
Birleşik Krallıkta burka yasağı güvenlikle ilgili değil, kontrol altına almakla ilgilidir
Hiç kimse zorla özgürleştirilemez. Gerçek güçlenme, kadınlara konuşmaları, seçmeleri ve özgün bir şekilde yaşamaları için alan verildiğinde gerçekleşir.
Tasnim Nazeer’in Palestine Cronicle’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
Ben başörtüsü takıyorum. Bu her gün yaptığım bir şey; inancım ve kimliğimden kaynaklanan kişisel ve bilinçli bir karar. Ancak son zamanlarda, özellikle Reform UK'deki (Birleşik Krallık'ta -İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda- faaliyet gösteren bir siyasi partidir) politikacıların burkanın yasaklanması çağrısında bulunmalarını endişeyle izliyorum. Bu basit bir kıyafet tartışması değil; kadın hakları, eylemlilik ve toplum olarak farklılıklara nasıl davrandığımızla ilgili.
4 Haziran 2025'te Reform UK milletvekili Sarah Pochin, “kamu güvenliğini” gerekçe göstererek, Fransa ve Belçika'daki yasakları örnek göstererek İşçi Partisi lideri Sir Keir Starmer'ı Birleşik Krallık'ta burka yasağı getirmeye çağırdı. Ancak hikâyenin tamamı bu değil. Pochin'in açıklaması kendi partisi içinde bile tepkilere yol açtı.
Reform UK'nin başkanı ve partideki az sayıdaki Müslüman seslerden biri olan Zia Yusuf, Pochin'in çağrısını “bir parti için aptalca bir şey” olarak niteleyerek kınadı ve bunun resmi bir politika olmadığını ve bu tür söylemlerin toplulukları yabancılaştırma riski taşıdığını vurguladı. Yusuf'un kamuoyu önündeki anlaşmazlığı, birkaç gün sonra istifasına yol açtı; daha sonra bu kararından geri döndü ve istifasının düşüncesizce olduğunu ancak partinin gidişatından endişe duymaya devam ettiğini açıkladı.
Benim ve pek çok Müslüman kadın için bu sadece siyasi bir tiyatro değil. Bu, onurumuza ve özerkliğimize doğrudan bir meydan okumadır. Burka, nikap, başörtüsü - bunlar dışarıdan dayatılan baskı işaretleri değil, bilakis milyonlarca kadın tarafından tercih edilen inancının gereğidir. Bunları yasaklamak, kadınların kamusal alanda nasıl görüneceklerine kendilerinin karar verme temel hakkını inkâr etmektir.
Yasağı savunanlar genellikle bunu bir “kamu güvenliği” veya “özgürlük” meselesi olarak çerçevelemektedir, ancak bu retorik hedefi ıskalamaktadır. Yüz örtmenin güvenliği diğer kıyafet tercihlerinden daha fazla tehdit ettiğine dair çok az kanıt vardır. Aslında, genel yasaklar kadınları daha fazla izolasyona itme, onları eğitimden, istihdamdan ve sosyal yaşamdan koparma eğilimindedir - tam da özgürleşmenin tersi.
Ancak tartışma ile Müslüman kadınların bedenlerini siyasi çıkar için ayırmak arasında bir fark vardır.
Pochin gibi siyasetçiler Müslüman kadınların kıyafetlerini daha geniş bir kültür savaşında sembol olarak kullandıklarında, karmaşık yaşamları basit klişelere indirgemiş olurlar.
Çifte standart göze batıyor. Gayrimüslim kadınlara ne giyip giyemeyeceklerini söyleyen yasalara asla müsamaha göstermeyiz, ancak Müslüman kadınların kıyafet seçimleri yasalarla düzenlenir ve denetlenir. Bu eşitlikle ilgili değil; ötekileştirmeyle ilgilidir.
Sadece başörtüsü taktığı için İslamofobiye maruz kalmış biri olarak - sokakta bağırılmış, iş ortamlarında sorgulanmış ve güvenilirliğim zedelenmiş biri olarak - bu tür siyasi söylemlerin sonuçlarının acı bir şekilde farkındayım. Eğer başörtüsü takmak düşmanlığa davetiye çıkarıyorsa, yüzün tamamen örtülmesinin suç sayılmasının etkisini bir düşünün. Bu durum, öngörülen kıyafet kurallarına uymadıkları sürece bazı kadınların kamusal alanlarda istenmedikleri mesajını vermektedir.
Bu bir insan hakları meselesidir. Din özgürlüğü hakkına, kimliğini ifade etme hakkına ve kişinin kendi bedeni hakkında seçim yapma hakkına saygı gösterilmelidir. Burkanın yasaklanması kadınları güçlendirmez; onların eylemliliklerini ortadan kaldırır ve topluma katılımlarını kısıtlar.
Müslüman kadınların kendi seslerine kulak vermeliyiz. Peçe veya burka giyen pek çok kadın örtündüklerinde kendilerini daha güvende, daha rahat ve daha saygın hissettiklerini söylemektedir. Yaşadıkları deneyimleri görmezden gelmek, büyüklük taslamaktır ve zarar vericidir.
Odak noktası gerçek ayrımcılıkla mücadele etmek, İslamofobi ile mücadele etmek ve kapsayıcı toplulukları teşvik etmek olmalıdır; kadınların bedenlerine polislik yapmak değil. Gerçek özgürleşme tercihten/seçimden gelir, zorlamadan değil.
Burka yasaklarıyla ilgili tartışma henüz bir sonuca ulaşmış değil. Ancak şunun net olarak bilinmesi gerekir: kadınların kamusal alanlarda istedikleri kıyafeti giyme hakkını reddetmek geriye doğru atılmış bir adımdır. Demokratik bir toplumu tanımlaması gereken özgürlük ve saygı ilkelerinin altını oymaktadır.
İnsan hakları ve kadınların özerkliği adına, burka yasağı çağrılarını reddetmeli ve bunun yerine tüm kadınların kendi seçimlerini yapmakta özgür olduğu bir toplum inşa etmeliyiz. Burka yasakları konusundaki tartışma henüz bir sonuca ulaşmış değil. Ancak şu husus net olmalıdır: kadınların kamusal alanda istedikleri kıyafeti giyme hakkını reddetmek geriye doğru atılmış bir adımdır. Demokratik bir toplumu tanımlaması gereken özgürlük ve saygı ilkelerinin altını oymaktadır.
Burkanın yasaklanması sadece dini özgürlüğün ihlali değil, aynı zamanda kadınların temsiliyetinin de yok sayılması anlamına gelecektir; bu da toplumun kendi kararlarını verebileceklerine güvenmediği anlamına gelmektedir.
Cezalandırıcı tedbirlerle kadınları kamusal yaşamın dışına itmek yerine, gerçek çözümlere yatırım yapmalıyız: yükselen İslamofobi ile mücadele etmek, istihdam ve eğitim önündeki engelleri ele almak ve toplumlar arasında anlayışı teşvik etmek. Tüm kadınlar gibi Müslüman kadınlar da kendi kimliklerini yargılama, zorlama ya da dışlama olmaksızın kendi koşullarına göre tanımlama hakkını hak etmektedir.
Hiç kimse zorla özgürleştirilemez. Gerçek güçlenme, kadınlara konuşmaları, seçmeleri ve özgün bir şekilde yaşamaları için alan verildiğinde gerçekleşir. Kadın haklarını gerçekten önemsiyorsak, örtünme haklarını da örtünmeme haklarını savunduğumuz kadar şiddetle savunmalıyız. Özgürlük hepimiz için eşit olarak geçerli olmadıkça hiçbir anlam ifade etmez. Ve buna burka giyme hakkı da dâhildir.
*Tasnim Nazeer, Ödüllü gazeteci, yazar ve edebiyatçı. Tasnim aynı zamanda Evrensel Barış Federasyonu Barış Elçisidir.








HABERE YORUM KAT