1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. Ergenekon’un “yavru” hali!
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Ergenekon’un “yavru” hali!

14 Mart 2012 Çarşamba 00:13A+A-

“Yavru vatan”ın Ergenekon’u da “yavru” olur herhalde..

Bu günlerde 28 Şubat’ı ve 12 Mart’ı konuşuyoruz gece gündüz.. 12 Mart’ta devrim gerçekleşseymiş, BAAS modeli bir rejim oluşturacaklarmış. Harekatın adı da “Balyoz”. İlginç değil mi?

Denktaş öldü. Sırları ile birlikte gitti.. Bilmiyorum geride bir vasiyet, bir hatıra bıraktı mı? En azından büyük bir fotoğraf arşivi bırakmıştır. Tarihin yaşayan tanıklarından biri idi. Kıbrıs’ın kara kutusu idi.. Google’a sordum, “Şeyh Nazım mı Denktaş mı” diye.. Şeyh Nazım hakkında 541.000, Denktaş hakkında 518.000 döküman var..

Benim gözümde Denktaş Kıbrıs’ın Demirel’idir.. Biraz Bayar’a benzer.. Rol modeli Mustafa Kemal’dir.. Denktaş sağcı bir adamdı ama, ruh, düşünce tarzı itibarı ile Kemalist ideolojiyi temsil ediyordu. Liberal görünüyordu ama militarist bir ruh taşıyordu.. Her zaman darbecilerle, derin devletle uygun adım hareket etti..

Hem görünen devletle, hem de derin devletle iyi geçinmeye çalıştı..

En çok saygıyı, Erbakan hükümetlerinde Erbakan’dan gördü.. Ötekiler Denktaş’tan çok istifade ettiler ama pek itibar etmediler. Oradaki “kahya” gibi gördüler.. Oradaki “Bizim iyi çocuk” muamelesi gördü. Ama o Erbakan düşüncesine hiç bir zaman iltifat etmedi. Kıbrıs’taki dindarlara karşı da kolaylaştırıcı olmadı..

Rauf Raif Denktaş, 27 Ocak 1924’te Baf’da doğdu ve 13 Ocak 2012’de Lefkoşa’da öldü.. 1,5 yaşındayken annesini kaybetmiş. Babası Hakim Raif Bey. Anneannesi ve babaannesi tarafından büyütülen Denktaş, 1930 yılında eğitim için İstanbul’a geliyor.

Biraz da işin içine ecinnileri katmak gerek.. Denktaş 1930’da Arnavutköy’deki Selanik kökenli Feyz-ı Ati mektebinin lise kısmında yatılı olarak okumaya başlıyor. Sonra Kıbrıs’a dönüyor. Liseyi Kıbrıs’ta bitirdi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra hukuk eğitimi için İngiltere’ye gitti. Daha sonra avukatlığa başladı.

1948’de Dr. Fazıl Küçük’le birlikte meydanlardadır. EOKA’ya karşı direniş hareketinin kurucuları arasında yer aldı.

Arkadaşlarıyla 1 Ağustos 1958’de Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) kurdu. Türkiye’yi Kıbrıs’a davet etti. Türk Cemaat Meclisi’yle İcra Komitesi Başkanlığı’na seçildi. 1964 Londra Konferansı’ndan sonra Makarios tarafından “istenmeyen adam” ilan edildi. Yeşilada’ya girmesi yasaklandı. Gizlice Erenköy’e çıkarak savaşa katıldı. 1967’de adaya gizlice girerken tutuklandı. Yoğun girişimler sonucu Türkiye’ye geri verildi. 1968’de adaya giriş yasağı kaldırıldığından Kıbrıs’a döndü.

Bir yanı ile de mücadele içinde geçen bir ömür söz konusu..

Yaşasaydı, bir gün Demirel Ergenekon davasında sanık sandalyesine oturtulursa, herhalde Ergenekon’un Kıbrıs ayağında da Denktaş için aynı son başına gelebilir mi idi, bilmiyorum..

Denktaş bir dönem Demirel’in izinden, ılımlı İslamın güç kazanmasıyla birlikte “hidayet”e erdi ve Yeni Asya yayınları tarafından yayınlanan “Kur’an’dan ilhamlar” isimli bir kitap yazdı. O da “Nurlu Denktaş” olacaktı ama Demirel kadar hızlı ve kıvrak hareket edemiyordu.

Eğer Demirel Ergenekon’un 1 numarası ise, Denktaş da “yavru vatan”da yavru Ergenekon’un bir numarasıdır..

Denktaş’ın böyle bir kaç ay içinde unutulması bana biraz garip geldi.. Özel hayatı Kıbrıs’ın yakın tarihi ile aynı olan bir adam nasıl bu kadar çabuk unutulur, nasıl defterden silinip gider bilmiyorum..

Bu karakterler hep böyle.. Aileleri ve yakınları da isimlerinin çok konuşulmasını, tartışılmasını istemiyorlar. Çünki bu işler bazı gizli gerçeklerin ortaya çıkmasına sebep olabilir diye korkuyorlar sanırım.

Darbeciler hep böyledir.. Vehbi Koç’u ailesi niye anmaz mesela?.. Darbeciler için de durum aynı.

Bunlar ayakta iken herkes ellerini öpmek için kuyruğa girer. Yorgunluk gösterdiklerinde, oturduklarında saldırıya uğrarlar, düştüklerinde tekme vururlar.. Dostları yoktur aslında..

Bunun böyle olduğunu bile bile hâlâ bu çıkmaz sokağa girenlerin ardı arkası kesilmez..

Bu yapı devam ettiği için de bu adamlarla ilgili gerçekler bir türlü yazılıp çizilmez. Ama artık internet var ve bir gün yakın tarihin önemli isimlerinin “öteki yüzleri” ortaya döküldüğünde bakalım ne yapacaklar..

Ha! Bu arada Denktaş ve Klarides “Mason biraderler”miş.. Denktaş sonra locadan ayrılmış. Kendi öyle söylüyor. Demirel’in de İslamköylü Süleyman mı, Nurlu Süleyman mı, Çoban Sülü mü, Morisson Süleyman mı olduğunu bir türlü anlayamamıştık zaten.

Tabii bu işin ilk adımı “Öteki Mustafa Kemal”, “Öteki İnönü” olabilir. Selam ve dua ile.

YENİ AKİT  

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum