1. YAZARLAR

  2. Ekrem Dumanlı

  3. Çocuklar üzerinden siyaset yapmak
Ekrem Dumanlı

Ekrem Dumanlı

Yazarın Tüm Yazıları >

Çocuklar üzerinden siyaset yapmak

12 Şubat 2009 Perşembe 02:24A+A-

Bazı medya gruplarının mahallî seçimler öncesi belirlediği bir strateji daha belli oldu: AK Partili bakan ve milletvekillerinin çocukları üzerinden kampanya yürütmek. Etkileyici olabilir mi? Olabilir.

Çünkü bizim millet akçeli ilişkileri sevmez. Yalnız bu stratejinin geri tepecek yönlerini de iyi bilmekte fayda var. Ölçüler başta doğru konulmazsa hem bazı haksızlıklara yol açılır hem de mesele geri teper ve konu pek çok kişi ve kurumun 'akçeli ilişkileri'ne döner.

Ölçü nedir, ne olmalıdır? 1- Babası siyasette bir yere gelmiş insanlar mümkün olduğunca ticarî işlerle uğraşmamalı. 2- Bu kişiler boş boş oturup bir yerlerden beslenemeyeceğine göre ticaretle meşgul olanlar kamu imkânlarıyla kendine avantaj sağlamamalı. 3- Devletin imkânlarından yararlanmayarak ticaret yapan kişiler sadece babalarından dolayı zan altında tutulmamalı.

Bu ölçülerin hepsini bir kenara bırakarak ticaret yapan bütün siyasetçi çocuklarını bir kenara kaydedip hepsine birden 'olağan şüpheliler' muamelesi yapmak doğru değil. Konu, AK Parti de olsa doğru değil, CHP de olsa, MHP de olsa doğru değil. 'Babaları siyasetçi; o yüzden nüfuz kullanıyorlar' deniyorsa o zaman mesele bambaşka bir noktaya kayar. Nüfuz kullanmak! Bu ülkede nüfuz kullanmakla suçlanması gerekenler sadece siyasetçiler mi? Kaldı ki malum medyanın siyasî nüfuz konusundaki yaklaşımında hakperest bir standart da yok. Mesela vaktiyle Başbakan Mesut Yılmaz'ın oğlu, Coca Cola'nın başbayiliğini almıştı da medya o genci övgüden yere göğe sığdıramamıştı. Hâlâ da öyledir. X partisinden birinin çocuğu ticaretle iştigal ederse 'çok zeki ve yetenekli' muamelesi görür; Y partisinden birinin çocuğu benzer bir başarıya (!) imza atarsa bunun adı suiistimal olur...

Diyelim ki siyasetçilerin çocukları kendilerine nüfuz sağlayarak bir yerlere geliyor; ya diğer nüfuzlu meslekler? Mesela yargı mensuplarının yakınları, üst düzey askerlerin çocukları, gelinleri, damatları... Bunlara da bir imtiyaz ve avantaj gözüyle bakılabilir mi? Dürüstlük üzerine odaklanmış medya grupları ne kadar komutan çocuğuna iş veriyor mesela? Ya da ne kadar hâkim, savcı ve bürokrat çocuğuna 'özel muamele' yapılıyor? Bedrettin Dalan'ın kasasından çıkan 'burs listelerine bakılması halinde ilişkiler ağının deşifre edilebileceği' söylenmedi mi?

Medyanın bir bölümü bu tür bilgilere tek satırla bile değinmedi. Örneğin uzun zamanlar tartışıldı ve dendi ki; 'Emekli paşalar niçin çok büyük şirketlerin yönetim kurulunda görev alıyor? Hak ederek mi, yoksa nüfuz kullanarak mı?' Hatta dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tartışmaları bitirmek için emekli komutanların özel mekânlarda istihdam edilebileceğini, bu tür yıpranma riskinin asgariye indirilmesi gerektiğini söylemişti.

Daha geçenlerde Vakit Gazetesi sürmanşetten bir liste yayınladı. O listede bazı üst düzey komutan yakınlarının askere gitmemek için sağlık raporu aldığı iddia ediliyor ve bu kişilerin isimleri veriliyordu. Bazı asker yakınlarının da Doğu ve Güneydoğu'ya tayin edilmediği yazıldı; üstelik yine isim isim. Şimdi meselenin bu yanını hiç görmeyenler, söz konusu imtiyaz suçlaması siyaset olunca mangalda kül bırakmıyor ve yapılanı 'büyük bir gazetecilik başarısı' olarak görüyor. Çocuklar üzerinden haber yapmak bir gazetecilik başarısıysa ve şeffaf toplum öneriliyorsa, Vakit'in başarısı Referans'ın arşiv taramasından çok da geri değil.

Demem o ki; dürüstlük önce kendi nefislerimizden başlamalı ve herkes için aynı standartta talep edilir hale gelmeli. Mesela nüfuz sorgulaması yapılacaksa medya patronlarının yakınlarından, genel yayın yönetmenlerden, başyazarlardan, 'star' gazetecilerden başlamalı ki dürüstlük inandırıcı olsun. Herkesi yolsuzlukla suçlayan bir gazetecinin daha birkaç yıl önce banka hesabı ortaya çıkınca kamuoyu şoke olmuştu. 'Efendim, biz kamu görevi yapmıyoruz ki' diye başlayan cümlelerin kıymeti harbiyesi yok. Herkes de biliyor ki medya sahibi ya da yöneticisi olmak, ya da medyatik vitrinde gözükmek de bir çeşit nüfuz kullanmaya kapı açar; hele grup, akçeli işlerle ilgileniyorsa ve kamu ile iş yapmak zorundaysa. Türkiye'deki haksız kazancı kim sorgulayabilir biliyor musunuz: Öldüğünde arkasında kitaplarından veya yazılarından başka, çocuklarına en küçük bir şey bırakmayan hasbi kişiler! Onun dışında sağa sola taş atan herkes bilmeli ki camdan bir binada oturuyorlar; her an tuzla buz olma riskini yaşıyorlar...

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT