1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. "Dünyanın sonu gelmiş gibi hissettim"
"Dünyanın sonu gelmiş gibi hissettim"

"Dünyanın sonu gelmiş gibi hissettim"

37 yaşındaki Muhammad al-Tannah Gazze'de avukatlık yapıyor ve ailesini geçindirmek için meyve suyu satıyor. İsrail'in Gazze'deki bir okula düzenlediği saldırıda ağır yaralandı ve bacakları kesilmek zorunda kaldı.

20 Ocak 2025 Pazartesi 18:56A+A-

Nour Abu Dan’ın electronicintifada’da yayınlanan yazısı Haksöz-Haber tarafından tercüme edilmiştir.

 

Amcamın adı Muhammad al-Tannah. Kendisi 37 yaşında ve Gazze şehrinden. Soykırımdan önce Şeyh Radvan'da yaşıyordu ve avukat olarak çalışıyordu.

Soykırımdan sonra kaderi o kadar büyük ölçüde değişti ki, onun hikâyesini tek bir adamın hikâyesinden öte, İsrail'in topraklarımıza ve halkımıza yaşattığı felaketlerin ve sefaletin bir temsilcisi olarak görmeye başladım.

Amcam benim için çok değerlidir. Onu her zaman zarif bir adam, kariyerinde yetenekli bir profesyonel olarak gördüm.

Geçtiğimiz Ağustos ayında ailesine destek olmak için meyve suyu satmaya başladı ve günde 3 dolar kazanıyordu. Bırakın böyle bir ücretin bütün bir aileyi geçindirebileceğini, bu kadar düşük bir ücretin var olduğunu bile hayal edemezdim.

Yine de amcam, ailesine konserve yiyecek alabildiği ve temel ihtiyaçlarını karşılayabildiği için çok memnundu.

Bir keresinde bana mahkemede takım elbisesini giymeyi ne kadar özlediğini söylemişti, ben de şakayla karışık meyve suyu satarken giymesini söyledim. Buna güldü ve ortam bir dakikalığına gevşedi.

Ne yazık ki amcamın başına gelen tek zorluk kariyerini kaybetmesi değildi.

Ağustos 2024'ün sonlarına doğru, İsrail hava saldırıları Gazze Şehri'nin merkezinde, yerinden edilmiş yüzlerce insanın sığındığı Mustafa Hafız okulunu hedef aldı.

İsrail saldırılarında en az 12 kişiyi öldürdü ve aralarında amcam Muhammed'in de bulunduğu çok sayıda kişiyi yaraladı.

O gün orada meyve suyu satıyordu. Ona saldırıyı sorduğumda, dünyanın sonu gelmiş gibi hissettiğini söyledi. Patlamalar, çığlıklar, can havliyle kaçışan insanlar. Onlarla birlikte koşmak istediğini ama bacaklarını hissedemediğini söyledi. Birçok kez onları hareket ettirmeye çalışmış ama başaramamış.

Bunu ancak o hastanede yattıktan sonra öğrenebildim. Çünkü ailem beni bu haberden korumaya çalışmıştı. Ama daha sonra onu gördüğümde, bacaklarının kesilmiş olması beni şok etmişti.

Gözlerindeki o yenilgi ve kırılganlık ifadesini görmek hayatımın en zor anıydı. Onu teselli etmeye çalıştık, ancak hiçbir kelime bu durumu geçiştirmeye yardımcı olmuyor gibiydi.

Amcamın hikâyesi benim için sadece bir hikâye ya da gelip geçici bir masal değil. Bundan çok daha ötesi…

 

*Nour Abu Dan, Gazze'de yaşayan bir yazar.

HABERE YORUM KAT

3 Yorum