
Kedi Lucy, Gazze’de yiyecekleri yağmalayan farelere karşı mücadeleye öncülük ediyor
Lucy, bize hayatta kalmanın sebat ve uyumluluk gerektirdiğini öğretti. İsrail ordusunun amansız saldırıları, yoksulluk ve korku karşısında bu küçük kedi direncin sembolü haline geldi.
Reem Hamdona’nın electronicintifada’da yayınlanan yazısı Barış Hoyraz tarafından Haksöz-Haber için tercüme edilmiştir.
İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği soykırım kalplerimiz ve ruhlarımız üzerinde ağır bir yük oluşturdu.
Evler yıkıldı, aileler yerlerinden edildi, on binlerce insan öldürüldü.
Yıkım bununla da kalmadı; günlük hayatımızın en basit ayrıntılarına kadar sızdı. Elektriğin kasıtlı olarak kesilmesi ve yiyecek kıtlığıyla birlikte, fareler evlerimizi ve çadırlarımızı istila etmeye başladı ve zaten bitmek bilmeyen zorluklar listesine yeni bir acı katmanı ekledi.
Her şey Gazze Şehri'nin Şeyh Radvan bölgesinde sığındığımız fabrikanın mutfağında koşuşturan ilk fareyi fark ettiğimizde başladı.
Fare, sanki herkese onu yakalaması için meydan okuyormuş gibi tabakların arasında dolaşıyordu. Yalnız da değildi; kısa süre içinde fareler endişe verici bir hızla çoğaldı ve savaşın kaosundan yararlanarak her yeri istila ettiler.
Küçük, keskin dişlerinden hiçbir şey kaçamıyordu - giysiler, kâğıtlar, elde etmek için çok uğraştığımız yiyecekler. Annemin bir aylık un çuvalımızın parçalandığını ve her yere beyaz un saçıldığını fark ettiği günü hatırlıyorum.
Çocuklar bile kurtulamamıştı. Bir gece, 9 yaşındaki kardeşim Muhammed parmağındaki acıyla ağlayarak uyandı ve uyurken onu bir farenin ısırdığını anladık.
Bu bardağı taşıran son damla oldu. Babam hızlı ve kalıcı bir çözüm bulmamız gerektiğine karar verdi.
Beklenmedik bir kurtarıcı
Her şeyi denedik. Evin köşelerine zehir koyduk ama fareler bağışıklık kazanmış gibiydi. Annem tuzaklar kurdu ama sanki fareler bizi alt etmiş gibi nadiren tuzaklara yakalanıyorlardı.
Onları kendimiz yakalamak için geç saatlere kadar uyanık kalmayı bile denedik. Ama bu küçük yaratıklar çok hızlıydı, biz yaklaşamadan karanlığın içinde kayboluyorlardı.
Bir gün babam oturmuş bir çözüm üzerinde düşünürken aklına basit ama riskli bir fikir geldi: Neden bir kedi almıyoruz? Bariz bir seçim gibi görünüyordu ama savaş koşullarında bir kediye sahip olmak, beslenecek ve bakılacak fazladan bir boğaz anlamına geliyordu.
Yine de, gereklilik ihtiyatlılığın önüne geçti.
Babam, ‘Lucy’ adında küçük bir kedisi olan komşumuzu ziyarete gitti. Lucy oldukça çevik ve zekiydi. Onu eve getirdiğimizde görevini mükemmel bir şekilde anladığını hissettik.
Lucy ilk geceden itibaren evi keşfetmeye, farelerin izini sürmeye ve mobilyaların arkasına saklanıp pusuya yatmaya başladı. Günler geçtikçe yeteneklerini sergilemeye başladı. Hafif bir kıpırtı sesiyle uyandığımızda Lucy'yi ağzında bir fare tutarken buluyorduk, sanki “İşte benim ödülüm!” der gibiydi.
Elbette görevi her zaman bu kadar kolay değildi; bazen Tom ve Jerry'nin gerçek hayattaki versiyonu gibi daha büyük farelerin şiddetli direnişiyle karşılaştığını ve mücadele ettiğini görürdük. Onu neşelendirir ve zaman zaman başarısız denemelerine gülerdik, ancak farelerle baş etme konusunda omuzlarımızdan büyük bir yük kalktığını biliyorduk.
Lucy, ailemizin o kadar samimi bir parçası oldu ki; sanki aklımızı okuyabiliyor ve acılarımızı hissedebiliyordu. Üzgün olduğumuzda yanımızda oturur ve çocuklarla oynayarak onların kalplerine neşe getirirdi. İsrail hava saldırılarının en zor gecelerinde bile, bombardıman ve uçak sesleri havayı doldurduğunda, Lucy eğlenceli maskaralıklarıyla bizi rahatlatırdı.
Fareler savaş ilan etti
Bir gece, bir grup fare elimizde kalan az miktardaki yiyeceği sakladığımız depoya sızdı. Kritik bir andı, sanki fareler savaş ilan etmeye karar vermişlerdi.
Lucy odaya daldı, biz de sopalar ve süpürgelerle silahlanmış bir şekilde arkalarından yaklaştık. Ortaya çıkan şey gerçek bir savaştan başka bir şey değildi: Lucy fareleri bir köşeden diğerine kovaladı ve biz de ona yardım etmeye çalıştık.
Saatlerce uğraştıktan sonra nihayet odamızı geri aldık.
Zamanla farelerin sayısı önemli ölçüde azaldı ve oldukça nadir görülmeye başladılar. Lucy bizim kahramanımızdı. Lucy, sadece yiyeceğimizi kurtarmakla kalmadı, aynı zamanda kaosun ortasında bize güvenlik duygumuzu da geri getirdi.
Lucy, bize hayatta kalmanın sebat ve uyumluluk gerektirdiğini öğretti. İsrail ordusunun amansız saldırıları, yoksulluk ve korku karşısında bu küçük kedi direncin sembolü haline geldi.
Cesaretle mücadele etti ve bize en karanlık zamanlarda bile umudun var olduğunu hatırlattı.
Bizim için Tom ve Jerry artık sadece bir çizgi film değil, gerçekliğimizin bir yansımasıydı. Ve kararlılığımız sayesinde - ve Lucy sayesinde - sonunda zafere ulaştık.
Bundan sonra ne olursa olsun Lucy'yi yanımdan ayırmayacağım.
*Reem Hamdona, Gazze'de serbest yazar olarak çalışmaktadır.





HABERE YORUM KAT