1. YAZARLAR

  2. MURAT KAYACAN

  3. Hz. Âdem ve eşinin imtihanı, bizim hikâyemiz
MURAT KAYACAN

MURAT KAYACAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Hz. Âdem ve eşinin imtihanı, bizim hikâyemiz

23 Ekim 2025 Perşembe 17:29A+A-

Hayat, Hz. Âdem’den beri insanla şeytan arasında süregelen ince bir mücadele… Her çağda farklı bir dil, farklı bir kılıf buluyor bu mücadele. Bugün reklamlarda, dizilerde ya da sosyal medyada kulağımıza fısıldanan “Sen değerlisin, özgür ol, sınır tanıma!” sözleri, A‘râf 7/20’de şeytanın Âdem ve eşine “iki melek olursunuz yahut ölümsüz olursunuz” diyerek Allah’a itaatsizliğe çağırdığı o ilk vesvesenin çağdaş yankısı değil mi? İnsanın arzusu, her zaman melekleşme özlemiyle başlıyor ama çoğu zaman dünyevîleşme sınavında ayağı kayıyor. Bu yazıda söz konusu ayetin ışığında örtünmenin anlamını, şeytanın insana yaklaşma yöntemini ve Hz. Âdem’in bu imtihandaki insanca zaafını tartışacağız; çünkü bu kıssa, bir tarih anlatısı değil; hâlâ içimizde yankılanan o kadim çağrının, “yasakla özgürlük” arasında salınan insanın hikâyesidir.

Örtünme ve Ahlakın Asalet Boyutu

“İnsan eşref-i mahlukattır.” denilse de kendisinden yukarıda gördüğü melekler gibi olmak ister: “Şeytan o ikisinin bedenlerinden gizlenmiş olan ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve ‘Rabbinizin sizi bu ağaçtan menetmesi iki melek olursunuz yahut sonsuz hayat sürersiniz diyedir.’ dedi.” (el-A‘râf 7/20). Avret yerleri için "ayıp yerlerini" denilmesi, kişinin yalnızken ya da eşinin yanındayken bile o bölgelerin gereksiz yere örtüsüz bırakılmaması gerektiğini ima eder. Bu durum, kişinin değerini düşürür. Şeytanın bu çabası, ağaçtan yeme öncesinde Hz. Âdem ve eşinin örtülü olduğunu da göstermektedir. Zaten insana yakışan da budur.

Şeytan’ın Vesvesesi: Cennetin İçinden mi, Dışından mı?

Şeytan cennetteki Hz. Âdem ve eşine nasıl vesvese verdi? Şeytan, bu kötü işi insanın içinden seslenerek yapabilmektedir. Cennette bulunması gerekmez. Belki de Hz. Âdem ve eşi cennetin kapısına yakın bir yere gelmişler, şeytan da dışarıdan vesvese vermiştir. Diğer bir ihtimal de bu cennetin ahiretteki cennet değil, dünyada bir bahçe olmasıdır. Böyle kabul edilirse zaten oraya şeytanın girmesine bir engel yoktur.

Talep Meleklik mi Meliklik mi?

Ayetteki “iki melek (melekeyni)” kelimesini, “iki iktidar sahibi (melikeyni)” diye okuyanlar, Hz. Âdem ile eşinin iktidar talebinde bulunduklarını söylemişler ve "Sana ebedilik ağacını ve sonu gelmez bir mülkü göstereyim mi?" (Tāhā 20/120) ayeti ile görüşlerini desteklemişlerdir. Doğrusu iktidar sahibi olmak insana yanıltıcı bir ebedilik hissi verir: “O ki mal toplamış ve onu sayıp durmuştur. (O), malının kendisini ebedî kılacağını zanneder.” (el-Hümeze 104/2-3).

Şeytan’ın Pragmatik Çağrısı

Gerçekten Hz. Âdem ve eşi iktidar arzuları nedeniyle ağaçtan yedilerse bulundukları cennetin insanların gitmek istediği “ebedilik cenneti” kabul edilmesi durumunda amaçlarının orada kalmak olduğu sonucu çıkarılabilir. Ayetteki “iki melek olursunuz” şeklindeki şeytanın ayartma çabasını “Melekler ölmüyor, ağaçtan yerseniz siz de ölümsüz olursunuz.” anlamında olduğu söylense de bu yorum, ifadenin devamındaki “yahut sonsuz hayat sürersiniz” kısmıyla aynı şeyi söylemiş olur. Bu da belâgate uygun olmaz. Şeytan Hz. Âdem ve eşini saptırmak için pragmatik bir tutum benimsemiş, dinî yasağın karşısına kendince “faydayı” (!) koymuş ve sahtekârlığında da sonuç alabilmiştir. Bugün de ‘Özgür ol! Gençsin seni kim tutar!’ gibi sloganlar, şeytanın harama çağıran modern tuzakları arasında sayılabilir.

Tasdik Değil, Arzuya Yenilmek

Hz. Âdem’in bu ayartmaya eğilim gösterip ağaçtan yemesi acaba meleklerin peygamberlerden bile üstün olduklarının kanıtı olabilir mi? Peygamberlerin meleklerden üstün olduğu görüşü esas alınırsa Hz. Âdem’in ağaçtan yediğinde henüz peygamber olmadığı söylenebilir. Peki, Hz. Âdem ile eşi ağaçtan yeme gerekçesi olarak şeytanın sözlerini tasdik ettiler mi? “Tasdik ettiler.” demek ağır bir itham olacaktır. O ikisinin ağaca yönelmeleri, yüce Allah’ın yasağını yok saymaları değil, arzularına uyup yasağa aykırı hareket etmeleri anlamındadır.

Sonuç

İnsanoğlu, A‘râf 7/20’deki o kadim imtihanı hâlâ yaşamaya devam ediyor: Şeytan, o gün Hz. Âdem ve eşine “iki melek olursunuz” diye yasak ağaçtan yemeye teşvik ederken aslında insana, kendi arzusunu “hakikat” gibi gösterme yöntemini öğretmişti. Bugün de yeryüzünün her köşesinde aynı oyun devam etmektedir; modern çağda bu oyunun sadece dili değişti. Artık ağaç değil, ekranlar; yasak değil, “özgürlük” adı altında pazarlanan arzuların cazibesi, insanoğlunu kendine çekiyor. Bu yazıda gördük ki örtünmek yalnız bedeni değil, kalbi de koruyan bir bilinç hâlidir. Ayrıca fayda gibi görünen her çağrı, eğer insana Allah’ın sınırlarını unutturuyorsa, şeytanîdir. Bu yazının katkısı, söz konusu ayeti bugünün vesveseleri bağlamında yeniden okumaya davet etmesidir; eksikliği ise her çağda farklı biçimlerde ortaya çıkan bu vesvese dilini tam anlamıyla çözememesidir.

 

YAZIYA YORUM KAT