1. YAZARLAR

  2. SİNAN ÖN

  3. Zihin Temizliği
SİNAN ÖN

SİNAN ÖN

Yazarın Tüm Yazıları >

Zihin Temizliği

21 Mart 2020 Cumartesi 00:08A+A-

Küresel köyümüzü etkisine alan virüsü, Türkiye’deki ilk vaka açıklanana kadar toplum olarak ciddiye aldık mı, bilmiyorum.  Ancak bugün, “tüm topluma sirayet eden en belirgin duygu nedir?” diye sorulsa tek cevap verilir sanırım; korku!

Tabi ki bunun sebepleri ve sonuçları var. Çünkü gelen her habere inanıyoruz. Özellikle ürkütücü olanlar dikkatimizi daha çok çekiyor. Bunun için vaktimiz de var. Bir haberle aşırı rahatlıyoruz, bir diğeri ile aşırı korkuyoruz.

Davranışlarımızı en çok etkileyen şey duygularımızdır. Bu duyguların en kuvvetlisi ise korku! Beynimiz korkunun hâkimiyetine girdiği vakit, doğruyu yanlıştan ayırt edemez ve düşünemez; muhakeme etmesi, değerlendirme yapması mümkün olmaz, refleks ile hızlıca hareket etmeye başlar.

Yanlış ya da korku içeren bilgiler; ürkütücü, dehşete düşüren haber ve görüntüler bu duyguyu ve davranış şeklini pekiştirir. Bu duyguya esir olanlar için varılacak en vahim sonuç ise paniktir.

Corona bir virüs ve solunum yollarını etkiliyor. Bize bulaşmasını engellemek için fiziksel temizliğe dikkat edip, sosyal teması izole etmemiz gerekiyor. Sanırım tüm dünyada insanlık, bu günlerde hiç olmadığı kadar temizliğe önem veriyor.

Bununla birlikte eksik, yanlış, yalan ve korku içerikli haberlerle virüs, beynimizi işgal etmiş durumda. Bize bulaşmasını engellemek için zihinsel temizliğe dikkat ettiğimiz ise pek söylenemez. Oysa virüse bulaşmamanın, bulaşırsak kurtulmanın şimdilik tek yolu zihinsel olarak kendimizi zinde tutmaktan geçiyor.

Beynimiz, ruh ve beden sağlığımız ile zamanımız bu kadar mı kıymetsiz? Bize adeta korku pompalayan sosyal medya hesaplarına ya da insanlara bir bakın. Kuşkucu, paranoyak, sürekli olumsuz düşünen, mutsuz, kavgacı, uzlaşmaz ve takıntılı insanlar. Bu insanların beynimizde serbestçe, istedikleri zaman, istedikleri miktarda dolaşmasına neden izin veriyoruz? Sokakta karşılaşsak iletişim kurmaktan kaçınacağımız bu tiplerin söylediklerine ve yaydıklarına niçin inanıyoruz.

Çaresiz miyiz?

Çaresiz ve umutsuz olmak Müslümanlara yakışmaz. İnsanoğlunun biriktirdiği tecrübeler nice imtihanlardan başarıyla çıkıldığını, birçok musibet ve badirelerin aşıldığını gösteriyor. Bu yüzden “kıyamet senaryoları ve felaket tellallığı” yapanlara yenik düşmeden kulluk sorumluluğumuzu yerine getirmemiz gerekiyor. Ayrıca “Bittik, öldük, dünyanın sonu geldi!” feveranları bizi neden korkuya sevk etsin ki? En nihayetinde bizim umudumuz, baki olan ebedi yurdumuzla alakalı değil mi?

Güvensiz miyiz?

“Bizi kandırıyorlar, aslında durum daha vahim! Vaka sayısı ve ölümler daha fazla! Yetkililer tedbir almakta yetersiz!” yaygaraları bizi güvensizliğe sevk ediyor. Oysa ilk günden beri olayı ciddiye alan, virüsün sorumluluk alanlarına girmemesi için çaba sarf eden, bunda da büyük ölçüde başarılı olan bir bakanlığımız var. Vaka sonrasında da, konusunda uzmanlaşmış bilim insanlarından bir kurul oluşturan ve krizi mümkün olduğunca az hasarla atlatmaya çalışan bir sağlık ordumuz var. Bilim kurulu üyelerinden herhangi birini hiç dinlediniz mi? Uzmanlıkları, konuşmaları ve soğukkanlı tavırları ile güven telkin etmiyorlar mı size?

Sorunu yadsıyor muyuz?

Ediyorlar etmesine de, emniyet kemeri takmayanlardan sıkça duyduğumuz “bana bir şey olmaz!” mantığı ile sokaklarda dolaşan, tedbir almak şöyle dursun sorunu yadsıyarak hareket edenlerin varlığı karşısında ne yapabilirler ki?

Bir başka yadsıma örneği ise kadercilik. “Allah yazmışsa biz ne yapabiliriz, kaderimizde varsa önüne kim geçebilir?” anlayışı birçoklarının sorunu görmezden gelmesine sebep oluyor. Burada kader ile kaderciliği birbirinden ayırmak ve tedbir almanın, Allah’ın yasalarına yani Sünnetullah’a uygun hareket etmenin isyan değil aksine imandan olduğunu kabul etmemiz lazım. Kaldı ki, durum sadece kendi sağlığımızla alakalı değil. Tüm insanların sağlığından sorumluyuz ve ona göre davranmamız gerektiğini unutmamalıyız.        

Bu yüzden öncelikle;

Ne olduğu bilinmeyen virüs haberlerinden, korku ve panik duygusu yayan görüntülerden, provakatif içerikli sosyal medya mesajlarından uzak durmalı ve asgari derecede kişisel tedbirlerimizi almalıyız.

Bunun için;

Öncelikle doğru bilgilenmeliyiz; Corona virüs nedir, nasıl bulaşır, nasıl korunuruz, ne yapmamız gerekir? İlgili bilgileri sağlık bakanlığı ve resmi kurumlardan almalı, onların sosyal medya hesaplarını ve internet sitelerini takip etmeliyiz. Resmi kurumların önerilerini ciddiye alıp, eksiksiz uygulamaya çalışmalıyız.

İşin uzmanı olmayan popüler ve tartışmacı tipleri takip etmemeliyiz. Bu kişiler (ki onları herkes tanır) her programa çıkarlar, her konuda fikirleri vardır. Olayları ya çok hafife alırlar ya da aşırı derecede korku pompalarlar. Bu gibi insanlar profesör bile olsalar, uç düşüncelerinin esiri olmuşlardır. Amaçları daha çok izlenmek olan televizyonların elinde birer oyuncak olmuşlardır.

Beyni zehirleyen haberlerden uzaklaşmalıyız; Biz tedbirlerimizi aldıktan sonra dışarıdaki olayların anlık değişimleri önemini yitirecektir. Sürekli sosyal medyada vakit geçirmek bizi daha endişeli, huzursuz, öfkeli ve mutsuz bir insan haline getirir. Bu yüzden whatsap gruplarından gelen mesajlar ve sosyal medya takipleri için kendimize bir program ve zamanlama ayarlayalım. Sürekli elinde telefon ve karşında televizyon beynini zehirlemekten başka bir amaca hizmet etmez.

Beynini meşgul et; Sosyal izolasyon için acil durumlar dışında dışarıya çıkmıyoruz. Evde ne yapabiliriz?

Bir konuyu tüm yönleriyle öğrenmek için okumalar ve araştırmalar yapabilir, notlar tutup, sunum hazırlayabiliriz. Bir yönetmenin ya da oyuncunun tüm filmlerini seyredip, belgesel izleyebiliriz. Her gün egzersiz yapabiliriz. İbadet ve tefekkür edebiliriz. Bir şiir veya şarkı/türkü ezberleyebilir, hikâye ve romanları okuduktan sonra anlatabiliriz. Bolca dinlenebilir, çocuklarımıza ve ailemize ayıramadığımız zamanı fırsata çevirebiliriz. Eksik olanlar size ait, ilave ediniz…

Bunlara ilave olarak eş, dost, akraba ve arkadaşlarınızı arayarak onlara durumlarını sorabiliriz. Böylece çevremizi motive etmiş, ümit verip onlarla dayanışmış oluruz. Gerekirse paylaşırız. Çünkü bu süreci stok yapan, krizi fırsata çevirip fayda sağlamak isteyen benciller değil, yardımlaşmayı, paylaşmayı önceleyenler erdemliler kazanacak. Hem bu dünyada hem ahrette Allah’ın izni ile…

Bu vesile ile tüm hastalara şifa, sağlık çalışanlarına kolaylıklar diliyorum. Her hayrın sahibi Rabbimizden, bize bu imtihanı kazanabilme azmini bahşetmesi dua ediyorum. Allah’a emanet olunuz…

YAZIYA YORUM KAT

6 Yorum