1. HABERLER

  2. HABER

  3. GÜNDEM

  4. Kavram anakronizmine düşen İslamcılık tanımları
Kavram anakronizmine düşen İslamcılık tanımları

Kavram anakronizmine düşen İslamcılık tanımları

Ercan Yıldırım’ın Star Gazetesi’nde yayınlanan “İslamcılık Türkiye merkezlidir” makalesinde ileri sürdüğü “devlet merkezli” görüşleri eleştirip tashih eden itirazlara yenileri ekleniyor.

26 Ekim 2020 Pazartesi 16:32A+A-

HAKSÖZ-HABER

Ercan Yıldırım’ın İslamcılık meselesini değerlendirirken “ciddi metodolojik hatalar” yaptığını ileri süren Mehmet Ali Büyükkara kalkınma ve modernleşme hamlelerini İslamcılık olarak adlandırmanın da Osmanlı/Türkiye merkezlilik tartışmalarını Bağdat, Şam, Trablus ve Kahire’den tamamen koparıp Misak-ı Milli’ye indirgemenin yanlışlığına dikkat çekiyor.

Dr. Hüseyin Gökalp ise Ercan Yıldırım’ın düştüğü asıl yanlışın İslamcılık meselesine ilişkin tanımlama ve analizleri fazlasıyla “devlet merkezli ve indirgemeci” yöntemleri kullanmasından ileri geliyor. Gökalp Müslümanların samimi gayretlerinin yine devletçilik stratejisine örseletildiğine dikkat çekiyor. Konuya ilişkin sosyal medya hesaplarından açıklama yapan Mehmet Ali Büyükkara ve Hüseyin Gökalp’in görüşlerini okurlarımız için derledik.
 

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara:

İslamcılığın tarihe çıkışını Türkiye merkezine taşıma ana fikriyle Ercan Yıldırım’ın kaleme aldığı bugünkü yazıda ciddi sayılabilecek bir metodolojik hatanın yapıldığı kanaatindeyim. Bu hatayı bir çeşit "kavram anakronizmi" olarak adlandırabilirim. Kısaca açıklayayım:

19. yüzyılın ikinci yarısında Batıcılık ile eş zamanlı olarak içeriği oluşmaya başlayan, 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde ise Milliyetçilikler karşısında görece mahiyeti ve tanımı belli olan bir kurtuluş ideolojisidir İslamcılık. Bunun devlet ve sivil ayakları var tabi.

Yani Batıcılık, Arapçılık, Türkçülük vs. alternatif ideolojiler var ise İslamcılık vardır; bir ihtimal: bunlar ideolojik olarak öldüğünde ve yerlerine de başka ideolojiler ikame edilmediğinde, İslamcılık da anlamını yitirmiş olacak ve sahneden çekilecektir.

Bu nedenle, içerikteki unsurlardan bazıları benziyor diye, 17. Yüzyılda Osmanlı merkezli olarak meydana gelen ve Batı ilerlemesinden aktarma ve uyarlama ile yapılmak istenen projeleri İslamcılık olarak adlandırmak mümkün değil.

O sırada böyle bir kavram yok, çünkü alternatifleri (batıcılık, milliyetçilik vs.) yok. Ben, “batıdaki birikimi kendimize aktarma, uyarlama, yararlanma” talebiyle Abbasilerin tercüme faaliyetlerini ve bu minvalde kurdukları kurumları İslamcılık sayabilir miyim?

Veya İttihad-ı İslam fikri ile fetihler yaptı diye Yavuz Selim’e İslamcı bir Padişah diyebilir miyim? Yahut, “ilk kaynaklara dönüş” fikrine işlerlik kazandırdı diye İbn Teymiyye’ye İslamcı alim diyebilir miyim? Tabii ki hayır, diyemem.

Haliyle aynı sebeple, 17-18. Yüzyılda Osmanlı’nın kalkınma hamlelerine veya yerlileştirilmiş modernleşme hamlelerine de İslamcılık diyemem. Bu hamlelere başka isim verebilirim ama İslamcılık diyemem. İslamcılar bu işlerden ilham ve örnek almış olabilirler, o ayrı.

Eğer dersem anakronizme düşmüş olurum. Aynı sebeple, İmam Rabbani’ler, Dihlevîler zamanı da İslamcılık zamanları değildir.

İslamcılığın çıkışının yerliliğine gelince, evet Osmanlı/Türkiye merkezlidir, katılıyorum. İstanbul’dakiler buna dahil olduğu gibi unutulmamalı ki Bağdat, Şam, Trablus ve Kahire’de olup bitenler Osmanlı’dır. Ama bunun başlangıç zamanı 17. veya 18. Yüzyıl değil, 19. ve 20. Yüzyıldır.

Necmettin Erbakan Üniversitesi İslam Tarihi hocalarından Dr. Hüseyin Gökalp:

Ercan Yıldırım beyin değerlendirmelerindeki yeni tanımlama ve vakıa analizleri fazlaca devlet merkezli ve indirgemeci olmuş. 1700'lerde devleti ayakta tutmaya yönelik başkentteki askeri değişimler, sonraki yüzyıldaki dini ayakta tutmaya yönelik daha geniş çabalara mukaddem kılınmış.

İslamcılık, devletin ayakta durma çabasının tökezlemeye başlaması, devletin İslam dışında başka alternatifleri ciddi ciddi değerlendirmesi ve işgal altındaki İslam topraklarına el uzatamaması gibi sebeplerle İstanbul dahil pek çok yerde ortaya çıkan ortak İslami çabanın adıdır.

Mezkûr değerlendirme, 1900'lere kadar devlet sürekliliğini mutlak kabul etmiş, İslamcılık da olsa devletten gelmeyen önerileri illegalleştirmiş, İstanbul-Kahire ilişkilerini, göçleri, yeni ayan sınıfının eğitimli çocuklarını ve Osmanlı'nın gerçek modernleşme çabasını ihmal etmiş.

Nihayetinde Mehmet Ali Büyükkara hocanın işaret ettiği gibi kavram anakronizmine düşülmüş ve bu sebeple zemin kaymış. Bu bakış açısı, farklı coğrafyalarda yaşayan Müslümanların samimi İslamcılık refleksini devletin kurtuluş reçetelerinden biri olan İslamcılık stratejisine örseletmiş.

 

HABERE YORUM KAT

2 Yorum