili muhakkak...

Tuhaf olan sadece Güneydoğu'da değil tüm Türkiye açısından durum böyle. DTP ve AKP'nin demokratikleşme ve Avrupa politikaları birçok bakımdan kesişiyor. MHP ve CHP'nin içe kapanmacı, otoriter politikalarının kesişmesi gibi. İki parti de toplumun talep ve hedeflerinin gerisinde kalıyor. Ve Türkiye bugün en fazla ihtiyaç duyduğu, sorunlarını çözmenin anahtarı olacak öteki iki partiyi kapatmak istiyor. Ama sanıyorum hesap edemedikleri bir şey var. Bu kapatmalardan bir hesap ya da fayda umanlar kapatmaların kısa vadeli sonuçlarıyla ilgililer. Uzun vadede parti kapatmanın neye yol açacağı, hangi sorunları derinleştireceğini en azından şimdilik pek tartamıyorlar. Ben AKP ve DTP kapatılırsa Türkiye'nin Kürt sorununu sonsuza kadar çözemeyeceğine inanıyorum. Parti kapatmayı savunanlar eğer başarılı olurlarsa, o çok sözünü ettikleri yasalara, yönetmeliklere konu olan 'bölücülüğün' üstesinden asla gelemezler.

Türkiye, sorunlarını çözemeyen bir ülke. Bu özelliği neredeyse bir devlet ideolojisine dönüşmüş. Bugün olanlarsa, sadece sorunları çözmeme iradesini değil, sorunlarını büyütme potansiyelini de anlamamızı sağlıyor. Bu potansiyeli büyütmekle övünenler, bölgedeki siyasal talepleri bir biçimde merkeze taşıyan iki partinin kapatılması halinde doğacak boşluğu neyle doldurmayı düşünüyorlar acaba? Düşünün Kürtlüğe vurgu yapan, Kürtlerin kimliklerinden doğan bütün hak ve talepleri ifade hedefiyle yola çıkan seçmenine böyle ulaşabilen DTP siyasetten çekildiğinde neler olacağını. Veya AKP'nin operasyon sonrasında inişe geçse de hâlâ fazlasıyla destek gören politikalarının hedefi olan kesimlerin bu kapatmaya ne tepki vereceğini. Galiba bu iki partiyi kapatmak isteyenler şunu hedefliyorlar: Bölge halkı nasılsa rejimle sorunlu, devletle hiçbir zaman barışmadılar ve barışacakları da yok. O halde onları yok saymanın yolu artık seçim barajları ve başka engellemeler değil daha köklü bir alternatifsizlik olmalı. Düşünün bölgede DTP yok, AKP yok... Vaktiyle 'talebeler olmasa maarifi idare etmek ne kolay olurdu' diyen Maarif bakanı gibi, 'Kürtler olmasa Kürt sorununu çözmek ne kolay olurdu' diyen birileri belirliyor sanki siyaseti. Belki de haklılar; bilinçleri onlara bir oyun oynuyor. O kadar çok önemsedikleri, korktukları bölünme kaygısı bilinçlerinde bir ketlenme yaratıyor olmalı. Öyle ki, önlerine çözüm diye koyduklarının korkularını gerçekleştireceğini fark edemiyorlar. Yani bugün Güneydoğuda oyların %95'ine denk düşen iki partinin aynı anda kapatılması seçmeni rejim karşısında bir tercihe zorluyor. Kürtlerin hep zorlandığı bu kopuşu bir türlü gerçekleştirmemiş olması ne rejimin tasarladığı bir sondu ne de siyasetin. Ama tarih böyle seyretti. Fakat bugün, bunca zorlanan bir seçmenin, böylesi bir geleceksizliğe mahkum edilen yığınların merkezden kopmayı fiilen talep etmeleri artık bir tercih de sayılmaz. Hal buysa neden Osman Baydemir'in vaktiyle söylediği 'Kürtler kendilerini duygusal olarak Türkiye'den kopmuş hissediyorlar' sözüne tepki gösteriyoruz? Bu sözlere başka bir anlam yüklemenin zamanı geldi belki de. Hakkında davalar açılan, mahkûmiyetlere konu olan bu sözlerin artık aklanması gerekir. Çünkü üretilen, bile isteye tetiklenen budur. Hiç kimse Kürtleri bundan sonra devletten kopmakla, merkezden uzaklaşmakla, başka cazibe merkezlerine ilgi duymakla suçlayamaz. Kürtler bugün bir seçimle karşı karşıya dahi değildir. Önlerinde şimdi tek seçenek var. Uzaklaşmak. Kopmak. Tüm bu olanlara rağmen Kürtler hâlâ bu ülkeden kopmuyorsa durup bir kez daha düşünmemiz gerekiyor. Sahi biz ne yaparsak Kürtlerimizi kaybederiz? Hangi kötülük bizi Kürtlerimizden koparır? Benim gördüğüm şu: Bugünlerde yapılmaya çalışılan her şey artık Kürtlerin değil Türkiye'nin kayıp hanesine yazılıyor. Kürtler kaybedeceğini zaten kaybetmiş. Ama hep kazanmaya alışmış 'muktedirlerin' bugün neleri kaybedeceğini durup düşünmesi gerekiyor. En azından hep kazanmayı hedefleyerek parti kapatanların bu konuyu biraz daha çalışmasında fayda var.

Zaman gazetesi

YAZIYA YORUM KAT