1. YAZARLAR

  2. Bülent Korucu

  3. Döve döve hayır!
Bülent Korucu

Bülent Korucu

Yazarın Tüm Yazıları >

Döve döve hayır!

07 Eylül 2010 Salı 00:49A+A-

Anayasa değişikliği için gidilen halkoylaması Türkiye'deki siyasi tartışmaların kalitesini deşifre ediyor. Oylanan paketin içeriğinden tamamen bağımsız tartışmalar yapılıyor. Şahsileştirilmiş suçlamalar almış başını gidiyor.

Bunlar nüktedan ve latif takılmalar da değil. İşin ilginç yanı, 'evet' cephesini ve bilhassa AK Parti hükümetini baskıcılık ve hatta sivil faşizmle suçlayanların daha agresif olmaları. Evete destek veren herkes için söylenecek sözleri var.

Halk, hassas olduğu konularda uydurulmuş metinlerle korkutuluyor. Dünkü Zaman'ın manşeti iyi bir derlemeydi. Biz de pek çok kişiden aynı sorulara muhatap oluyoruz. "Referandumda evet çıkarsa, Türkiye bölünecekmiş, federasyon olacakmış, sağlık hizmetleri paralı hale gelecekmiş" gibi ipe sapa gelmez suçlamalar var. Mesela CHP'li Avcılar Belediye Başkanı tarafından astırıldığı ortaya çıkan afişteki tek sorunlu ifade, 'Müslüman kadınların rahibe gibi örtünmesi için evet' değil. Hemen altında "Kadının eve kapanması, hiç çalışmaması ve erkeğe köle olması için evet; parçalanacak topraklarımızda Kürdistan'ın kurulması için evet" şeklinde cümleler yer alıyor. Al birini vur ötekine.

Hayır koalisyonu, paketin gerçek muhtevasının konuşulmaması için azami gayret sarf etti. Meydana gelen belirsizlik ortamı böylesi yanlış bilgilerle dolduruldu. 'Hangi maddede söylediklerinizi gerçekleştirecek ifade bulunuyor?' sorumuzun cevabı yok. Muhatabınız makul ve anlamak için konuşan biri ise mahcup oluyor, 'Ama böyle diyorlar' biçiminde kendini savunuyor. Zihnini sloganlara kiralamış insanlarla diyalog kuramıyorsunuz. Resmi Gazete'de yayımlanmış, Anayasa Mahkemesi'nin denetiminden geçmiş metnin dışında gizli maddeler varmış gibi ısrarla ve inatla aynı şey söyleniyor. Halkı korkutma ve hassasiyetlerini suiistimal etme çabası son sürat devam ediyor.

Söz konusu sloganlarla aklı çelinmeyecekler için ayrı formüller var. Sezen Aksu, Orhan Gencebay ve Orhan Pamuk gibi isimler bire bir hedef alınıyor. CHP'li Anayasa Profesörü Süheyl Batum'un 'Sazan Aksu' nitelemesi, Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Suha Okay'ın "Babasının Fethullah Gülen'in okullarında yöneticilik yaptığına dair dedikodular var." sözleri Sezen Aksu'yu yıldırmadı. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun sanatçıyı aradığı haberleri olumsuz havayı biraz dağıttı; ama pazar günü Habertürk'e konuşan Kılıçdaroğlu yöneticilerinin ötesinde şeyler söyledi. İşi evetçilerin sanatçı olamayacağına kadar götürdü. Osman Can ve Adalet Ağaoğlu'nun katıldığı 'Yetmez ama evet' toplantısında uğradıkları fiili saldırı, 'döve döve hayır'ın vardığı son nokta. Ferhat Kentel ve bir grup aydın ertesi gün benzer saldırılarla sindirilmeye çalışıldı. Yapılanların yüzde 10'u diğer gruptan sadır olsaydı, kıyamet kopardı. Doğan Medyası, Hak-İş Başkanı Salim Uslu'nun çirkin benzetmesine gösterdiği haklı tepkinin zekâtını bile bu saldırılara göstermiyor.

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun suçlamalarından AB'nin Türkiye Raportörü Ruijten de nasibini alıyor. Kılıçdaroğlu diplomatik bir skandala imza atacak şekilde Bayan Ruijten'e rüşvet niteliğinde pahalı hediyeler verilerek eveti destekleyen rapor yazması ve açıklamalar yapmasının sağlandığını ileri sürdü. 'Elinizde belge var mı?' sorusuna 'bakarız' cevabı veren CHP lideri, parası örtülü ödenekten karşılanan hediyelerle AB raportörünün satın alındığını savunuyor. Sade vatandaşların ötesinde Avrupalı diplomatlar ve sanatçılar bile tehdit edilmekten kurtulamıyor. Tehditler aslında hayırcıların ellerinin zayıflığından kaynaklanıyor. Daha kolay ve seviyeli olan fikir tartışmasının yerini kaba kuvvet ve şantajın alması boşuna değil.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT