1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Kayıplarımız ölçülemez ama sevincimiz bir direniş eylemidir
Kayıplarımız ölçülemez ama sevincimiz bir direniş eylemidir

Kayıplarımız ölçülemez ama sevincimiz bir direniş eylemidir

Filistin halkı tüm zorluklara rağmen derin acılarının üstesinden gelmek ve sevinç anları oluşturmak için mücadele etti. Neşe bir direniş eylemidir.

21 Ocak 2025 Salı 18:58A+A-

Ahmed Abu Artema’nın Middle East Eye’da yayınlanan yazısı Barış Hoyraz tarafından Haksöz-Haber için tercüme edilmiştir.

 

15 ay süren kayıpların ardından, yerleşim bölgesindeki Filistinliler paramparça olmuş hayatlarını yeniden inşa etmeye kararlı.

Gazze'de zaman kanla ölçülüyor. Savaşta geçen her bir saat, Gazze'de yaşayan birinin kurban olma ya da sevdiklerini kaybetme olasılığını artırıyor.

Öldürme ve kayıplar her zaman trajiktir, ancak son saatlerde daha da trajiktir. Doha'da ateşkes anlaşmasının ilan edildiği andan itibaren ve anlaşmanın uygulanmasının beklendiği saatlerde, yerel tıbbi kaynaklar İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında 120'den fazla Filistinlinin hayatını kaybettiğini bildirdi.

Bu kurbanlar 15 ay süren imhadan ve İsrail tarafından üzerlerine atılan binlerce ton patlayıcıdan sağ kurtuldular. Açlıktan, sevdiklerini kaybetmenin üzüntüsünden, yerlerinden edilmenin ve soğuğun zorluklarından kurtuldular. Tüm bu dehşete katlandılar ve kurtuluşa sadece saatler kala bunların üstesinden geldiler.

Bu son saatlerde, Doha'daki müzakerelerden gelecek haberleri endişeyle beklediler. Çadırlarda, 15 aylık savaşın ardından zorla yerinden edilmelerinin sona ermesini beklerken, eve dönüş yolculuğu için az sayıdaki eşyalarını hazırlamaktan bahsettiler. 

Aylarca süren kasvetli kederin ardından yüzlerinde bir rahatlama pırıltısı belirdi ve kalplerinde umut yeniden canlandı. Yeni bir hayata başlamanın, korku ve keder dolu uzun günleri geride bırakmanın eşiğinde olduklarına inanıyorlardı.

Sanki Gazze halkı arasında yeni bir ruh ortaya çıkmaya başlamıştı. Ancak İsrail'in imha makinesi sevinçten rahatsız oluyor; Filistin halkının üzerinde sürekli olarak kederin dolaşmasını istiyor.

Ateşkesin yürürlüğe girmesine saatler kala İsrail daha fazla kurbanın üzerine saldırarak onları öldürdü, sevdiklerinin acılarını ve kalp kırıklıklarını daha da arttırdı ve hayallerini yıktı.

Hayatta kalma arzusu

İsrail'in neşenin ve yaşamın düşmanı olduğunu söylemek edebi bir abartı değildir. ‘Neşe’ hayatta kalma isteğini güçlendirir ve İsrail Filistinlilerin hayatta kalmasını istemiyor.

Ateşkesten önceki son günde gerçekleştirilen hava saldırılarını yorumlayan İsrailli gazeteci Gideon Levy, CNN'e verdiği demeçte haklıydı: “Savaşın son gününde 24 kadın ve 19 çocuğun öldürülmesine neden olan şey kana susamışlıktır.”

Gazze'deki Filistinlilerin hayalleri son derece basit: savaşı sona erdirmek ve kayıpların yaşanmadığı sakin günlere dönmek. Son aylarda, özellikle de geceleri tekrarlanan bir olgu, göçmen kamplarından kendiliğinden yükselen “Ateşkes, ateşkes!” sloganlarıydı. Bu durum ateşkes anlaşmasının imzalanmasından önceki son gecelerde daha da sıklaştı. 

Bu hayali olayı kutlayanlar kimseyi kandırmaya çalışmıyordu. Aksine, bu bir rahatlama girişimiydi; kısa bir neşe anı yakalamak ve geçici de olsa bir mutluluk duygusunu somutlaştırmak; ezici keder ve trajediden bir anlığına kaçmak.

Nihayet, 15 aydan fazla süren bekleyişin ardından rüya gerçeğe dönüştü. Anlaşma haberi yayıldıkça insanların aklında tek bir şey vardı.

Karanlıkta çadırların arasında yürürken küçük bir çocuğun babasına sorduğunu duydum: “Baba, Gazze'ye ne zaman döneceğiz?” Babası cevap verdi: “İnşallah, yakında.” Daha sonra bir adamın arkadaşına şöyle dediğini duydum: “Gazze'ye giden yol açılır açılmaz çadırımı söküp o mesafeyi yürüyeceğim.” 

Sonunda bir telefonun etrafında toplanmış, radyodan haber bekleyen bir grup genç adama rastladım. Yanlarından geçen herkesten aynı soru yankılanıyordu: “Anlaşmayı imzaladılar mı? Ateşkes ne zaman başlayacak?” 

Doha'dan anlaşmanın imzalandığı haberi geldiğinde insanlar alkışladı, tezahürat yaptı ve övgü çığlıkları attı. Bu kez bir söylenti değildi; haberler gerçekti. Savaşın başlamasından bu yana ilk kez insanlar uzun bir kâbustan uyanacaklarını hissederek rahat bir uykuya daldılar. 

Ancak huzurları gece boyunca sürmeyecekti. Filistinliler gecenin sessizliğini bozan büyük bir patlama sesiyle sarsılarak uyandılar. Bir İsrail savaş uçağı çadırlardan birini bombalamış, bütün bir aileyi ya da belki de birkaç aileyi yok etmişti. Birkaç dakika önce neredeyse kurtulmuş olmanın sevinciyle yatağa girmişlerdi ama İsrail mutluluklarını sonsuza dek söndürmeye karar vermişti.

Direnç olarak neşe

Ateşkes yürürlüğe girdikten sonra Gazze'deki Filistinliler neden sevinecek? Trajedi ve ıstırap deposu derinlere uzanıyor. İster sevdiklerinin öldürülmesi, ister evlerinin yıkılması, ister mallarını kaybetmeleri, isterse de aylarca süren açlık ve korku olsun, bu soykırım savaşı sırasında hiçbir hane kalp kırıklığından payını almamıştır.

Bu kayıplar ölçülemez. Ancak Gazze'deki bizler, parçalanmış hayatlarımızı onarmak ve yeniden başlamak için bize güç veren neşeye susamış durumdayız. 

İşte bu yüzden Filistin halkı tüm zorluklara rağmen derin acılarının üstesinden gelmek ve sevinç anları oluşturmak için mücadele etti. Neşe bir direniş eylemidir.

Ateşkes yürürlüğe girdiğinde, yıkılan evlerimize geri döndük. Anılarımızdan bazı parçaların Siyonist yıkım makinesinden kurtulmuş olmasını umarak enkazı aradık. İnsanlar çadırlarını taşıyacak ve evlerinin yıkıntıları üzerine kuracak. Sevdiklerimizin mezarlarını ziyaret edeceğiz. 

Savaşın başında İsrail tarafından öldürülen ve sekiz ay önce terk etmek zorunda kaldığımız Refah'taki bir mezarlığa gömülen küçük oğlum Abdullah'ın mezarını bulup bulamayacağımdan emin değilim. İsrail tankları ve buldozerlerinin daha sonra mezarlığı dümdüz ederek mezarları yok ettiği bildirildi.

Teyit etmek için oraya kendim gideceğim. Eğer mezarı hala sağlamsa, sessizce yanına oturacağım ve Abdullah'la konuşacağım. Onu bu canavardan koruyamadığım için özür dileyeceğim. Abdullah, babasının bir güvenlik ve güç kaynağı, onu hayatın tüm tehlikelerinden koruyabilecek biri olduğuna inanırdı. 

Umarım ağlayabilirim. Savaş başladığından beri gözyaşlarımı içime attım, çünkü yas tutmaya fırsatımız olmadı.

Yıkılmış sokaklarda dolaşacağım: işte okulum, oyun oynadığım sokak, namaz kıldığım cami. Tüm bu anılar silindi. Refah artık yok. 

Ama geri döneceğiz. Refah halkı geri dönecek, çadırlar kuracak ve yeniden yaşam mücadelesine başlayacak. Bu kolay olmayacak; ev yok, altyapı yok ve elektrik yok. Ancak hayatta kalma irademiz güçlü. 

Savaşın en zor aşamasının üstesinden geldik. Daha birkaç ay önce hayatta kalma umudumuz olmadığını düşünüyorduk. Şimdi tek istediğimiz ölü sayısının artmasının durması. Bu gerçekleştiğinde, içimizdeki itici güç yeniden ateşlenecek, bizi yeniden inşa etme ve enkazdan çıkma savaşına itecektir.

 

*Ahmed Abu Artema, Filistinli bir gazeteci ve barış aktivistidir. 1984'te Refah'ta doğan Abu Artema, Al Ramla köyünden bir mültecidir. “Organize Kaos” adlı kitabın yazarıdır.

HABERE YORUM KAT