
CHP’nin baskı mekanizmaları ve bir gözdağı verme meselesi
"Dizilerde figüran olacak Ali Mahir Başarır gibi adamlar siyasetçi olup milletin karşısına çıkınca tabii dil de kesilir, basına el de konur. Sinem Dedetaş ise Üsküdar sakinlerinde yarattığı hayal kırıklığını, suni spekülasyonlarla kamufle ediyor"
Ali Osman Aydın/Yeni Akit
CHP’nin baskı mekanizmaları
CHP, Türkiye’yi 27 yıl boyunca tek parti diktasıyla yönetmiş bir partidir. CHP demek baskı, dayatma, tek tipleşme ve dikta demektir.
Tek Parti diktası muhalif partilerin kapatıldığı, sansürün hayatın merkezine oturduğu, inanç ve düşünce özgürlüğünün kısıtlandığı, sendikalaşma gibi sivil toplum faaliyetlerine izin verilmediği, hatta Türk musikisi eğitiminin bile yasaklandığı bir dönemdir.
CHP zihniyetinin insan hakları konusundaki duruşunu anlamak isteyenler, binlerce sivilin katledildiği Zilan Deresi ve Dersim katliamlarına bakabilirler.
Günümüzün CHP yöneticileri; “biz o geçmişten koptuk” demeye çalışıyorlar. Güya düşünce özgürlüğü, inançlara saygı konularında geçmişteki gibi değillermiş.
Peki bunlar doğru mu?
CHP gerçekten değişti mi?
Can çıkar huy çıkmaz diye bir sözümüz var ama biz yine de bakalım değişmişler mi?
Gazetemiz yazarlarından ve Akit TV yorumcusu, düşünceleri ile milyonlarca insanın hislerine tercüman olan sevgili Kenan Alpay abi, 13 yıldır 657’ye tabi bir memur olarak Üsküdar Belediyesi’nde çalışıyor.
Laf aramızda onlar için gazetecinin mazbut olanı makbul değildir. CHP’li Tolgahan Erdoğan, iç hesaplaşmadan dolayı İsmail Saymaz’ın oturduğu 50 milyonluk evi konu etmişti… Gazeteci dediğin ya 50 milyonluk evde oturur, ya da klasik araba koleksiyonu falan olur, memuriyet neymiş!?
Efendim, Kenan Alpay görevinden uzaklaştırılmış geçen gün. Gerekçe olarak da basında çıkan eleştiri ve yorumları gösterilmiş.
Kemalist basın, Alpay’ı “bankamatik memuru” gibi göstermek için “12 yıldır Üsküdar belediyesinden maaş alıyormuş” diye bir kara propagandaya girişti dün. İnsanın haftanın beş günü kart basıp, çalışıp ter döktüğü yerden maaş almasından daha doğal bir şey olabilir mi?
Dedim ya 50 milyonluk evlerde oturan gazetecilere alışık oldukları için böyle maaşlı, kart basan yazarlar kafalarındaki gazeteci tipine hiç uymuyor.
***
Sinem Dedetaş, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir paylaşımda şöyle söylemiş: “Türk basın tarihinin cesur kalemi, demokrasi ve özgürlük savunucusu Çetin Emeç’i ailesi, sevenleri ile andık. Basın özgürlüğü ve ifade hürriyeti için verdiği mücadeleyi unutmayacak, kendisini minnetle anmaya devam edeceğiz.”
Tabi ki basın özgürlüğü ve ifade hürriyeti Çetin Emeç için söz konusu olduğunda süper bir şey Sinem Hanım için. Ama söz konusu Kenan Alpay gibi biri olunca bu hürriyet rafa kaldırılmış hemen.
CHP güçlü geleneğe sahip bir parti olduğu için bu “ basın hürriyeti” işlerini iyi bilir (!) Gürsel Tekin bir zamanlar “iktidara gelir gelmez basına el koyacağız” dememiş miydi canım? Gazetecilerden başladılar işte…
Mesela CHP Grup başkanvekili Ali Mahir Başarır Yeni Şafak Gazetesi’nden İsmail Kılıçarslan abiye, bir yazısından dolayı: “O dilini kesmezsem, sana güneş yüzü gösterirsem Allah benim belamı versin.” dedi. Hem de kalabalıkların önünde.
Söyleyenin kim olduğunu bilmeseniz, bu cümlenin bir Kurtlar Vadisi ya da Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz repliği olduğunu düşünebilirsiniz. Başarır bence, şansını ekranlarda da denemeli. Vasat altı bir sürü dizi var. Bu tehditkârlıkla hangisinde olsa kabadayı olarak iş bulabilir.
Dizilerde figüran olacak adamlar siyasetçi olup milletin karşısına çıkınca tabii dil de kesilir, basına el de konur. Peki neden kesecekmiş Kılıçarslan’ın dilini? Düşüncelerinden hoşlanmadığı için! 100 yıl önce olsa Kılıçarslan’ı istiklal mahkemesine çıkarırlar, taburesine de tekmeyi zevkle atarlardı.
Başarır’ın söylemi ve Dedetaş’ın Kenan Alpay kararı, CHP yönetiminin basın hürriyeti konusundaki tutumunu veciz bir şekilde ortaya koymuş oluyor. CHP değişti masalını sabah akşam okuyanlar, açık ki milleti uyutmaya çalışıyorlar.
Bu yüzden Üsküdar Belediyesi’nin Kenan Alpay’ı görevden uzaklaştırması, sadece bir bürokratik tasarruf değil, düşünce ve ifade özgürlüğüne indirilmiş bir darbe ve CHP’nin ileride yapacaklarının da habercisi.
Türkiye’de yıllardır “demokrasi, özgürlük, çoğulculuk” nutukları atan CHP yöneticilerinin, kendilerinden farklı düşünen bir ismi ekmeğinden etmek suretiyle cezalandırma refleksi göstermesi tam anlamıyla bir iki yüzlülük.
Kenan Alpay, bir kamu görevlisi olarak değil, kamuoyuna mal olmuş bir yazar olarak görüşlerini açıklıyor. Kenan Alpay memuriyetinden çok önceleri yazmaya, düşüncelerini paylaşmaya başlamış bir isim. Atatürk’e dair eleştirileri bir suçmuş gibi sunuluyor ama asıl suç, bunları bahane edip fikirleri susturma çabasıdır. “Özgürlükçü” olduğunu iddia eden bir belediyenin, sırf resmi ideolojiyle uyumlu düşünmüyor diye bir çalışanını cezalandırması, tam da CHP’nin eski reflekslerini hatırlatan bir zihniyetin yansımasıdır.
Ayrıca, liyakat meselesini konuşacaksak, Kenan Alpay’ın fikirleri değil, belediyedeki icraatları değerlendirilmeli. Sadece ideolojik gerekçelerle görevden alınması, liyakate değil keyfiyete dayalı bir tasarruftur. Eğer belediye yönetimi gerçekten adil ve demokratik olsaydı, farklı düşünen insanlara tahammül gösterebilirdi. Ama Üsküdar Belediyesi soya çeker gibi yasakçılığı seçti.
Bu olay, sadece Kenan Alpay meselesi değildir. Bu bir gözdağı verme meselesidir. Bu, Türkiye’de belirli tabu konulara dair özgür tartışmayı engelleme hevesinin bitmediğini gösteriyor. Kenan Alpay’a yapılan bu hukuksuz ve haksız muamele, bir skandaldır!
Sinem Dedetaş hizmetler noktasında Üsküdar sakinlerinde yarattığı hayal kırıklığını, suni ideolojik spekülasyonlar üreterek kamufle etmeye çalışıyor bence. Ali Mahir Başarır’ın bir talimatıyla işler bu noktaya geldiğine göre belki de meclise gitmenin yolunu yapıyordur.
HABERE YORUM KAT