1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Bosna Hersek’te başörtüsü yasağı ve derinleşen adaletsizlik
Bosna Hersek’te başörtüsü yasağı ve derinleşen adaletsizlik

Bosna Hersek’te başörtüsü yasağı ve derinleşen adaletsizlik

Emine Şeçeroviç Kaşlı, Bosna Hersek’te başörtüsü yasağının din özgürlüğünü fiilen ortadan kaldıran ve Müslüman kadınları kamu hayatından dışlayan sistematik bir adaletsizliğe dönüştüğünü ifade ediyor.

13 Aralık 2025 Cumartesi 18:47A+A-

Emine Şeçeroviç Kaşlı/Fokusplus

Bosna Hersek’te Başörtü Yasağı ve Derinleşen Adaletsizlik

Bosna Hersek’te son dönemde yaşanan iki ayrı olay, ülkede din özgürlüğünün ve temel insan haklarının ne kadar kırılgan halde olduğunu yeniden ortaya çıkardı. Sadece birkaç gün önce, Aida Mustafić-Bošnjić, Tuzla Belediye Mahkemesi tarafından başörtüsü nedeniyle işe kabul edilmediğini duyurdu. Bu karar, geçtiğimiz yıl aynı mahkemede yaşanan Azra Okanović olayının aynısıdır. Her iki kadın da kamu kurumunda daktilograf olarak çalışmak için gereken tüm şartları yerine getirmiş, sınavlarda yüksek puanlar almış ve objektif kriterlere göre işe tamamen uygun bulunmuştu. Ancak “başörtülü olmaları” onların önüne bir engel olarak çıkarıldı. 

Azra Okanović’in durumu özellikle çarpıcıdır. Açılan ilanda beş kişilik kadro bulunuyordu. Yapılan sınav ve değerlendirmelerde Okanović beşinci en yüksek puanı aldı, yani işe alınması gereken adaylardan biri konumundaydı. Buna rağmen, ondan daha düşük puan alan, yedinci sırada olan bir aday işe kabul edildi. Okanović ise başörtülü olduğu için elendi. 

Mahkeme başkanı, resmi karar gerekçesinde, Federasyon düzeyindeki ilgili yasaya atıf yaparak Okanović’in “başörtüsünün bir dini sembol olduğunu” ve bu nedenle “işe alım için engel teşkil ettiğini” savundu. Böylece, hukukun en temel ilkesi olan eşitlik açık bir biçimde ihlal edilmiş oldu. 

Aynı mağduriyeti Aida Mustafić-Bošnjić yaşadı. Tüm şartları sağlamasına rağmen, sınavlarda en yüksek ikinci puanı almasına rağmen, yine başörtüsü gerekçesiyle işe alınmadı.  

Mahkeme kararı 

Bosna Hersek İslam Birliği’nin Din Özgürlüğü Komisyonu, her iki olayla ilgili ayrıntılı bir değerlendirme yapmış ve bu kararların, din temelinde ayrımcılık yasağının açık bir ihlali olduğunu söyledi. Komisyon, özellikle Okanović’in durumunda, tüm kriterleri karşılamasına rağmen sırf başörtüsü nedeniyle işe alınmamasını “kabul edilemez” olarak nitelendirdi. Ayrıca bu tür uygulamaların hem ulusal hem uluslararası insan hakları standartlarına aykırı olduğunu vurguladı.  

Başörtüsüne yönelik yasaklar sadece mahkemelerde değil, Bosna Hersek Silahlı Kuvvetleri’nde de sürmektedir. Emeli Mujanović-Kapidžija, başörtüsü ile görev yapma hakkı engellendiği için 2020 yılında Savunma Bakanlığı’na karşı dava açtı. Ancak hem birinci derece hem de ikinci derece mahkemeler bu talepleri reddetti. 

Mujanović daha sonra konuyu Bosna Hersek Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bazı kararlarına atıf yaparak orduda “tarafsız görünümün” korunmasının devletin takdir yetkisi kapsamında olduğunu belirtti. Bu nedenle Silahlı Kuvvetler’in başörtüsü yasağını özgürlük ihlali olarak değil, “askeri tarafsızlık ilkesi” olarak yorumladı. 

Oysa Bosna Hersek Ombudsman Kurumu bambaşka bir sonuca ulaştı ve bu uygulamanın açık bir ayrımcılık olduğu yönünde rapor yayımladılar. Bu çelişki, ülkedeki din özgürlüğü konusunun ne kadar karmaşık ve istikrarsız bir zeminde durduğunu göstermektedir. 

Bugün dünyanın birçok yerinde din özgürlüğü temel hak olarak kabul edilirken, ne yazık ki uygulamada bazı ülkelerde çağ dışı uygulamaların hala devam ettiğini görüyoruz. Dahası, bazı Avrupa ülkelerinde Kur’an yakma eylemleri bile ‘ifade özgürlüğü’ olarak değerlendiriliyor. En kutsal değerlere saldırı özgürlük sayılırken, başörtü bir “tehdit” olarak görülüyor. 

Bosna Hersek, çok dini ve çok kültürlü yapısıyla birlikte yaşamın önemli bir örneği olarak gösteriliyor her zaman. Dini özgürlük için de çok büyük mücadeleler verildi. Ancak maalesef, bu gibi örneklerle devletin dini özgürlüğüne sınırlar çizdiğini görmekteyiz. Aslında bir nevi, kendimizi özgürüz diye kandırdığımızı görebiliyoruz. 

İslam’da dini emir olan başörtü ve örneğin süs gibi kullanılan, ister tak ister takma olan, kolye üzerindeki bir haç bir tutuluyor, aynı sayılıyor. Aslında aynı olmadığını bunu savunanlar da biliyordur ama, İslam’a karşı mücadele edebilmek için, Müslümanları dışlayabilmek için bilmiyorlarmış gibi davranıyorlar.  

Bosna Hersek gibi farklı inançların bir arada yaşadığı bir ülkede, kadınların başörtüsü yüzünden kapı dışarı edilmesi, sadece hukuka değil, toplumun temel değerlerine de aykırıdır.  

Tüm bu örnekler, Bosna Hersek’te din özgürlüğünün yalnızca teoride var olduğunu, pratikte ise ciddi biçimde daraltıldığını göstermektedir. Özellikle Müslüman kimliğini taşıyan Boşnakların hala görünmez bir ayrımcılıkla karşı karşıya olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu topraklarda insanlar yüzyıllardır Müslüman oldukları için baskılara, yasaklara, dışlanmaya ve türlü adaletsizliklere, acılara maruz kaldı, ne yazık ki bugün bile aynı zihniyetin farklı biçimlerde sürdüğünü görmek acı vericidir. Başörtülü kadınların kamu hayatından dışlanması, sadece bireysel hakların değil, Boşnakların kolektif onurunun da incitilmesidir.  

Gerçekten eşitliğe, adalete ve özgürlüğe bağlı bir ülke olmak istiyorsak, Müslüman kimliğini taşıyan insanlara yönelik bu örtülü ayrımcılığı sonlandırmak ve herkesin inancıyla onurlu şekilde var olabildiği bir düzenin olması şarttır. Bu sadece hukukun gereği değil, aynı zamanda tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur.

HABERE YORUM KAT