1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Gazze bir emlak anlaşması nesnesi değildir
Gazze bir emlak anlaşması nesnesi değildir

Gazze bir emlak anlaşması nesnesi değildir

Selçuk Türkyılmaz, Trump’ın Gazze’yi “bir emlak anlaşması” olarak görmesinin, Batı’nın kolonyal zihniyetinin günümüzdeki yansıması olduğunu ve batı kolonyalizminin devam etmesine rağmen Filistin mücadelesinin direndiğini aktarıyor.

10 Şubat 2025 Pazartesi 10:30A+A-

Selçuk Türkyılmaz/Yeni Şafak

Gazze bir emlak anlaşması nesnesi değildir

ABD başkanı Trump, Gazze’yi Filistinlilerden temizleme isteğine açıklama getirirken “bir emlak anlaşması gibi çok iyi karşılandı” dedi. Trump’ın bu sözleri yorumlanırken onun emlakinin akla gelmesi gayet tabiîdir fakat kastedilen bundan daha ötesidir. Asıl niyetinin ne olduğundan bağımsız olarak Trump’ın ABD ile herhangi bir bağı olmayan bir toprak parçasını alma isteğini dile getirdiğinin altını çizmemiz gerekir. İlginç olan bu ülkenin otuz yıldan fazla bir zamandır Irak’ı işgal altında bulundurmasıdır. Emlak anlaşması sözünü yabana atmamak gerekir. Müstemleke kavramı emlak sözcüğü ile aynı kökten geliyor. Türkiye’de bugün hâlâ ABD liberalizmine övgüler düzüldüğünü biliyoruz. Onlar bu yakınlarda “Ulusların Düşüşü” gibi kitaplardan hareketle İngiliz kolonyalizminin başarısını takdis etme yarışına girmişlerdi. Ne yazık ki bu yarış bugünle sınırlı değil. Geçmişte de İngiliz ulusunun diğer milletler üzerindeki hâkimiyetinden heyecan duyanlar vardı. Onlar da bu hâkimiyeti, medeniyetin zaferi olarak gördükleri için takdis etmişlerdi.

Buradan hareketle Batı medeniyeti gibi Avrupa kavramının da doğru bir zeminde tartışılmadığını söyleyebilirim. Gazze’de insanlık tarihinin en büyük suçları işlenirken Türkiye’de bir yazar Ortadoğu’da demokrasi ile yönetilen tek ülke İsrail’dir demişti. İngiliz kolonyalizminin kapsayıcılığına ve İsrail’in yayılmacı zihniyetine yönelik övgü aynı fikrî körlüğün neticesidir. Asıl olarak bu körleşmenin fikrî kökenlerini ortaya çıkaran eserlere ihtiyaç olduğunu görmemiz gerekir. Trump’ın sözlerini bir delinin sorumsuzluğuna indirgemek büyük bir yanılgıdır. Batı’nın bir bütün olarak görüldüğü günler geride kaldı. Avrupa fikri çöktü. Avrupa ve ABD’yi ayrı ayrı analiz etmek gerekir. Avrupa da kendi içinde bütün değil. Bir bütün olarak Batı medeniyeti karşısında acziyet içinde görüldüğümüz günler gerilerde kaldı fakat dünya yeni bir saldırganlığa açık hâldedir. Kabahati kendimizde arayalım türünden söylevler sadece yeni körleşmelere sebep olur. Filistinliler hepimize İngiliz medeniyetin neden ibaret olduğunu ve hangi nitelikleri ile öne çıktığını görme fırsatı verdi. Bu, takdis edilecek bir medeniyet değildir.

İngilizler ve Amerikalılar İsrail’le birlikte Gazze’de yeni bir soykırıma girişmeden çok önce neredeyse bütün kıtalar İngiliz medeniyeti ile tanışmıştı. Osmanlı coğrafyası 19. yüzyılın başlarından itibaren İngiltere ve Fransa’nın yıkıcı etkilerine maruz kaldı. Yaklaşık yüz yıl devam eden bu sürecin sonunda Osmanlı tarihe karşıtı fakat bu kaybın zihin dünyamızdaki etkileri günümüze kadar devam etti. Oryantalist külliyatın etkilerini kendimizi sömürgeleştirme olarak sınırlandırmamak gerekir. Trump’ı bir emlak simsarı olarak düşünsek dahi onun sözleri bir sisteme işaret eder. O da Gazze’yi vahşi unsurlardan temizlenecek ve medenileştirilecek bir mekân olarak görüyor. Bunu, sömürge kavramı ile tanımlamak mümkün değil. Yukarıda andığım liberallerden biri “onlar sömürgecidir, anlaşabiliriz” demişti. Aydın sıfatını üzerinde taşıyan bu kişi, sömürgeciler sağdığı ineği beslemeyi bilirler diyerek “anlaşabiliriz” ifadesine açıklık getirdi. Hatta kanun ve nizam bilirler bile dedi. Ne yazık ki fikir dünyamızda bu sözlerin bir karşılığı var. Bu türden düşüncelerin yıkıcı etkilerini ifadeleri tahlil ederek ortaya çıkarabiliriz.

Daha açık söylemek gerekirse İngiliz ve Fransız kolonyalizminin yıkıcı etkilerini laik antilaik tartışmalarıyla ortaya çıkarmak neredeyse imkânsızdır. Kabahati kendimizde aramalıyız söylemi de içe dönük bakışı zorunlu kılar. Bunun doğru bir yaklaşım olmadığını zaman içinde yaşayarak gördük. Bir dönem belki ideolojik bir savunma hattı kurmaya yaradı fakat bu türden söylemeler bizatihi ideolojiye dönüştü. Rahmetli Alev Alatlı afazi ile kavramların anlamını yitirdiği bir dünyaya işaret etmişti. Böyle bir dünya bana hep Cengiz Aytmatof’un mankurtlarını çağrıştırmıştır. Nayman Ana’nın çocukları da topraklarını kaybetmişti.

Gazze bir emlak anlaşmasına kurban verilecek toprak parçası değildir. Filistinliler o topraklar için yüz yıldır mücadele ediyor. İngiltere kolonyal mirasını İsrail’e devrettikten sonra Filistinlilerin mücadelesi çok daha kanlıydı. Vatanlarını kaybettiler, sürgünün bütün acılarını yaşadılar ama vatan fikrini asla terk etmediler. Yüz yıl sonra ilk defa geriye dönme başarısını gösterdiler. Bu şartlarda bile Müslüman olmanın ayırt edici özelliklerini yansıtmayı başardılar. İsrailli rehinelerin hayranlık duygusu ile Gazze’den ayrılması hepimizin yüreğine su serpti. Bunun Avrupalı milletler üzerinde dahi etkisi olacaktır.

 

HABERE YORUM KAT