
Bir hemşirenin yalnız ve soğuk ölümüne ağıt
Ahmed sadece bir hemşire değildi ve çocuklar da sadece istatistik değildi. Onlar hayalleri, gelecekleri ve ortaya çıkmayı hak eden hikâyeleri olan insanlardı.
Shrooq Hijazi’nin electronicintifada’da yayınlanan yazısı Barış Hoyraz tarafından Haksöz-Haber için tercüme edilmiştir.
Gazze'nin acımasız kış soğuğunda, tam da ateşkes umudu filizlenmeye başlamışken, kuşatma altındaki kıyı bölgesinin güney kesimlerinde gönüllü doktor olarak çalıştığım için bir kez daha yerim değiştirildi.
Kendimi Han Yunus'taki Nasser Tıp Kompleksi'nde buldum ve burada trajedi bir kez daha davetsiz misafirim oldu.
27 Aralık sabahı, sağlık çalışanı arkadaşımız 35 yaşındaki Ahmed al-Zaharna'nın cenazesini teslim aldık. Kendisini hayat kurtarmaya adamış bir hemşire olan Ahmed, Han Yunus'un batısındaki Mawasi bölgesindeki çadırında donarak ölmüş halde bulundu.
Gazze Avrupa Hastanesi ile Kızıl Haç'a ait bir sahra hastanesi arasında yorulmak bilmeden çalışıyor, savaştan harap olmuş insanlara teselli ve yardım sunuyordu.
Ahmed'i sadece bir meslektaş olarak değil, nişanlısı olan yakın arkadaşım Hadil Nasman aracılığıyla da tanıyordum. Bir aydan kısa bir süre önce nişanlarını yapmışlardı - yıkıntılar arasında bir aşk parıltısı.
Ahmed, 27 yaşında bir hemşire olan Hadil'i, hayatın fırtınalarını birlikte atlatmak için eşi olarak seçmişti. Savaş bittikten sonra sıcak bir yuva kurma ve barış içinde çocuk yetiştirme hayalleri kuran çiftin aşk hikâyesi sessiz bir güzelliğe sahipti.
Ama Gazze'deki hayat, hiçbir hayale yer bırakmaz. Ahmed uzun bir mesainin ardından hastaneden ayrılmış, nişanlısıyla vedalaşmış ve kendisine ait diyebileceği tek yerde, derme çatma bir çadırda dinlenmeye çekilmişti.
Ancak gecenin donduran soğuğu acımasız olduğunu kanıtladı. Sabah olduğunda Ahmed'in komşuları onu cansız, dudakları morarmış, vücudu amansız soğuktan kaskatı kesilmiş halde buldu.
Açlık
Bu haber Hadil'i yıktı. Nasser hastanesinin morgunda Ahmed'in cenazesini teslim aldığımızda donup kalmıştı. Sevdiği ve birlikte bir gelecek planladığı adamın şimdi Gazze'nin giderek kabaran ölenler listesinde bir başka istatistiğe dönüşmesine bakarken sessizce gözyaşları döktü.
Onu teselli edecek kelimeleri bulamadım. İnsan hayatını başkalarını kurtarmaya adamış bir adamın ölümüyle nasıl uzlaşabiliriz ki? Kayıplara alışkın bir ülkede Ahmed'in ölümünün bir başka trajedi olarak fark edilmeden geçip gittiği bir dünyada insan nasıl yas tutar?
Tüm dünya Noel'i kutlarken, Ahmed kendisini koruyacak bir battaniyesi bile olmadan bir çadırda donarak öldü.
Ahmed'in hayatına mal olan aynı acı soğuk, Gazze'deki yerinden edilenlerin bulunduğu kamplarda sadece bir ay içinde yaşamını yitiren sekiz bebeğin de başına geldi.
Aileleri, yerinden edilmiş binlerce aile gibi, dondurucu rüzgârlardan kurtulma imkânı bulunmayan derme çatma çadırlarda yaşıyorlar.
Bir de açlık var.
10 Ocak'ta, 5 yaşındaki Abdul Rahman Nabil Nabhan'ın Gazze'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampındaki bir okul barınağında öldüğünü duyduk.
Abdul Rahman, ortak mutfak ve yemek dağıtım noktasında hayatını kaybetti.
Çocuk, kaynayan bir tencerenin içine düşmüş ve üçüncü derece yanıklara maruz kalmıştı. Yoğun bakım ünitesine yatırıldı, ölümün kıyısındaydı ve amansız bir acıya katlandı.
Sonra da vefat etti.
Açlık, soğuk, Gazze'nin sağlık sisteminin kasıtlı olarak hedef alınması.
Abluka; 2.3 milyon insan için gıda, su, elektrik ve yakıtın kesilmesi.
Aralıksız ve ayrım gözetmeyen bombardıman. Toplam yıkım, 1.9 milyon insanın evsiz kalması.
Ölümler. Çok fazla cinayet.
Soykırım işte böyle bir şey
Örtülü kayıtsızlık
Her ne kadar günlük işim hastanede, ölüm ve acıyla çevrili olsa da, ağırlığın dayanılmaz hale geldiği anlar oluyor.
27 Aralık sabahı gözyaşlarımı diğerlerinden saklayarak sessizce ağladım. Mesele sadece Ahmed ya da çocuklar değildi - mesele sarsılmaz çaresizlik hissi, sıradakinin kim olabileceği sorusuydu.
Ahmed sadece bir hemşire değildi ve çocuklar da sadece istatistik değildi. Onlar hayalleri, gelecekleri ve ortaya çıkmayı hak eden hikâyeleri olan insanlardı.
Artık bir ateşkes var. Bu vahşetin başlamasından on beş ay sonra, hayatta kalabilen bizler, gıdayı silahlandıran, suyu silahlandıran ve havayı silahlandıran bir düşmandan biraz rahatlamanın tadını çıkarabiliriz.
Ama Ahmed değil. Hadil değil. Abdul Rahman değil. Ve soğuk, kıtlık, aşırı şiddet ve dünyanın kayıtsızlığının sayısız isimsiz kurbanı da değil.
*Shrooq Hijazi, Gazze'de gönüllü doktorluk yapıyor.
HABERE YORUM KAT