1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. SURİYE

  4. Doğan Medya’nın Esed Propagandası Ne Anlama Geliyor?
Doğan Medya’nın Esed Propagandası Ne Anlama Geliyor?

Doğan Medya’nın Esed Propagandası Ne Anlama Geliyor?

Hürriyet’ten Sebati Karakurt ve Zeynep Bilgehan 10 günlük bir Suriye gezisi yapmışlar. Şam’dan, Esed diyarından bol keseden huzur, güven, istikrar ve barış dağıtmışlar!

27 Eylül 2017 Çarşamba 14:50A+A-

HAKSÖZ-HABER

Suriye derken mesela muhaliflerin kontrolündeki İdlib aklınıza gelmesin. Peki, Suriye’nin neresini gezmiş ve neyini görüp Türkiye kamuoyuna göstermek istemişler? Doğan Medya'nın, Suriye’de Esed rejiminin müttefikleriyle birlikte oluşturduğu yıkımı, halkın karşı karşıya bırakıldığı insanlık dışı tabloyu ve muhaliflerin özgürlük ve adalet mücadelesini umursadığı görülmüş müdür ki? Doğan Medya’nın Suriye’de görmek ve bize göstermek istediği tablo olsa olsa kendileri gibi laik-seküler olan Esed’in 7 yıllık bu savaşa rağmen nasıl da ayakta kalabildiğinin başarı hikayesidir ki nitekim öyle de oldu. Doğan Medya'ya bağlı Hürriyet'in muhabirleri İdlib gibi bölgelere değil, tam tersine Esed’in hakimiyetindeki Şam gibi bölgelere gitmiş ve buradaki müesses nizamın nasıl da ayakta durmayı başardığının ve sokakta savaşın izleriyle başa çıkıp kitlelerin huzur ve güvenini sağlama başarısının propagandasını yapmışlar.

Zeynep Bilgehan 10 günlük “Suriye” gezisinin özetini 14 Eylül tarihli Hürriyet gazetesinde kısa bir gözlem yazısıyla anlattı. Bilgehan’ın “Şam'ın İki Yüzü” başlığıyla sunduğu gözlemlerinde satır aralarında Esed propagandası var ama Karakurt kadar açıktan ve pervasızca değil. Bilgehan, Şam, Halep ve Lazkiye’yi karşılaştırmış ve genel olarak insanların artık 7 yıldır süren bu savaştan bıktığını ve normalleşme beklentilerini dile getirmiş. Sebati Karakurt ise bu gezide Bilgehan’ın fotoğrafçısı olarak yer almış. Gözlemlerini yazmamış ama Şam sokaklarında hakim olan laik-seküler ve huzurlu havayı çektiği fotoğraflarla aktarmayı ihmal etmemiş! Bir de konuyla ilgili CNN Türk’te katıldığı bir sabah programında muhalifleri karalama ve Esed ile PYD’yi aklamanın propagandasına girişmiş.

hurriyet_haberi_1.jpg

hurriyet_haberi_2.jpg

hurriyet_haberi_3.jpg

Sebati Karakurt 2017’de gidip gördüğü Suriye tablosunu 2012 yılındaki gözlemleri üzerinden anlatma yolunu seçmiş. Ve o gün oluşturmaya çalıştığı algıyı aynısıyla bugün yine propaganda etmiş. Neymiş; ÖSO’yla görüşmüş de, Sultan Murat Tugayı vb. yapılarla bir arada bulunmuş da, bunlarla El-Kaide’den “garip” bir grup arasında sıkışıp kalmış da, sonra öcü olarak görülen rejimin resmi ordusu kendisini nasıl kurtarmış da falan filan… Bir de “El-Kaide” mizanseni var tabi. Güya bölgede “özgürlük savaşçıları” olarak lanse edilenler meğer El-Kaideciler imiş. Nitekim bunlar yakaladıkları 5 Suriyeliyi kesip videoya almaya yeltenecek kadar gözü dönmüş tiplermiş… Karakurt bu mizanseni daha 2012 yılında uydurmuş ve daha o günden “muhalif”, “direnişçi” diye piyasada kol gezenlerin sağı solu belli olmayan çok tehlikeli tipler olduğuna hükmetmiş.

Özellikle de Karakurt’un bu yalanları ve laik-seküler Esed-PYD güzellemeleri kaldırılabilecek cinsten değil ama insan bir açıdan yine de hayıflanmadan edemiyor. Şöyle ki; bu tablo aslında hükümete yakın ve dindarlara hitap eden medyanın zayıflığı, acizliği, masa başı haberciliği karşısında laik-seküler-sol cenahın Esed propagandası için neler yaptığının, sistematik olarak nasıl çalıştıklarının çok güzel bir örneği. Sabahattin Karakurt’un değerlendirmelerinden çıkan sonucun özeti şu: Bunlar (Esed ve PYD) tıpkı bizim gibi laik-seküler olduğu için tercih edilmesi, desteklenmesi lazım!

Peki, katil Esed’in yoldaşları nice zahmetleri göze alarak yalanlarla süsledikleri bu propaganda karşısında sözüm ona “Suriye dostları” neler yapıyor? Üstelik de ellerindeki bunca imkana rağmen Suriye gerçeğinin gerçekte ne olup olmadığı, muhaliflerin aslında ne istediği, Esed-İran-Rusya koalisyonunun Suriye’ye neler yaptığını şöyle sahaya inip yerinde gözlemleme gibi bir çabalarını duydunuz mu? Masa başı İdlib analizleri ve Astana güzellemelerinin alıp başını gittiği bir zeminde mesela kimsenin aklına İdlib’i “El-Kaideciler”den kurtarma stratejileri üretmek yerine İdlib’e gitme, oradaki işleyişi yerinde gözlemleme, muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde halkın durumunu soruşturma ve 7 yıldır canla başla zulme karşı direnen insanları tanıma gibi bir sorumluluklarının olduğu geliyor mu?

 

HABERE YORUM KAT

3 Yorum