1. YAZARLAR

  2. ABDURRAHMAN GÜNER

  3. Zenci kölelere sarılmaktan bıkan efendi misali…
ABDURRAHMAN GÜNER

ABDURRAHMAN GÜNER

Yazarın Tüm Yazıları >

Zenci kölelere sarılmaktan bıkan efendi misali…

12 Nisan 2023 Çarşamba 10:00A+A-

Batılılaşma tartışmalarının başladığı her ülke gibi Rusya’da da eski-yeni çekişmesi üzerinden ciddi bir toplumsal kriz meydana gelmişti. Türkiye gibi toplumlarda da yaşanan bu kriz hala bir yönüyle geçerliliğini korumaktadır.

Batılılaşmanın yıkıcı tesirini kayda geçirmek ise edebiyata düştü. Bizde Tanzimat romanı ile başlayan bu çabanın Rusya’daki hem aktörü hem tanığı olan isimlerden birisi ise Turgenyev’di. Liberal görüşleriyle tanınan Turgenyev, Rusça edebiyatın ve Rus modernleşmesinin simgelerindendi. Tolstoy ile kavgaları onların “başka dünyaların insanı” olmalarından kaynaklanıyordu tabir-i caizse. Turgenyev’in en meşhur romanı ise az evvel bahsettiğimiz toplumsal kimlik krizine odaklanan Babalar ve Oğullar romanıydı.

Selvi Kılıçdaroğlu’nu konu alan bir haberde Turgenyev ve Rusya modernleşmesinin ne işi var diye düşünülebilir. Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu'nun Rize’de başörtülülerle gerçekleştirdiği sohbet epey gündem oldu. Video kaydı paylaşılınca muhafazakar ve seküler kesimin olaya yaklaşımındaki farklılıklar da iyice ortaya çıktı. Bir de ikisinin arasında kalan “mahalle sorunsalı” içerisindekiler var ki onların durumu zaten evlere şenlik…

Kimileri buradan büyük “helalleşme” fotoğrafının küçük bir yansımasını okurken bizim ise söz konusu videoyu izleyince aklımıza hemen Turgenyev’in Babalar ve Oğullar romanı geldi. Modernleşmenin yarattığı kimlik krizi geleneklerinden ayrışan ve kendisini Batılı değerlere yakın hisseden bir genç kuşak yetiştirmişti. Reformcu eğilimlere sahip olan bu gençler Rus aristokrasisini ve gelenekleri savunan “yaşlılarla” çatışma içerisindeydiler.

Bu esnada yaşananlar ise Batı dışı tüm dünya için geçerliliğini korumaktadır. Batılılaşma yanlısı gençler de muhafazakar yaşlılar da özünde benzer çıkarlar için mücadele etmektedirler. Herkesin ait olduğu kültürel, siyasal ve ekonomik konumlar oldukça belirgindir. Batılılaşma yanlıları da tıpkı muhafazakarlar gibi aristokratik geleneklere ve seçkinci eğilimlere bağlıdırlar. Buradaki en trajikomik noktalar ise “mujik” yani köylülerle kurulan irtibatlarda gizlidir.

babalar-ve-ogullar1.jpg

Seçkinler mujikleri muhatap almak durumunda kaldıklarında onların ilgisini çeken konulara karşı alakalıymış gibi görünürler. Toprak reformu tartışmalarının döndüğü bir vasatta köylülerin “hakları” birden ehemmiyetli hale gelmiştir. Çiftçilikle uğraşan köylülerle diyaloga geçen seçkinler onları dinliyorken bir yandan da kokularından tiksindikleri için mendille burunlarını kapatmaya çalışmaktadırlar. Bu noktada seçkinlerin köylülere karşı olan hali pürmelalini özetlemek isteyen Turgenyev şöyle bir cümle kurar ki yıllar önce okuduğumuzda aklımızın bir köşesine kazınan bu ifade Selvi Kılıçdaroğlu’nun videosunu izleyince kendisini hemen bizlere hatırlattı:

Kendinden daha aşağı insanlara hiç yüz vermediği ve onlara karşı ilgisiz davrandığı halde bu insanlarda kendisine karşı güven duygusu uyandırma konusunda özel bir beceriye sahip olan Bazarov… (sf. 27, Can Yayınları baskısı)

Bazıları bu ifadeleri biraz sert bulacaktır belki ama Selvi Kılıçdaroğlu’nun muhatabına karşı kullandığı geçiştirmeye yönelik ifadeler ister istemez akla Bazarov’unkine benzer bir durum getiriyor. Selvi Kılıçdaroğlu da insanlarda kendisine karşı güven duygusu uyandırma konusunda özel bir beceriye sahip olmalı ki Millet İttifakı içerisindeki muhafazakarlar ve muhafazakar yazar-çizerler onun bu “diyalog” çabasını yere göğe sığdıramamış. İşin özünde ise Selvi Kılıçdaroğlu hiçbir şey söylemiyor... 

Bazarov biyolojiye duyduğu ilgi sebebiyle kurbağaları parçalayıp iç organlarını inceliyordu. Kurbağalara niçin böylesi ilgi duyduğunu anlamakta zorlanan köylü çocuklara kurbağa yakalatabilmek içinse onları muhatap almalıydı… Selvi Kılıçdaroğlu’nun vaziyeti bu kadar kötü değil tabi ama onun da eski alışkanlıklarını bir yana bırakarak kendisinden siyasal, kültürel ve ekonomik olarak oldukça farklı bir dünyaya ait olan insanları muhatap alması gerekiyor ve bu kendiliğinden olmadı.

Selvi Kılıçdaroğlu mecburen muhafazakârlarla iletişime geçmek zorunda kaldı. Bu o kadar belli oluyor ki Rize’deki görüntülerde Saadet Partililerle ilişki kurma şekli, beden diline yansıyanlar ve cümle tercihleri Bazarov’un vaziyetini hatırlatıyor. Kendisinden daha kadim Erdoğan düşmanı olan Saadet Partili hanımların Selvi Kılıçdaroğlu’na yaranmak için ortaya koydukları çaba muhafazakâr ezikliğin alışıldık görüntülerinden. Kılıçdaroğlu ise muhataplarının yüzlerine ara sıra bakmayı tercih ederken geçiştirici cümlelerle “helalleşme” retoriğini tamamlıyor. “Yani öyle zaten… Ondan bu ülke bu hale geldi… Biraz öyle oldu. Biraz ondan oldu. O algılarla, algılar çok önemli. İşte onları aşmamız lazım. Karşılıklı saygı duymak, dinlemek çok önemli. Daha fazla dinlemeliydik. Dinlediğin zaman birçok şey kendiliğinden değişebiliyor. Tam olarak karşı tarafın ne olduğunu anlayabiliyorsunuz. Şimdiye kadar pek öyle olmadı yani.”

Saadet Partili hanımların CHP’nin seçim şarkısı olan “Bahar gelecek” şarkısına atıf yapması sonrasında ise “Teşekkürler. İnşallah sağ olun canım” dedikten sonra hızlıca uzaklaşıyor.

Bazı sosyal medya kullanıcıları Selvi Kılıçdaroğlu’nun tavırlarını Çağrı filminden bir anekdotla anlatmayı tercih etti:

Zenci kölelerle öpüşmekten bıkan efendi de mujiklerle konuşurken onları doğrudan onları muhatap almamaya çalışan Bazarov ile benzer aristokratik köklerden geliyor. Aslında hikâyeler üç aşağı beş yukarı aynı… Maskeler kalkınca arkasından yine aynı ceberut yüz çıkıyor. Kendisiyle aynı “üstün” ayrıcalıklardan gelmediğini düşündüğü için muhataplarına yukardan bakan bir kibir.

Militarist modernleşme öğretisinin kodlarıyla yetişmiş insanların iki günde ideolojilerinden arınabileceklerini düşünmek oldukça komikti zaten. CHP’li isimlerin “helalleşme” söylemi karşısında içine düştükleri durum oldukça üzücü. Kemalistler öyle bir şey yaptılar ki kendi inşa ettikleri sistem içerisinde var olabilmek için paranoyakça karşıtlarını kendilerine, kendilerini de karşıtlarına yağ çekmek durumunda bıraktılar.

Başkalarından oy alabilmek onlara yaranabilmek için kendi aidiyetlerinden taviz vermek Kemalizm’in ürettiği riyakâr toplumun trajedisi. Selvi Kılıçdaroğlu da başkalarının hayatlarına dâhil olabilmek için normalde yüz vermeyeceği ve ilgisiz kalacağı aşikar olan insanları dinlemeye çalışmak zorunda kalıyor. Bu da onun trajedisi

YAZIYA YORUM KAT

11 Yorum