1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. ABD, Irak'ta kendi yarattığı Haşdi Şabi canavarını dizginleyebilecek mi?
ABD, Irak'ta kendi yarattığı Haşdi Şabi canavarını dizginleyebilecek mi?

ABD, Irak'ta kendi yarattığı Haşdi Şabi canavarını dizginleyebilecek mi?

“İran’ın neredeyse çeyrek asırdır bölge genelinde yayılması, Suriye, Lübnan, Yemen ve Irak’ta askeri alanda iyice kök salması ABD’yi rahatsız etmedi ve Washington buna karşı özellikle Irak’ta herhangi bir adım atmadı.”

16 Ağustos 2025 Cumartesi 13:30A+A-

ABD, Irak'ta Kendi Yarattığı Canavarı Dizginleyebilecek mi?

Muhammet Kurşun / Fokus+


Irak’ta 1991’deki Birinci Körfez Harbi’nden sonra değişmeye başlayan, 2003’te Saddam’ın devrilmesi ve 2014’te DAEŞ’in ortaya çıkmasıyla yeniden oluşan dengelerde ibre sürekli İran’dan yana oldu ve o ülkenin kuruluşundan sonra yönetimden dışlanan Şii kesim ipleri eline aldı.  

ABD’nin Irak politikası da -bilinçli ya da farkında olmayarak- İran’ın bu ülkeye yönelik emellerine hizmet etti ve mevcut varlığını, gücünü Washington’a borçlu olan Haşdi Şabi’nin dizginlenmesi ABD’nin şu anki Irak politikasının önceliği haline geldi. ABD Haşdi Şabi’nin Irak’ın resmi/yasal askeri gücü olması için hazırlanan tasarıyı engellemek istiyor ancak iş işten geçti ya da atı alan Üsküdar’ı geçti diyemesek de ABD’nin bu konuda çok geç kaldığını söyleyebiliriz.  

ABD politikaları İran’a Irak’a alan açtı 

Washington, Haşdi Şabi gerçeğine geç uyandığı için mi bu dosya böyle çetrefilli bir hale geldi yoksa hakikaten de birilerinin iddia ettiği gibi ABD ile İran arasındaki perde arkası diplomasisinin bir sonucu muydu bilemeyiz. Bunu yorumlayacak olanlar siyasetçiler ve devlet adamlarıdır fakat İran’ın neredeyse çeyrek asırdır bölge genelinde yayılması, Suriye, Lübnan, Yemen ve Irak’ta askeri alanda iyice kök salması ABD’yi rahatsız etmedi ve Washington buna karşı özellikle Irak’ta herhangi bir adım atmadı. Aksine istisnasız attığı tüm adımlar Tahran’ın bu amacına hizmet etti. 

ABD 2003’te Irak’a girip Saddam’ı devirdikten sonra Baas’tan kalan Irak Ordusunu da tamamen dağıtması İran’a milis güçler üzerinden Irak askeri yapısına girmesi, daha sonra da hakimiyet kurması için kapıları sonuna kadar açtı. 

ABD, “cihatçı/selefi” olarak nitelendirilen yapılara ve Saddam’ın yıkılmasına o kadar kilitlenmişti ki büyüyen İran tehlikesini ve İran’ın Irak’a dair asırlık hayallerini ya görmezden geldi ya da işine öyle geldi. Belki de İran’ın Irak işgali için bu kadar iştahlı, teşvikkar ve yardımcı olmasının sebebi de buydu. Çünkü Saddam, İran’ın Ortadoğu’daki emelleri için büyük bir engeldi ve ivedilikle ortadan kaldırılması gerekiyordu. Yani 2003’teki Irak işgalinde ABD ile İran arasında hiçbir ihtilaf yoktu ve tam bir amaç birliği hasıl olmuştu. 

ABD, İran ve Haşdi Şabi’nin önündeki engelleri kendi eliyle ortadan kaldırdı 

İran için sorun teşkil eden Sadr Hareketi ve ona bağlı milis güçleri de yine Maliki döneminde 2008’de ABD’nin de desteğiyle kontrol edilebilir hale getirildi. ABD, 2008’e İran’ın Irak’taki adamı olarak bilinen Maliki’yi Sadr’a karşı destekledi. Oysa Sadr ABD işgaline karşı olduğu kadar İran’ın Irak üzerinde hegemonya kurmasına da karşıydı. Sadr bu anlamda Şiilerin Iraki hattını, Maliki ise İrani hattını temsil ediyordu. ABD, o dönem İrani hattı destekledi.  

Obama 2011’de asker çekme kararı alırken de aynı “siyas perspektif” hakimdi. Nitekim 2014’te DAEŞ’in ortaya çıkmasıyla Sistani cihad fetvası verdi ve bu tabiri caizse İran’ın resmi ve dini kanaldan Irak askeri yapısını ele geçirmesinin sahadaki imkanlarını oluşturdu. Bu İran’ın arayıp da bulmayacağı bir fırsat ve imkandı.  

2011’de Irak’tan asker çeken ABD, Ağustos 2014 itibarıyla askeri olarak geri döndü ve Peşmerge güçlerinin yanı sıra İran’a bağlı olarak kurulan Haşdi Şabi’nin DAEŞ’e karşı savaşına destek verdi. Yine 2016’da Musul’un DAEŞ’ten alınmasında Haşdi Şabi’ye hava gücüyle destek veren ABD idi. 

Haşdi Şabi, 16 Ekim 2017’de Peşmerge’ye saldırıp Kerkük, Şengal, Mahmur, Tuzhurmatu, Hanekin, Celevla gibi yerleri aldığında da ABD sessiz kaldı ve hatta destek oldu.  

Haydar İbadi, Aralık 2016’da Haşdi Şabi’yi silahlı kuvvetlerin bir parçası yapınca ve bununla ilgili Meclis’ten karar çıkınca da ABD’den bir ses duyulmadı. 

İran Haşdi Şabi üzerinden Irak askeri yapısını adım adım kontrol altına alırken sessiz kalan ABD, şimdi Haşdi Şabi’nin artan etkisinden endişe duyduklarını ve çıkarılmak istenen yasaya karşı olduğunu deklare ediyor.  “Bade harabul Basra” sözü buraya çok uygun düşüyor sanırım. 

Peşmerge güçlerini “tehdit” gören ABD Haşdi Şabi’yi tahkim etti 

Irak işgali sonrası ABD Başkanı George W. Bush’un Irak’ı yönetmesi için atadığı “Irak Valisi” olarak nitelendirilen ve ülkeyi 11 Mayıs 2003 ile 28 Haziran 2004’te 14 ay boyunca yöneten Paul Bremer, yeni oluşturulan Irak silahlı kuvvetleri için tüm milis yapıların lağvedilmesini istiyordu. Dağıtılması istenen yapılar arasında İran’a yakın Bedir Tugayları ve Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu’nun yanı sıra Peşmerge gücü de vardı. Mesud Barzani, Bremer’in bu önerisine sert karşılık veriyor ve savaş ile tehdit edip Erbil’e dönüyor. Bush meseleden haberdar olunca sorun çözülüyor ve Peşmerge güçlerinin lağvedilmesi gündemden kalkıyor.  

Irak için demokrasi, düzenli ordu vs. gibi saha gerçekliğinden kopuk senaryolar peşinde koşan ABD, tüm dünyanın gözü önünde büyüyen Haşdi Şabi gerçeğini görmek istemedi. 

Bremer’in Kürtlerden talebiyle ilgili çarpıcı olan husus şudur: Peşmerge güçleri ABD’nin Irak’taki bir numaralı ve en iyi müttefiki olarak görülüyor. En iyi müttefikinin bile lağvedilmesini, silahsızlandırılmasını ve Irak Ordusu’nun bir parçası olmasını bu kadar önemseyen ABD politik aklı “baş düşman” olarak nitelendirilen ve öyle lanse edilen İran’ın adım adım Irak silahlı kuvvetlerini ele geçirmesine karşı bir aksiyon almadı.  

Haşdi Şabi yasası Irak’ta paralel bir askeri yapıyı öngörüyor 

Irak Bakanlar Kurulu tarafından Meclis Savunma ve Güvenlik Komisyonu’na sunulan ve oradan da Meclis Başkanlığına gönderilen Haşdi Şabi yasa tasarısı ilk defa 24 Nisan 2025’te Meclis’te görüşülmeye başlandı ve tartışmaların konusu oldu. Meclis’in 5 Ağustos’taki oturumunda tasarının oylanması ABD’nin ağır baskısı nedeniyle ertelendi.  

Tasarının siyasi bir uzlaşı sağlanmadan Meclis’e sunulduğu anlaşılıyor. Çünkü bu tasarı Haşdi Şabi’yi Irak’ın Şii mezhebinin bir silahlı gücü olarak tanımlıyor. 

Örneğin ikinci maddenin birinci ile beşinci fıkraları Haşdi Şabi’nin yapısıyla ilgili soru işaretlerini artıyor. Çünkü bu madde Haşdi Şabi’yi Irak’ın anayasal ve demokratik sisteminin koruyucusu olarak tanımlıyor. Sünni ve Kürtler ise şu soruları soruyor:

“Başbakan’a diğer öteki savunma ve güvenlik kurumlarının işi nedir? Ya da Irak’ta mevcut silahlı güçlerin dışında yeni bir savunma ve güvenlik gücünün kurumsallaşmasının ne yararı vardır? Ülkede güvenlik ve asayiş yetkisine sahip paralel bir savunma yapısının kurulmasının faydası ne? Böyle olması halinde iki savunma mekanizması karşı karşıya gelmeyecek midir?” 

Kürtler, Sünniler ve ABD tasarı konusunda hemfikir 

Kürtler, Sünniler ve ABD, Haşdi Şabi’nin savunma gücü olarak konumlanmasının yerine mevcut askeri yapıların güçlendirilmesi ve askeri akademiler yoluyla profesyonel bir eğitimden geçmesi daha isabetli olacağı görüşünde. Çünkü onlara göre Haşdi Şabi Irak toplumunun bir kesiminden (Şii) oluşan itikadi/ideolojik bir organizasyondur.  

Dikkat çekici olan bir diğer nokta, tasarının ikinci maddesinin ikinci fıkrası, ikinci maddesinin beşinci fıkrası ve beşinci maddenin dördüncü fıkrasında Haşdi Şabi’nin amacının “Irak’ın toprak bütünlüğünün sağlanması” ifadesidir. Irak’ın toprak bütünlüğünün sağlanması denince de akla Peşmerge güçlerinin kontrol altına alınması niyeti geliyor. Bu da tasarının Haşdi Şabi ile Peşmerge arasındaki olası çatışmalara anayasal/yasal bir zemin-gerekçe oluşturma çabası olduğu şeklindeki kanaatleri güçlendiriyor.  

Tasarı, Haşdi Şabi’nin başındaki kişiye Bakan unvanı verilmesini ve Bakanlar Kurulunda yer almasını öngörüyor. Yani Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile eşit ve belki de daha fazla yetkilere sahip olacak. Bu da paralel bir askeri yapı kurulacağı anlamına geliyor.  

Irak’ta Savunma Bakanlığı Sünnilerin payına düştüğü ve Bakan da sürekli Sünnilerden seçildiği için bunun dışında Şiilerin kontrolünde olacak bir askeri yapıya ihtiyaç duyuluyor. Tasarının altıncı maddesinin birinci fıkrasına göre yeni kurulacak Bakanlığın bünyesinde yer alacak askeri yapının Genelkurmay Başkanı, Emniyet Müdürü ve İstihbarat Teşkilatı Başkanı’nın Haşdi Şabi’de 10 yıl görev almış olması şartı getiriliyor.  

Yasa Irak’ta mezhepçiliği ve grupçuluğu iyice tırmandıracak bir sonuç doğuracak. O yüzden Sünniler ve Kürtler açısından bu tasarı “çok tehlikeli ve kabul edilemez” olarak görülüyor. Zira, Sünniler açısından mevcut durumun yasal ve meşru hale getirilmesi demektir ki Musul, Tikrit, Ramadi, Felluce ve diğer şehirlerin Şiileştirilmiş olacak.  

Haşdi Şabi, ordu ve polis teşkilatına karşı "bağımsız ve paralel yapı" statüsüne kavuşacak. Kürt Milletvekili Amanc Herki, buna dair "Haşdi Şabi yasası geçerse Savunma Bakanlığı diye bir şey kalmaz. Bu hem Sünniler hem Kürtler hem de uluslararası güçler tarafından kabul edilemez.” görüşünü dile getiriyor. 

Sünni Irak Vatan Partisi Genel Başkanı Mişan El Cuburi de "Bu yasa geçerse Irak ağır ekonomik yaptırımlara maruz kalır. Bu Irak halkına büyük zarar verir." İfadeleriyle tepki gösteriyor.  

ABD geç de olsa tasarıyı engellemek için baskısını artırıyor 

ABD’nin yeni yıl bütçesinde Irak Savunma Bakanlığına verilen 189,1 milyon dolarlık yardım 48,2 milyon dolara düşürülüyor. Buna karşılık Irak Anti Terör Birimine olan desteği ise 9,3 milyon dolardan 63,6 milyon dolara çıkarıyor. Sebebi ise Anti Terör Biriminin Haşdi Şabi’nin dışında ve doğrudan Başbakan’a bağlı olması.  

ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamalarda da bu yasaya yönelik tutum net cümlelerle deklare ediliyor. ABD, tasarının "İran nüfuzunu pekiştireceğini ve ülkedeki terörist grupları güçlendireceğini" belirtiyor ve resmi kanallardan Irak hükümetini uyarıyor. 23 Temmuz'da ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile yaptığı telefon görüşmesinde, ülkesinin söz konusu yasa tasarısına dair "ciddi endişelerini" doğrudan iletti. 

ABD bu uyarısını Bağdat'taki ABD Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Steven Fagin aracılığıyla Meclis Başkan Yardımcısı Mendelavi ile de paylaştı.  

Rubio'nun, Sudani ile görüşmesinde dile getirilen "Haşdi Şabi yasasının çıkarılması İran nüfuzunu pekiştirecek ve silahlı terörist grupları güçlendirecek, bu da Irak’ın egemenliğini tehdit edecek" yönündeki uyarısı Mendelavi ile de paylaşıldı.  

ABD Dışişleri Bakanlığının tepkisi şu cümlelerle özetlenebilir: “Biz, Irak'ı İran'ın uydu devleti yapacak bir yasayı değil, Irak'ın gerçek egemenliğini destekliyoruz.” 

Netice olarak ABD, İran’ı kendisi için yakın ve öncelikli tehdit olarak görmedi. Artı İran, ona 2001’de Afganistan, 2003’te de Irak’ın işgali için kapılarını ardına kadar açtı. ABD için öncelikli ve yakın tehdit olarak görülen Taliban ve Saddam’ın devrilmesi İran’a bölgede geniş bir alan açıyordu ve belki de asırlık hayallerini gerçekleştirme fırsatı sunuyordu. Bu gerçeklik de bizi kaçınılmaz olarak Afganistan ve Irak işgallerinde ABD ile İran arasında amaç birliğinin oluştuğu neticesine götürüyor. Aynı şey Sadr ve DAEŞ olayları için de geçerli. Sadr, ABD işgaline karşı çıkarken İran ve ona bağlı milisler ülkedeki yerlerini tahkim ediyordu. Maliki’nin 8 yıllık iktidarı da bu işbirliğini bunun em somut gelişmesi. 

ABD ile İran çıkarları örtüştüğü için Haşdi Şabi’nin kurulması, büyümesi ve Irak’ın silahlı gücü haline gelmesi Washington siyasetinin gündeminde yer almadı. Şimdi durum farklılaştığı için politikalar değişti ancak ABD’nin dünkü adımları bugün ayak bağına dönüştüğü için meselenin çözümü de zorlaşıyor ve çetrefilli hale geliyor.  

 

HABERE YORUM KAT