1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Batının evren ve insan tasavvuru nasıl egemen oldu?
Batının evren ve insan tasavvuru nasıl egemen oldu?

Batının evren ve insan tasavvuru nasıl egemen oldu?

Mehmet Garip Tanyıldızı, Batı kökenli dayatmaların sadece fiili işgal ile sınırlı olmadığını zihin dünyamız üzerinden de ciddi bir tahakkümün varlığını evren tasavvuru üzerinden inceliyor.

06 Mayıs 2024 Pazartesi 14:00A+A-

Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam

Bizim dünyamız

Son yıllarda yapılan araştırmalara göre, Jüpiter çekim kuvveti sayesinde Dünya için tehdit oluşturan asteroit, göktaşı vb. tehlikelere karşı muhafızlık görevini ifa ediyor.

1994 yılında yörüngesi Dünya'dan geçen Shoemaker-Levy 9 kuyruklu yıldızının yakınından geçtiği sırada çekim kuvvetine kapılıp Jüpiter'e çarpması bu teoriyi güçlendiren bir veri olarak görüldü.

Çeşitli simülasyonlar aksi iddiaları gündeme getirse de tartışmanın ana konusu Jüpiter değil, Jüpiter'in çekim kuvvetinin Dünya'ya olan etkisi oldu.

İnsanoğlu, kadim dönemlerden beri Dünya'nın evrendeki yeri ve önemine kafa yoruyor ve buna birtakım anlamlar yüklüyor.

***

Hristiyanlığın Batlamyus atlasından devraldığı astronomi anlayışına göre dünya evrenin merkezinde yer alıyordu.

Aristoteles fiziğine dayanan bu düşünceye göre; diğer gezegenler, uydular ve yıldızlar hareketsiz olarak duran yerkürenin çevresinde dönüyorlardı.

Kopernik'in Güneş merkezli modeline kadar böyle olduğuna inanıldı.

Sonrasında en azından Samanyolu Galaksisi'nin merkezinde Dünya'nın değil, Güneş'in olduğu keşfedildi ve Dünya'ya "dünya senin etrafında dönmüyor" denildi.

Bu rest, aslında Kilise'ye çekilmiş bir restti.

Kilise'nin kullandığı Batlamyus kozmolojisi bir anda olmasa bile, zaman içinde tahtından indirilmiş ve Galileo "Dünya dönüyor" demişti.

***

Eşzamanlı olarak, Batı bir merkez değişikliği daha gerçekleştirdi.

Kilise'nin tanrı merkezli inancının yerine insanı merkeze alan hümanist düşünce oturtuldu.

Yani, yaşadığı yerin evrenin merkezi olmadığını keşfeden Batılı insan, bunun oksimoron bir izdüşümü olarak kendini merkeze yerleştirdi.

İki değişimin ortak noktası Kilise'nin, dolayısıyla dinin değerlerinin yerine insan ürünü değerlerin geçirilmesiydi.

***

Bu paradigma değişimi Batının insanı anlamlandırmasının, eşyaya yaklaşımının, tabiatla-hayvanatla-nebatatla kurduğu ilişkinin temelini oluşturuyor.

Tanrının yerine kendini konumlandıran insan, dünyaya karşı sorumsuz ve kayıtsız bir rol biçti kendine.

Artık evren, dünya ve içindekiler – buna "öteki" insanlar da dahil- Batılı insan için birer köleye dönüştü.

Batının dünyayı talan, ekini ve nesli ifsad eden emperyalist-kapitalist tutumun kökeninde bu anlayış yatıyor.

***

Bugün, Batılı dünyanın Dünya'ya yaptıklarının hesaplaşmanın yanı sıra bizim Dünya'ya yaklaşımımızın sorgulamasını yapmak durumundayız.

Batının, eşyaya bakışının dışında bir anlayışımız var mı?

Biz evreni, dünyayı, eşyayı, tabiatı, hayvanatı, nebatatı, nereye konumlandırıyoruz?

Bizim dünyamız nerede?

Ama önce...

 

Biz kimiz?

HABERE YORUM KAT

1 Yorum