1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. İsrail ekonomisi İran ile uzun bir savaşı kaldıramaz ve Trump bunu çok iyi biliyor
İsrail ekonomisi İran ile uzun bir savaşı kaldıramaz ve Trump bunu çok iyi biliyor

İsrail ekonomisi İran ile uzun bir savaşı kaldıramaz ve Trump bunu çok iyi biliyor

İran'ın hedef gözeterek gerçekleştirdiği saldırılar İsrail ekonomisini dibe vurdururken ABD, diplomasi ve ekonomik baskı yoluyla hâkimiyetini yeniden tesis etmek için bu serpintiden yararlanıyor.

03 Temmuz 2025 Perşembe 19:01A+A-

Ahmed Alqarout’un Middle East Eye’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber için tercüme edilmiştir.


İran'ın İsrail'e yönelik son saldırı kampanyası, çatışma alanını yeniden çizdi ve sadece kinetik savaştan uzaklaşarak İsrail devlet gücünü destekleyen ekonomik ve mali altyapıya yönelik stratejik bir saldırıya dönüştü.

Bir misilleme saldırısı olarak başlayan süreç, sadece acil maliyetler oluşturmayı değil aynı zamanda İsrail'in savaş ekonomisinin mali ve lojistik temellerini istikrarsızlaştırmayı amaçlayan çok boyutlu bir saldırıya dönüştü.

İsrail Bonds olarak bilinen Development Corporation for Israel'in CEO'su Dani Naveh'in evini hedef alan füze saldırısı tesadüf değildi. Naveh sadece bürokratik bir figüran değil, İsrail'in küresel tahvil satış operasyonunun mimarı.

Ekim 2023'ten bu yana onun liderliğinde, ABD kamu kurumlarından gelen 1.7 milyar dolar da dahil olmak üzere diaspora ve kurumsal alıcılardan 5 milyar doların üzerinde sermaye girişi sağlandı. İkincil piyasalardan izole edilen ve doğrudan satılan bu tahviller, savaş halindeki bir devlet için kritik bir mali arter haline geldi.

Tahran, Naveh'i vurarak İsrail'in borçlanma mekanizmasını en kırılgan noktasından hedef aldı: yatırımcı güveni.

Bunu yaparken de küresel piyasalara İsrail'in hiçbir ekonomik ya da finansal düğümünün dokunulmaz olmadığının sinyalini vermiştir. Bu sadece personel kesintisi değil, İsrail'in savaş zamanı finansal iskeletinin tamamını itibarsızlaştırma girişimidir.

Eş zamanlı olarak İran'ın Tel Aviv'in finans bölgesine ve Hayfa'nın stratejik liman ve rafineri altyapısına yönelik saldırıları, tutarlı bir finansal yıpratma doktrinine işaret etmektedir.

Siber ve kinetik ikiz saldırılar hem endüstriyel hem de sivil enerji tedariki için kritik öneme sahip rafineri operasyonlarını sekteye uğrattı.

Savaş zamanı artan harcamalar nedeniyle zaten zor durumda olan İsrail, şimdi yakıt darboğazları ve lojistik ve üretim zincirleri boyunca artan maliyetlerle mücadele etmek zorunda.

Denizcilik kıskacı

İsrail ekonomisine en büyük darbe küresel denizcilik sektöründen geldi. 20 Haziran'da dünyanın en büyük konteyner taşımacılığı firması Maersk, İsrail'in Hayfa Limanı'ndaki tüm gemi seferlerini askıya aldığını duyurdu.

İran'ın daha fazla misilleme yapma riskiyle tetiklenen bu hareket, tehdidi pazarın dışlanmasına dönüştürdü.

Deniz ablukası ilan edilmedi ama etkisi aynı oldu. İsrail'e giden gemilerin sigorta primlerinin gemi değerinin yüzde birini aşmasıyla İsrail'in denizcilik ekonomisi fiili bir ambargoya girdi.

Bu kesinti, Husilerin ablukası nedeniyle daha önce Kızıldeniz'de yaşanan nakliye krizini gölgede bırakıyor.

Bab al-Mandab tıkanıklığı sadece kargonun yönünü değiştirdi. Maersk'in Hayfa'dan çıkışı ise kargoyu tamamen kesti. Hayfa İsrail'in endüstriyel makine, ilaç ve stratejik ithalat için Akdeniz'deki başlıca kapısı.

Bu olmadan İsrail ekonomisi kırılgan ve enflasyona eğilimli hale gelir.

İthalat maliyetleri arttı ve stok açıklarının genişlemesi bekleniyor. Hükümet büyük mali maliyetlerle lojistiği sübvanse etmek ya da elverişli bayrak rejimleri altında faaliyet gösteren standart altı nakliye firmalarına güvenmek zorunda kalacaktır.

Maersk, ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın aracılık ettiği ateşkes ilan edildikten sonra Hayfa Limanı'na gemi seferlerini yeniden başlatacağını ve hem ithalat hem de ihracat hizmetlerini yeniden açacağını teyit etti.

Yine de çatışma sırasındaki baskı önemliydi ve İsrail'in savaşının maliyetini görmezden gelmesini engelledi.

Stratejik esneklik

Buna karşın İran, azami yıkıma ulaşmak için asgari düzeyde harcama yaptı. Yaklaşık 2 milyar ila 3 milyar dolar arasında olduğu tahmin edilen füze operasyonları stratejik yatırımlar olarak yapılandırılmıştır.

Hükümet sıkı döviz kontrolleri, piyasa dışı petrol diplomasisi ve seçici kemer sıkma politikalarıyla makroekonomik istikrarı korudu.

Tahran, psikolojik caydırıcılığı silah haline getirerek yıllarca süren yaptırımların başaramadığını başardı: İsrail'in finansal ekosisteminin istikrarsız, kırılgan ve temelde sürdürülemez görünmesini sağladı.

İran uzun yıllar boyunca yaptırımlar ve kuşatma altında yaşamış ve bu koşullara on yıllar boyunca dayanma kapasitesini geliştirmiştir.

Bu da ona, küresel sermaye piyasalarına, Batı'nın siyasi desteğine ve kısa dönemli askeri hâkimiyete derinden bağımlı olan İsrail'in savaş ekonomisini kararlı bir şekilde geride bırakan sert bir dayanıklılık kazandırdı.

Ekonomik ve siyasi çöküş riski olmadan uzun süreli kesintilere dayanamayan İsrail'in aksine, İran'ın sistemi yıpratma yoluyla hayatta kalmak için inşa edilmiştir.

On yıllarca süren baskılar sonucunda oluşan stratejik sabrı, İsrail devletinin uzun süreli bir savaşı finanse etme ve meşrulaştırma kabiliyetini aşındırma tehdidinde bulunan daha derin bir ulusal kararlılık sağlıyor.

Mali çöküş

İsrail'in ekonomik krizi sadece bir maliyet krizi değil, aynı zamanda bir güven krizi.

“Şekel” Ekim 2023'ten bu yana istikrarlı bir şekilde değer kaybetti. Tahvil getirileri yükseliyor. Kredi temerrüt takasları yüksek riski fiyatlıyor. Yabancı yatırımlar kuruyor. Küçük ve orta ölçekli işletmeler kapanıyor. Kredi notları düşürüldü.

Alarm altındaki şehirlerde kaybedilen çalışma saatleri, verimlilik şoklarına ve vergi açıklarına dönüştü. İşsizlik artıyor. Halkın öfkesi artıyor.

Hükümetin tepkisi - katma değer vergisini yükseltmek, sosyal harcamaları kısmak ve daha fazla iç borç ihraç etmek - bir kurtarma planı değildir. Bu mali triyajdır.

Eğitim, sağlık ve kamu altyapı harcamaları, devam eden askeri operasyonları finanse etmek için yamyamlaştırılıyor. Uzun vadeli maliyetler savaştan daha uzun sürecektir. Beşeri sermaye erozyona uğruyor. Sermaye ve insan kaçışı yoğunlaşıyor. Devletin ekonomi yönetimine duyulan güven sarsılıyor.

Ve şimdi, yarım yüzyıldan bu yana ilk kez, İsrail silah değil, nakit para için uluslararası bir talepte bulundu.

Tel Aviv resmen Körfez ülkeleri, Almanya, İngiltere ve Fransa'dan savaşta ayakta kalabilmesi için ekonomik yardım talep etti. Bu stratejik bir yardım değil, tükenmişliğin itirafıdır.

Savaş artık İsrail sınırları içerisinde mali olarak kontrol altına alınamaz. Bu çağrı aynı zamanda rahatsız edici bir çelişkiyi de gözler önüne seriyor: ekonomik olarak kendine yetmeyi kutlayan bir devlet, sadece borçlarını ödeyebilmek için dışarıdan gelen yardımlara bağımlı hale geldi.

Bu mali dayanıklılık değil, ağır çekimde mali çöküştür.

Fırsatçı kumar

İran'ın stratejisi şimdiye kadarki en önemli sonucunu verdi: İsrail'in askeri varlıklarının yok edilmesi değil ama savaş finansmanı aygıtının istikrarsızlaştırılması.

Saldırılar, nakliye koridorlarının, tahvil piyasalarının, yatırımcı duyarlılığının ve kamu güveninin daha geniş bir şekilde çözülmesini tetikledi. İsrail sadece yedi askeri cephede savaşmıyor. Şu anda ekonomik hayatta kalma mücadelesi veriyor.

İran'ın İsrail'e saldırısı, paradoksal bir şekilde, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun çatışmayı siyasi bir sorumluluktan ziyade varoluşsal bir ulusal mücadele olarak yeniden çerçevelendirerek artan iç eleştirileri saptırmasına yardımcı oldu.

Ancak ABD'nin 22 Haziran'da İran'ın nükleer tesisine düzenlediği saldırının sınırlı başarısı, bunun hızlı zaferlerin değil, stratejik kararlılığın nihai sonucu belirleyeceği bir yıpratma savaşı olduğunun altını çiziyor.

İran ve İsrail arasındaki son çatışmaları sona erdiren ateşkes bir çözüm değil, yeniden ayarlama anlamına geliyor.

Karşılıklı yorgunluğun oluşturduğu boşlukta, Trump yönetimindeki ABD kendisini sadece bir hakem olarak değil, çatışma sonrası bölgesel düzenin mimarı olarak yeniden konumlandırma fırsatını yakaladı.

Trump'ın son hamleleri stratejik cömertliği değil, İran'ın stratejik kazanımlarından ve İsrail'in mali tükenmişliğinden faydalanarak altyapıyı, ekonomik bağımlılıkları ve siyasi hizalanmaları yeniden şekillendirmek suretiyle Orta Doğu'da Amerikan nüfuzunu yeniden tesis etmeye yönelik fırsatçı bir hamleyi yansıtmaktadır.

Tırmanıştan önceki en önemli gelişme İran'ın Çin'e doğrudan demiryolu bağlantısı kurarak nakliye süresini yaklaşık 15 güne indirmesi oldu.

Daha da önemlisi, dolar bazlı finansal sistemlerin ve yaptırım uygulamalarının erişiminin ötesindeki işlemleri kolaylaştırıyor.

İran, Çin'in “Kuşak ve Yol Girişimi'ne” dâhil olarak ekonomik geleceğini Batı liderliğindeki düzenden uzaklaştırmak için bilinçli bir hamle yaptığının sinyalini verdi.

İran'ın altyapısına yönelik müteakip ABD-İsrail ortak saldırıları, nükleer zenginleştirmeden ziyade bu altyapısal eksenin kısmen birincil tehdit olarak algılandığını göstermektedir.

Amerikan tasarımları

Ateşkesin ardından ABD, İran'ın daha fazla kazanım elde etmesini engellemek için işlemsel bir yaklaşım benimsedi.

Trump yönetiminin Çinli rafinerilerin İran petrolünü satın almaya devam etmesine izin verme kararı, o zamandan beri iptal edildi, İran'ın Çin ile stratejik derinleşmesini yavaşlatmak için seçici rahatlamanın hesaplı bir kullanımını yansıtıyor.

Bu bir taviz değil, İran'ı ABD kurumları tarafından yönetilen finansal düzenlemelerin içine çekme ve böylece likiditesi ve ticari riski üzerinde bir dereceye kadar kontrol sağlama girişimidir.

Buna paralel olarak ABD, çok taraflı finansı İran'a karşı stratejik bir araç olarak kullanmayı yoğunlaştırdı.

Dünya Bankası'nın Suriye'ye elektrik hibesi, her ne kadar bir kalkınma girişimi olarak çerçevelense de, İran'ın Suriye'nin geleceği üzerindeki etkisini zayıflatmaya hizmet etmektedir. Lübnan'da da Hizbullah'ın paralel hizmet ağlarını hedef alan benzer çabalar devam etmektedir.

Bu hamleler İbrahim Anlaşması'nın temelini oluşturan mimariyi istikrara kavuşturmak için tasarlandı.

İsrail'in mali sıkıntılar yaşadığı ve caydırıcılığının azaldığı bir ortamda, Körfez ülkeleriyle ekonomik entegrasyonun sürdürülmesi ve Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru gibi projelerin uygulanabilirliğinin korunması için bölgesel sükûnet hayati önem taşıyor.

İran'ın nakliye yollarını ve enerji akışını bozma kapasitesi bu girişimlerin kırılganlığının altını çizdi.

Özetle ABD, altyapısal karşı ağırlık ve kurumsal kuşatma stratejisi izliyor. İran'ın stratejik ivmesini tırmandırma yoluyla değil, seçici uzlaşma, ekonomik araçlar ve çevreleme yoluyla etkisiz hale getirmeye çalışıyor.

Bu yaklaşım, mevcut bölgesel düzenin çelişkilerini çözmekten ziyade yönetmeyi amaçlayan askeri hâkimiyetten yapısal etkiye doğru bir geçişe işaret ediyor.

ABD, İbrahim Kalkanı planı gibi girişimlerle İsrail'in savaş zamanındaki ivmesini stratejik caydırıcılık, ekonomik entegrasyon ve siyasi normalleşmeye dayanan kalıcı bir düzene dönüştürmeyi umuyor.

 

* Ahmed Alqarout, MENA bölgesindeki büyük güç rekabeti ve çatışmaların ekonomi politiği konularına odaklanan bir ekonomi politik uzmanıdır.

HABERE YORUM KAT