1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Dava kaygısı mı, pazar kaygısı mı?
Dava kaygısı mı, pazar kaygısı mı?

Dava kaygısı mı, pazar kaygısı mı?

Kamuoyuna kaygı ve korku salma operasyonu güden, hırs ve çıkarla hareket eden ihbar, iftira furyasına karşı durulmasının önemine değinen Alpay, iftiralarla tasfiyeye kalkışmanın, giderilemez zilletler olarak ahiret gününe de intikal edeceğini belirtiyor.

25 Eylül 2020 Cuma 15:02A+A-

Kenan Alpay'ın yazısı:

Kur’ani kavramlar ve davranış modelleri, Sünnetin öngördüğü hayat biçimi geniş toplumsal kitlelerin değil güya onlara örneklik ve rehberlik yapacak hocaların, ilahiyatçıların, meşhur vaizlerin de gündeminden epeyce çıkmış maalesef. İşte tam da bu sebeple Müslüman bir toplumda imanın göstergesi sayılan en temel ahlaki ve hukuki kaideleri çiğnemekte bir beis görmeyenlerin oranı artıyor. Hz. Adem’den Hz. Muhammed Mustafa’ya (a.s.) kadar uzanan Risalet zincirinde tevhid ve adalet esaslarını tebliğ eden resul ve nebilerin karakterlerini belirleyen vazgeçilmez unsur eminlik/güvenilirliktir. Kur’an-ı Kerim’de mücadeleleri ardı ardına hikâye edilen Resullerin hitap ettikleri toplumlarına yönelik ilk cümlesi kahir ekseriyetle “ben sizin için gönderilmiş güvenilir bir elçiyim” mealindedir.

Korku Salmayın, Güven Telkin Edin

Emin resullerin, güvenilir elçilerin sözde değil hakiki varisi olabilmemiz için her yönüyle güvenilir tebliğcilere, güvenilir davetçilere has bütün duygu ve davranış modelleriyle teçhiz olmamız gerekiyor. İşin şakaya gelir yanı da lakaytlıkla geçiştirilecek bir boyutu da bulunmuyor asla. Ancak kamuoyuna yansıyan kimi beyanlar, vaaz ve nasihat adı altında verilen örnekler, İslam davasını koruma adı altında sergilenen yalandan iftiraya, tecessüsten ihbara, hileli işlerden tacize uzanan utanç verici haller toplumun yüzünü kızartıyor, öfke ve nefretini büyütüyor sadece. Enteresan olmaktan öteye şaibeli bir biçimde seçilmiş marjinal tarikat ve cemaatler eliyle, şöhret ve ihtiras delisi hocalar ve hatipler marifetiyle toplum bir taraftan İslam’dan soğu(tulu)yor diğer taraftan Ulu Önder Atatürk’ün biricikliği, militan laikliğin kıymeti hakkında kolayca hidayete eriveriyor.

Toplumu ve hükümeti korku siyasetiyle tanzim etmek bu meyanda en elverişli yöntem olarak benimseniyor. Bir korku biter veya etkisini yitirirse derhal devreye yeni bir korku vesilesi ve odağı sokuluyor. Beka kaygısı önümüze bitip tükenmeyen bir siyasal hareket ve psikolojik harekât hattı açıyor ne de olsa. Beka kaygısını öne geçirerek hemen her sorunu görünmez kılabilme, her türlü iç ihtilafı erteleyebilme imkânı elde edilebiliyor nasılsa. Beka kaygısı büyüdükçe siyasetin acziyeti, ekonominin kırılganlığı, toplumun demoralizasyonu önemsizleşiyor çünkü. Tersinden bakınca da siyasi alanda yaşanan yetersizlikleri, iktisadi sahada büyüyen açık ve krizleri, toplumda yaşanan huzursuzlukları yönetebilmek için daha fazla korkuya, daha büyük ve acil beka kaygılarına vurgu yapmak gerekiyor.

Yazının Devamı >>>