1. YAZARLAR

  2. MURAT KAYACAN

  3. İblîs’in düşüşünden Adem ve eşinin imtihanına
MURAT KAYACAN

MURAT KAYACAN

Yazarın Tüm Yazıları >

İblîs’in düşüşünden Adem ve eşinin imtihanına

15 Ekim 2025 Çarşamba 19:26A+A-

İblîs’in isyanıyla başlayan o kadim sahnede (el-A‘râf 7/18), Allah’ın “hor ve kovulmuş olarak çık” buyruğu yankılanırken aslında yeni bir çağrının da kapısı aralanır: “Ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleş(in).” (el-A‘râf 7/19). Bu iki ayet, varlık sahnesinde artık insanın sorumluluk aldığı ilk ana işaret eder. İtaatin değeri, sınır bilinciyle ölçülür; zira yasak ağaç bir meyveden çok, özgürlüğün nereye kadar uzanabileceğinin simgesidir. Bugünün insanı da aynı soruyla yüz yüzedir: “Sınırını nerede çizeceksin?” İblîs’in azgınlığı kibirden doğmuştu, Hz. Âdem’e yöneltilen uyarı ise rahmetten. İmtihanın özü hâlâ aynı iki kelimede gizli: itaat ve sınır. Ve belki de her insan, kendi cennetini korumak istiyorsa önce bu iki kelimenin anlamını yeniden hatırlamalıdır.

İsyan, Kibir ve Cehenneme Giden Yol

İnkâr ve isyan lideri İblîs, yüce Allah’a itaatsizlik suçu sonrası meleklerin yanından uzaklaştırılmıştır: “Allah dedi: Ondan hor ve kovulmuş olarak çık. Yemin ederim ki kim sana uyarsa cehennemi bütün sizden elbette dolduracağım.” (el-A`râf 7/18). Kibirlenen kimse hor hakir duruma düşer. İblîs’in akıbeti de öyle olmuştur. Ona “hor ve kovulmuş” olarak çıkmasının söylenmesi, ona dönük tehdit ve azarlamayı pekiştirmek içindir. İnsana düşmanlık eden İblîs’in yolunu tutmak ne kötü bir şeydir. Onun yoluna uyanları kuşatacak cehennem “Daha yok mu?” (Kâf 50/30) diyecek kadar aç gözlüdür! O hâlde insan, İblîs ile aynı konuma düşmemeli, ebedi cenneti kazandıracak itaate yönelmelidir. O, ne kadar İblîs’e muhalefet ederse o kadar yücelir. İblîs’e, “ki kim sana uyarsa” denilmesi, takipçilerinin kötülüğün öznesinin İblîs olduğunu söyleyip kenara çekilemeyeceklerini yani onların da suç ortağı olduğunu göstermektedir.

Yasak Ağaç: Özgürlüğün Sınırını Nerede Çizeceksin?

Kur'an, itaatkârlıkla imtihan edilen Hz. Âdem ve eşinin, meyvesinin yenmesinin yasaklandığı ağaç konusunda uyarıldığından söz eder. Bununla birlikte Kur'an, onun ne ağacı olduğunu söylemez: “Ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleş(in), istediğiniz yerden yiyin. Şu ağaca yaklaşmayın; sonra zalimlerden olursunuz.” (el-A`râf 7/19). Ayette önce Hz. Âdem’in tek başına muhatap alınması sonra da yasak konusunda eşiyle birlikte muhatap alınması, ilkinde Hz. Âdem’in belirleyici konumuna ikincisinde ise yasağa eşit oranda muhatap oluşlarına dikkat çekmek içindir. Hz. Âdem’e “cennete yerleş” denilmesi, emir olabileceği gibi izin de olabilir. Hz. Âdem ile eşinin yediği ağacın başka birine ait olduğu bilgisi olmadığı için onların başkalarına değil, kendilerine zulmettikleri söylenebilir. Ahiretteki ebedi hayatın mümkün olduğu cennette herhangi bir yasak bilinmediğinden Hz. Âdem ile eşinin bulunduğu cennetin, Hz. Âdem’in halife kılındığı yeryüzünde bir bahçe olduğu söylenebilir. Ek olarak ebedilik cennetinden farklı olarak Hz. Âdem’in bulunduğu cennette zulüm mümkündür.

Sonuç

el-A‘râf 7/18 ayeti, toplumsal yozlaşmada önderlik edenlerin (İblîs gibi) sorumluluğunun ne kadar ağır olduğunu vurgular; çünkü kötülük sadece yapanı değil, ona uyanları da aynı karanlığa çeker. el-A`râf 7/19 ayeti ise insanın sınır bilincini hatırlatır; cennetin kaybı, aslında itaatin değerinin unutulmasıyla başlar. Bu yazının ortaya koyduğu temel bulgu şudur: İsyanın kökü kibir, kurtuluşun anahtarı ise tevazudur. Günümüz insanı için bu kıssalar sadece tarihî bir anlatı değil, ahlaki bir uyarıdır. Zira bugün de nice lider nice ideoloji İblîs’in aynı hatasını tekrar ediyor: Sınır tanımamak. Oysa insanı yücelten şey, gücünü göstermek değil, haddini bilmektir. Bu ayetler bize, nefsin ateşini söndürmenin yolunun yüce Allah’a itaatten geçtiğini ve her çağın İblîs’ine karşı en güçlü direnişin ona ve onun yolundan gidenlere karşı durmak olduğunu öğretiyor.

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum