1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Güney Afrika'nın Gazze'de direnişi desteklemekten başka çaresi yok
Güney Afrika'nın Gazze'de direnişi desteklemekten başka çaresi yok

Güney Afrika'nın Gazze'de direnişi desteklemekten başka çaresi yok

Güney Afrika'nın İsrail'in Gazze'deki soykırımına karşı UAD nezdinde başlattığı çığır açıcı hukuki girişim, ülkenin insan hakları ve adalet değerleriyle beslenen bir dış politikaya olan bağlılığının en önemli göstergelerinden birini teşkil etmiştir.

08 Mayıs 2025 Perşembe 00:37A+A-

Iqbal Jassat’ın PC’de yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.


Güney Afrika'nın 1994 sonrasında; 29 Aralık 2023 tarihi, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki davranışlarının Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiğine dair kapsamlı ve sağlam hukuki argümanlar sunarak UAD'de İsrail aleyhine dava açtığı gün olarak kayıtlara geçecektir.

Güney Afrika'nın uluslararası hukuk uzmanlarından oluşan avukat ekibi, Mahkeme'den ön tedbir kararı almasını talep etmiş ve İsrail'in 75 yıl süren apartheid, 56 yıl süren Filistin topraklarının savaşçı işgali ve 16 yıl süren Gazze ablukası sırasında Filistinlilere yönelik davranışları bağlamında soykırım eylemlerinin işlendiğine dair davanın çerçevesini çizmiştir.

26 Ocak 2024 tarihinde UAD, İsrail'in Soykırım Sözleşmesi'nin II. maddesi kapsamına giren tüm fiillerin işlenmesini önlemek için gücü dâhilindeki tüm tedbirleri almasını ve Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin karşı karşıya kaldığı olumsuz yaşam koşullarını ele almak için acilen ihtiyaç duyulan temel hizmetlerin ve insani yardımın sağlanmasını mümkün kılacak acil ve etkili tedbirleri almasını emretmiştir.

Yargıç Hanqin Xue'nin beyanını hatırlattığımızda, Güney Afrika'nın Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail'e karşı dava açmasını onaylayan meslektaşlarıyla aynı fikirde olmasının yanı sıra, Filistin sorununun Örgütün kuruluşundan bu yana Birleşmiş Milletler'in gündeminde olduğunu belirttiğini öğreniyoruz.

Gazze Şeridi'ndeki Filistinliler de dâhil olmak üzere Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını henüz kullanamadığını belirtti.

Ayrıca, “Birleşmiş Milletler'in Filistin sorunu tüm yönleriyle uluslararası meşruiyete uygun olarak tatmin edici bir şekilde çözülene kadar bu soruna karşı daimi bir sorumluluğu vardır” ifadesinin yer aldığı ilgili Birleşmiş Milletler kararlarını hatırlattı.

Yargıç Xue'ye göre bu sorumluluk, temel yargı organı da dâhil olmak üzere Birleşmiş Milletler'in Filistin halkının uluslararası hukuk kapsamında korunmasını, özellikle de en ağır suç olan soykırımdan korunmasını sağlamasını gerektiriyordu.

O zamandan bu zamana kadar geçen sürede, UAD'nin İsrail'e “Gazze'deki Filistinli grubun kısmen ya da tamamen fiziksel olarak yok olmasına yol açabilecek yaşam koşullarına neden olabilecek askeri saldırılarını ve Refah vilayetindeki diğer eylemlerini derhal durdurmasını” emrettiği bir dizi ara karar alınmıştır.

Ayrıca İsrail'in Refah sınır kapısını “acil ihtiyaç duyulan temel hizmetlerin ve insani yardımın engelsiz bir şekilde sağlanması” için açmasını ve “Birleşmiş Milletler'in yetkili organları tarafından soykırım iddialarını araştırmak üzere görevlendirilen herhangi bir soruşturma komisyonunun, gerçekleri araştırma misyonunun veya diğer soruşturma organlarının Gazze Şeridi'ne engelsiz erişimini sağlamak” için etkili tedbirler almasını emretmiştir.

Bu tedbirlerin hiçbiri İsrail tarafından kabul edilmemiş, hatta Gazze'deki Filistinlilerin toplu katliamına devam ederek bu tedbirlere meydan okumuştur.

Uluslararası Af Örgütü'nden Agnes Callamard İsrail'in katliamını şu şekilde özetledi: "Bu eylemlerin gerçekleştirildiği mülksüzleştirme, apartheid ve yasadışı askeri işgalin önceden var olan bağlamını dikkate aldığımızda, tek bir makul sonuç bulabiliriz: İsrail'in amacı, Hamas'ı yok etmeye yönelik askeri hedeflerine paralel olarak ya da bu hedeflere ulaşmak için bir araç olarak Gazze'deki Filistinlileri fiziksel olarak yok etmektir."

Eski Güney Afrika Dışişleri Bakanı Naledi Pandor'a göre, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik soykırım saldırılarının durdurulamamasının uluslararası hukuk mekanizmalarının eksikliklerini ortaya çıkardığı ve BM'nin reforme edilmesine yönelik acil çağrıları yeniden gündeme getirdiği çok açık.

Anadolu Ajansı'na verdiği son röportajda Pandor, “İnsanlar öldürülürken dünyanın zayıf bir şekilde seyirci kalmasına izin veremeyiz” diyerek bıkkınlığını dile getirdi.

“Askeri bir güce ihtiyacımız var, dünyanın neresinde böyle bir zarar meydana gelirse gelsin gidip masumların koruyucusu olabilecek bir güce ihtiyacımız var.”

Dünya BM reformu konusunda “daha somut tartışmalara” başlarken, şu soruyu sordu: “Küresel toplumda ne tür bir yaptırım kapasitesi yaratmalıyız?”

“(BM) Güvenlik Konseyi'nin yetkisi altında olabilir, ancak o zaman Güvenlik Konseyi'nin yapısı bugünkü gibi olamaz” dedi. “Çünkü bunlar aslında büyük ölçüde zarar veren ya da bunu destekleyen ülkelerdir.”

Bilindiği üzere, Konsey'in beş daimi üyesinden biri olan ABD, İsrail'e karşı herhangi bir eylemi engellemek için defalarca vetosunu kullanmıştır.

Siyonist rejimi korumak ve savunmak gibi yanlış bir saplantıya sahip olan Donald Trump'ın Beyaz Saray'a yerleşmesiyle birlikte, ABD-Güney Afrika ilişkileri keskin bir şekilde kötüleşti - bazılarına göre, ülke UAD davasını düşürüp geri çekmedikçe, belki de onarılamayacak kadar kötüleşecek.

Gazze'de yaşanan soykırım küresel düzeni ya medeni norm ve değerlere uymaya ya da bunlardan vazgeçmeye zorlamıştır.

Güney Afrika'nın apartheid'a karşı verdiği mücadelenin ortaya çıkardığı insan hakları değerlerine bağlı kalmaktan başka seçeneği yoktur.

Dolayısıyla, UAD kararı uyarınca, sadece İsrail'in yasadışı işgalini sürdürmesini sağlayan her türlü desteği askıya almakla kalmayıp, aynı zamanda tüm vatandaşlarının ve kuruluşlarının İsrail'in İşgal Altındaki Filistin Topraklarındaki varlığını sürdürmesine yönelik “yardım veya destek almasını” da yasaklamakla yükümlüdür.

 

* Iqbal Jassat, Güney Afrika merkezli Media Review Network'ün Yönetici Üyesidir.

HABERE YORUM KAT