
Birinci İntifada'yı ve HAMAS'ın doğuşunu hatırlamak
Birinci İntifada, İsrail hala Gazze'yi kontrol ederken patlak vermişti ve aynı politikayı izlemek aynı sonucu doğuracaktır; apartheid işgalinden daha fazla Hamas(lar) doğacaktır.
Dr Mustafa Fetouri’un, Middle East Monitor’da yayınlanan makalesini Barış Hoyraz, Haksöz-Haber için tercüme etti.
Filistinlilerin Birinci İntifadası 7 Aralık 1987'de, önce Gazze'de başlayıp daha sonra işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ün tamamına yayılan kitlesel gösterilerle başladı. Her yaştan ve her kesimden hayal kırıklığına uğramış, öfkeli ve toprakları ellerinden alınan Filistinliler sokaklara döküldüler. İsrail işgal güçlerine taş attılar. Hedefleri o zaman da bugün olduğu gibiydi: “bağımsızlık, işgalin sona ermesi ve her şeyden önemlisi, onlarca yıllık İsrail vahşetinden sonra onurlu bir şekilde yaşamak.”
Tüm Filistin topraklarını (1967'den sonra işgal edilen topraklar) tamamen kontrol eden İsrail güçleri, işledikleri suçları tam bir gizlilik içinde örtbas ederek, dış dünyanın Filistin’de gerçekte neler olduğunu bilmesini engellemeye çalıştı. Bugünün aksine o zamanlar bilgi edinmek gerçekten de zor bir işti. Şimdi sosyal medya ve internet sayesinde bilgiyi yaymak oldukça kolay… Ancak, bugün Gazze'de olduğu gibi, o gün de tüm gazetecilerin yerleşim bölgesine girmesi yasaklanırken, hâlihazırda içeride olanlar, İsrail askerleri, insansız hava araçları ve keskin nişancılar tarafından hedef alındı ve 217'den fazla gazeteci öldürüldü.
Birinci İntifada'nın arka planında, Ḥarakat Al-Muqāwamah Al-ʾIslāmiyyah (İslami Direniş Hareketi), ilk olarak hedeflerini duyuran bildiriler dağıtarak, kendini anlatarak ve halkı kısa olan adıyla tanıştırarak ortaya çıktı: “HAMAS” - bu isim her zaman olduğu gibi direniş anlamına gelmeye devam edecekti. İlk günlerinde Hamas, köklü diğer Filistinli hareketlere kıyasla Birinci İntifada'da önemli bir rol oynamadı; ancak Filistin içindeki daha geniş direniş hareketi üzerinde henüz büyük bir etkisi olduğu düşünülmeyen yeni bir oyuncu olarak dikkat çekmeye başladı.
Hamas; gayret, kararlılık ve güçlü bir inancı temsil etmeye devam etti. Aradan yıllar geçti ve hareket o günkü halinden bugünkü haline geldi: Filistin siyasetinde, İsrail iç siyasetinde, bölgesel aktörlerde önemli bir oyuncu ve hepsinden önemlisi barış ve savaş için vazgeçilmez bir ortak oldu. İsrail'in onlarca yıldır sürdürdüğü (Hamas'ın görüşlerini paylaşmayan bölge ülkelerinin de İsrail’e desteğiyle) insanlıktan çıkarma ve propagandaya rağmen hareket Gazze'de ve diğer bölgelerde kendisini kabul ettirdi. Tarafsız olarak bakan herkes, Hamas'ın bugünkü rolünü kabul etmek zorundadır.
Ancak Birinci İntifada, Hamas'ın kendisini duyurduğu bir hareket olmanın ötesine geçerek Filistin mücadelesinin denklemini birçok açıdan değiştirdi. Birincisi, işgal altındaki sıradan Filistinliye silahsız kitlesel protestoların işgali reddetmenin en kolay yolu olduğu konusunda özgüven verdi. Elde edilen sonuç beklentilerin altında olabilir ancak bu işgal edilenlere zorla yeni bir statüko yaratan toprak ilhakı politikaları yoluyla genişlemeye kararlı olan sömürgeleştirmeye karşı direnişin doğasının bir parçasıdır.
İkinci olarak, İntifada tek seferlik münferit bir olay olmayıp, tamamen kitlelerin aktif katılımına dayanan ve fedakâr insanların sömürgeleştirmeye karşı çıkmasıyla, daha fazla ayaklanmanın tetikleyicisi olmuştur. İsrail güçleri kitlesel gösterileri bastırmak için sert bir yaklaşıma başvururken, cinayet ve toplu tutuklamalar da dahil olmak üzere iğrenç suçlar işlediler. Uluslararası Af Örgütü, İntifada'dan altı ay sonra yayınladığı raporda, “5,000'den fazla Filistinlinin genellikle süresiz olarak uzatılan idari gözaltında tutulduğuna” yer verdi. Çoğunluğu çocuk olmak üzere 1,100'den fazla kişi öldürüldü. Aynı katliam, tahminen 170,000 ölü, yaralı ve kaybın %70'inin kadın ve çocuklardan oluştuğu Gazze soykırımında da tekrarlanmaktadır.
Bugün olduğu gibi o zaman da İsrail'in sivil nüfusu terörize etme politikası daha fazla uluslararası incelemeye maruz kalmasına ve hak gruplarının onlarca yıl erteledikten sonra Filistin meselesine odaklanmasına neden oldu. Daha da önemlisi, tıpkı İsrail'in kınanmasının norm haline geldiği 7 Ekim 2023'ten bu yana olduğu gibi, Filistin yanlısı uluslararası kamuoyunu yarattı.
Üçüncüsü ve muhtemelen Birinci İntifada'nın en önemli etkisi, İsrail kamuoyunun işgal altındaki Filistinlilerin acımasız güç ve terör yoluyla pasifize edilemeyeceğini belki de ilk kez bu kadar büyük ölçekte fark etmesini sağlamasıdır. Daha fazla demir yumruk politikası, toprak hırsızlığı ve sürekli genişleyen yerleşimciler sadece daha fazla direniş getirecektir.
Dördüncüsü, 1993 yılında sona eren Birinci İntifada, İsrail'in finansörü ve koruyucusu olan ABD'yi sözde barış sürecini canlandırmak için daha fazlasını yapmaya zorladı ve sonunda FKÖ ile İsrail arasında Oslo Anlaşmalarının imzalanmasına yol açtı. Aslında, İsrail'in pazarlığın kendi tarafına düşen kısmında geri adım atması nedeniyle bu anlaşmalar işgali sona erdiremedi ya da insanların hayatlarını daha iyi hale getiremedi, ancak Filistin'in var olduğuna ve buradaki meselenin şurada ya da burada birkaç toprak üzerindeki anlaşmazlıktan daha fazlası olduğuna dair uluslararası bir ivme yarattı; bu, sömürgeciliğin ilk ve son kez ortadan kaldırılmasıyla ilgilidir. Mesele, tüm Filistin nüfusunun güven içinde, onurlu ve barışçıl bir şekilde yaşaması ve yurtdışındaki milyonların geri dönüş hakkının tanınmasıdır.
Beşincisi ve İntifada'nın kritik sonucu mücadeleyi halka indirerek, direnişi sıradan Filistinlilerin katkıda bulunabileceği kesintisiz direniş fikrine odaklanan kendi anlatısına sahip gerçek bir taban hareketi haline getirdi. Ayrıca, basitçe şunu söyleyen daha basit ve odaklanmış bir ulusal birleşik anlatı ortaya çıkardı: Filistinliler dünyadaki diğer tüm uluslar gibi özgürlük istiyor; çalınan topraklarını geri istiyor ve kendi devletlerini istiyorlar.
Hamas'ın diğer Filistinli hareketleri inkar etmeden tabandan gelen direnişin öncüsü haline gelmesi, doğduğu Birinci İntifada ile ilişkilendirildi ve her zaman da öyle kalacak. Birinci İntifada ne zaman tartışılsa, Hamas da bu tartışmanın bir parçası olacaktır; bazılarının tanımlamak istediği gibi bir grup terörist olarak değil, işgalin acımasızlığı nedeniyle bir taban hareketi olarak ortaya çıkmıştır.
İsrail mevcut soykırım sona erdiğinde Gazze'yi kontrol etmeye başlayabilir ancak Gazze'yi kontrol etmenin sadece yanlış bir politika olmadığını, aynı zamanda henüz bilinmeyen daha farklı yollarla daha fazla direnişi güçlendirmenin ön koşulu olduğunu anlamalıdır.
Birinci İntifada, İsrail hala Gazze'yi kontrol ederken patlak vermişti ve aynı politikayı izlemek aynı sonucu doğuracaktır; apartheid işgalinden daha fazla Hamas(lar) doğacaktır.
Filistin açısından ve son 15 ayda yaşananlar ışığında, İsrail ile işbirliği yapan ve dolaylı da olsa işgale yardımcı olan hiçbir Filistin Yönetimi halkın iradesinden kurtulamaz. Belki Ahmed Yasin, Yaser Arafat ve İsrail'in katlettiği diğer yüzlerce Filistinli lider bunların hiçbirini öngörmemiş olabilir, ancak her zaman ileriyi gören birileri vardır ve bu birilerinin tıpkı merhum Yahya Sinvar'ın yaptığı gibi ortaya çıkıp liderlik etmesi muhtemeldir.
Son bir not olarak, “İntifada” kelimesi herhangi bir açıklama dipnotuna ihtiyaç duyulmaksızın pek çok dilde standart hale gelmiştir! Her dilde aynı şekilde kullanılmaktadır…





HABERE YORUM KAT