1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Esed zindanlarındaki işkenceleri, acıları ve çığlıkları hatırlatan belgesel
Esed zindanlarındaki işkenceleri, acıları ve çığlıkları hatırlatan belgesel

Esed zindanlarındaki işkenceleri, acıları ve çığlıkları hatırlatan belgesel

Suriye’de Esed zindanlarından kurtulan kadınlar ve erkekler yaşadıklarını anlatıyor. Acıları ve sessiz çığlıkları açığa çıkaran belgesel serisi: “Ey Özgürlük”

15 Nisan 2021 Perşembe 18:54A+A-

Meryem Halif’in Tutuklanma Hikayesi

Eşinin güvenlik güçlerine ihbar ettiği Meryem Halif, tecavüz başta olmak üzere en kötü işkencelere maruz kaldığı tutuklanma hikayesini anlattı.

Belgeselden bir kesit: “Kocan burada!” dedi sorgulayıcı. Ben de “Bilmiyorum, görüşmüyoruz” dedim. Sonra getirdiler onu. Gelir gelmez hakkımdaki her şeyi anlatmaya başladı, “Sen şöylesin, böylesin, hastanedeydin, kuzeninde seninleydi. Halep’e de gittin” dedi. Ben de bütün suçlamaları reddettim. Tüm bu olanlar, beni şoka uğratmıştı. Şok olmuştum yani. Onu getiriyorlar ve hakkındaki her şeyi anlatıyor…”

 

Hasna Hariri’nin hikayesi: “Deralıysan ölmelisin”

“Dera’lıysan Ölmelisin” Hasna el-Hariri’nin, Suriye devrimin başlangıcından itibaren, tutuklanmadan işkenceye kadarki Der’alı olma hikayesi. Hasna el Hariri, muhaberatın devrim başladıktan sonra Der’a halkını katletme ve tutuklama sistemini anlattı.

Belgeselden bir kesit: “Vallahi şu dizlerimin üstünde kaç tane şehit verdiğimi Allah biliyor. Kucağımda şehit düşenlerin Naim cennetlerine girmeleri için dua ederdim. Allah’a yaralılarımızı şifa vermesi için yalvarırdım. Bir genç kucağımdayken “Anne iyileşecek miyim?” diye sordu. “İyileşeceksin anneciğim” dedim. İyileşeceksin. Bana bakıp dedi ki: “Anne acıdan ölüyorum”. “Keşke ben ölsem senin yerine” dedim. Keşke ömür hediye ediliyor olsa da sana ömrümü hediye etseydim. Yaklaşık yarım saat sonra kucağımda öldü. Üç gündür o boş evde saklanıyorduk.  Ölen genci defnetmek için dışarıya çıkamadık. Bir müddet sonra tek başıma çıkıp  onu ellerimle bir çukura defnettim. Kaldığımız yerin yanında bir çukur vardı.  Onu oraya defnettim. Ben tek başıma yirmiden fazla şehidi defnettim. Yirmiden fazla, tek başıma. Benim evlatlarım kucağımda ölüyorlardı. Ama elimden hiç bir şey gelmiyordu…”

1. Bölüm:

2. Bölüm:

 

Muhammed Şerif’in Hikayesi: “Dünya Orada Yaşananları Nereden Bilecek?”

Belgeselden bir kesit: “Demir kapıdan bir ses duyuldu: “Birkaç saniye içinde herkes uyusun!” diye. Aniden herkes uyuyakaldı. Ben ise oturdum, uyuyabilir miyim, uyanabilir miyim diye düşündüm. Bana ne olduğunu, ne zamana kadar böyle gideceğini düşündüm. Tuvalet çeşmesinden su aktığını işittim. Beni kaldıran şey neydi, bilmiyorum. Halbuki o zamanlar yürüyecek gücüm yoktu. Kalktım su içtim. Ağzımı koyup çeşmeden su çektim. Daha çok suya ihtiyacım vardı. Namaz kılmam gerektiğini hissetim. Dışarı çıktım. Her yerde cesetler, mahkumlar tabi… Dizlerimin üstüne çöktüm. Kıble neresi bilmiyordum bile, nasıl olacağını da. Namaz kılmaya başladım. Aynı zamanda dua ediyordum. Sadece Allah ile konuşuyordum, konuşuyorum ve ağlıyorum. Konuşuyorum ve ağlıyorum… Ne yanımdaki mahkumları ne de cesetleri hissettim o an… Sanki o an bir taş vardı kalbimde, gönlümü tutan bir şey. Ağır bir şey yani yakıyordu ciğerimi sanki… Yaşlar sadece gözümden değil kalbimden de akıyordu!”

1. Bölüm:

2. Bölüm:

 

Ahmed Hamadeh’in hikayesi: “Özgürlüğüne kaçan bir esir geldi!”

Belgeselden bir kesit: “Gardiyan geldi. Birkaç kişinin isimlerini saydı, toplamda 5 kişi olduk. Ben, Vail Saragibi, Fevvaz Bedran, Muhammed Hatib ve Gassan Bellur. Maen adında bir subay geldi. “Ben ölüm meleğiyim!” dedi. “Yok yok, ölüm meleği değil, ben Allah’ım! Ya ben yaşatacağım ya da ben öldüreceğim. Birazdan alacağım sizi, eğer hoşuma giderseniz yaşarsanız, aksi halde ölürsünüz” dedi. Arabaya bindik, bizi kasaya bağladılar. 2-3 dakikalık bir yolculuktu. Otoyoldaki geçiş tüneline geldik. Bu tünel subay Maen tarafından, Harasta için bir savunma merkezi olarak kullanılıyordu. Nerdeyse 60 tane görevli asker vardı. Ve oraya vardığımızda 60’ı da bizi dövmeye başladı. Sabaha kadar dövdüler. Ölüm meleği tekrar geldi sabah. “Bana bakın! Eğer çalışırsanız, yaşarsınız; çalışmazsanız ölürsünüz!” dedi. Biz de çalışmaya başladık. Yeri kazıp, çuvalları toprakla dolduruyorduk. Bölgenin güvenliği için sur yapıyorduk. 5 mahkum, birbirimize zincirliydik. Beraber yürüyüp, beraber dönüyorduk…”

1. Bölüm:

2. Bölüm:

 

Beşar Vanli’nin hikayesi: “Ruhumdaki yaralar asla iyileşmedi”

Belgeselden bir kesit: “O hücrenin içinde öleceğimi sanmıştım. Uyuz olmuştum, tüm vücudumu kabuklar bağladı. Çok kaşınıyordu. Her yerim kaşımaktan kanıyordu artık. Yaşadıklarımı unutup kendisiyle konuşacağım birini düşündüm. Beynimde yarattım bunu. Kimse yok aslında, hayali biri yani. Ona bir isim verdim ve sohbet etmeye başladım. Dövüldüğüm sıralarda defalarca onu gördüm. Gözlerime inanamıyordum. Kafam öyle karıştı ki kimsenin olmadığını biliyorum orada. Sadece delirmeyeyim diye onu düşündüm. Onu gerçek gibi görünce de aklım almıyordu. Elbette aklımı kaybettim o sıralarda. Çok berbat bir dönemdi…”

HABERE YORUM KAT

2 Yorum