
ABD-Çin enerji ve teknoloji rekabetinde yeni cephe: Kritik mineraller
“Yeşil ve dijital dönüşümün vazgeçilmezi olan kritik mineraller için küresel rekabet hız kesmiyor. Çin'in arz ve işlemedeki hakimiyeti, ABD ve müttefiklerini alternatif arayışına sürüklüyor."
ABD-Çin Enerji ve Teknoloji Rekabetinde Yeni Cephe: Kritik Mineraller
Merve Gürbüz / Fokus+
Yeşil ve dijital dönüşümle stratejik öneme kavuşan kritik mineraller, elektrikli araçlardan yenilenebilir enerji sistemlerine, savunma sanayisinden yüksek teknolojili cihazlara kadar birçok alanda vazgeçilmez. Örneğin kobalt, lityum, nikel, grafit ve manganez gibi mineraller, pil ve batarya teknolojilerinin temel hammaddeleri.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası enerji kurumlarına göre bu mineraller modern teknolojinin “21. yüzyılın yeni petrolü” olarak tanımlanıyor ve talep hızla artarken arz kesintileri küresel rekabeti kızıştırıyor.
Öte yandan kritik minerallerin üretimi ve rezervleri birkaç ülkede yoğunlaşmış durumda. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre küresel üretim yıllık ortalama yüzde 5,5 artış gösterse de arz güvenliği hala büyük endişe yaratıyor.
Analistlere göre, üretim fazlalığının Çin’de odaklanması tedarik zincirini kırılgan hale getiriyor ve fiyatları yükseltiyor. Uzmanlar bu durumun jeopolitik riskler doğurduğuna dikkat çekiyor.
Anadolu Ajansı’nın haberinde, Türkiye Madenciler Derneği’nden Caner Zanbak, Çin’in kısıtlamalarının “diğer büyük ekonomilerde enerji dönüşümü ve ileri teknoloji ürünlerinin imalatı açısından önemli bir küresel jeopolitik bağımlılık riski yarattığını” uyarıyor.
Nadir toprak elementleri: Kritik minerallerin stratejik alt grubu
Nadir toprak elementleri (NTE) grubu, kritik minerallerin içinde yüksek teknoloji ve savunma sanayisi için özellikle önemli olan bir kategori. Bu elementler uçak motorlarından elektronik sistemlere dek birçok ileri teknoloji üründe kullanılıyor.
Küresel rezervlerin yaklaşık %49’u Çin’de bulunuyor ve üretiminse yaklaşık %69’u yine Çin’den sağlanıyor. Dahası, bu elementleri işleme teknolojileri de büyük ölçüde Çin kontrolünde.
ABD-Çin rekabetinde madenler yeni cephe oldu
ABD ile Çin’in ticaret savaşında madencilik ve teknoloji artık ortak gündem maddesi. Ekim 2025’te ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Busan görüşmesi sonrası taraflar, bir dizi yaptırımı karşılıklı erteleme kararı aldı.
Çin, Mart 2018’den bu yana uyguladığı nadir toprak elementleri ihracat kısıtlamalarını tekrar gündeme getirirken ABD de ek gümrük tarifelerini ertelemişti.
Ayrıca, Beyaz Saray’dan yapılan açıklamalara göre Trump ve Şi mutabık kalarak kritik minerallerle ilgili bazı yükümlülüklerini de paylaştı.
Çin, “nadir ve kritik minerallerin ihracatındaki kısıtlamaları kaldıracağı” taahhüdünde bulundu ve ABD de galyum, germanyum, antimon ve grafit gibi nadir toprak elementlerinin ihracatı için gerekli lisansları sağlayacağını duyurdu.
Bu adımlar, kısa süreli bir yumuşama anlamına gelse de gerilim devam ediyor.
Öte yandan, Çin, galyum, germanyum ve antimon gibi kritik minerallerin ABD’ye ihracatındaki kısıtlamaları geçici olarak kaldırdı ve buna paralel ABD de 29 Eylül’de yabancı ortaklıklara ilişkin ihracat kontrollerini erteledi. Yani piyasada madencilik cephesinde kısa vadeli bir “ateşkes” gözlemleniyor.
ABD ve müttefikler alternatif arayışında mı?
Kritik minerallerde Çin bağımlılığını azaltmak için ABD ve müttefikleri yeni planlar peşinde.
ABD yönetimi Kasım 2025’te kritik mineraller listesini güncelleyerek gümüş, bakır, potaş, silikon, renyum, kurşun, uranyum, metalurjik kömür, bor ve fosfatı bu listeye ekledi.
Trump yönetimi ayrıca şirketlere ortaklık, stratejik rezerv oluşturma ve tedarik zinciri yatırımlarıyla da önlem alıyor.
Benzer şekilde Avrupa Birliği de kendi tedarik zincirini güçlendirme yolunda. Ancak uzmanlara göre Batı halen Çin’in düşük maliyetli üretim ve ileri işlemecilik avantajının gerisinde. Bu yüzden Türkiye, ABD ve AB gibi aktörler hem madenciliği hem işleme kapasitesini artırmak için Afrika, Orta Asya ve Güney Amerika ile ilişkiler kuruyor.
Türkiye’nin konumu: Artan potansiyel
Türkiye, özellikle bor, nadir toprak elementleri ve grafit açısından önemli bir potansiyele sahip.
Son yıllarda Eskişehir’de nadir toprak elementleri tesisleri kuruldu, bor işleme teknolojileri geliştirildi, yerli pil ve batarya projelerine mineral tedariki için planlamalar yapıldı.
Uzmanlara göre ise Türkiye, Avrupa’nın alternatif tedarik merkezi olabilecek ülkeler arasında yer alıyor.
Gelecekte ne olacak?
Kritik mineraller sadece enerji dönüşümünün değil, uluslararası politikanın geleceğini de şekillendirecek.
Analistler üç temel risk alanına dikkat çekiyor:
1.Tedarik zincirlerindeki kırılganlık devam edecek.
2.Fiyat dalgalanmaları artacak.
3.Jeopolitik rekabet derinleşecek.
Bu nedenle ülkeler “maden diplomasisi” stratejileri geliştiriyor ve yeni ortaklıklar, yatırım anlaşmaları ve yerli üretim projeleri hızla artıyor.











HABERE YORUM KAT