1. HABERLER

  2. HABER

  3. HUKUK

  4. Yargıtay’dan FETÖ Davalarında Mağduriyetlere Son Verebilecek Bir Karar Daha!
Yargıtay’dan FETÖ Davalarında Mağduriyetlere Son Verebilecek Bir Karar Daha!

Yargıtay’dan FETÖ Davalarında Mağduriyetlere Son Verebilecek Bir Karar Daha!

Yargıtay 16. Ceza Dairesi FETÖ üyeliğiyle mahkum edilen bir sanık hakkında verdiği kararında 15 Temmuz sonrasında cadı avına dönüşen irtibat-iltisak suçlamalarının ne kadar temelsiz olduğunu gözler önüne serdi.

13 Kasım 2019 Çarşamba 09:56A+A-

15 Temmuz sonrası süreçte on binlere ulaşan FETÖ davalarında verilen örgüt üyeliği cezalarının hukuki temelden yoksun olduğu giderek netleşmekte. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarıyla birlikte Yargıtay 16. Ceza Dairesinin de soyut iddialarla illegal örgüte üyelik cezası kurulmayacağını ortaya koyan yeni bir kararı konuya ışık tutacak mahiyette.

Örgüt üyeliğinin net tanımının yapıldığı kararda, yasadışı amaçlarını bilerek bir örgüte katılmakla kamuoyunda olumlu çabalarıyla tanınan bir örgüte sempati duymak arasında fark olduğu, bundan ötürü insanların suçlanamayacağı ifade ediliyor. Silahlı örgüte üyelik suçlamasının örgütle organik bağı ve ayrıca süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetleri gerektirdiğinin altı çiziliyor. Örgüte sadece sempati duymanın veya örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemenin, buna ilişkin yayınları okumanın, bulundurmanın ya da örgüt liderine saygı duymanın örgüt üyeliği için yeterli olmadığı belirtiliyor.

16. Ceza Dairesinin 2019/2233 Esas ve 2019/4810 Karar dosyasında ayrıca “FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarla irtibatlı olduğu anlaşılan ve fakat örgütün nihai amacını bildiği, örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmayan sanık hakkında” ceza verilemeyeceği vurgulanıyor.

Söz konusu karar metni şu ifadeleri içermekte:

“…Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir. Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, Syf 383 vd.) Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç işlemek amacı" olması aranır. (Toroslu özel kısım syf.263- 266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf.28, Özgenç Genel Hükümler syf.280) Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Kuruluş, amaç, örgüt yapılanması ve faaliyet yöntemleri Dairemizin 2015/3 E. sy. kararında anlatılan ve nihai amacı, devletin anayasal nizamını cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olduğu anlaşılan FETÖ/PDY terör örgütünün başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanının büyük bir kesimince de böyle algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce ulaşıncaya kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarla irtibatlı olduğu anlaşılan ve fakat örgütün nihai amacını bildiği, örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dahil olduğu yönünde herhangi bir delil bulunmayan sanık hakkında gizli tanık "Kitap" tarafından verilen ifadenin başka delillerle desteklenmediği takdirde hükme esas alınamayacağı cihetle, örgüte müzahir derneğe üye olmak, sosyal medya hesabında takip ve beğenilerde bulunmak, protesto gösterilerine katılmaktan ibaret eylemlerinin, sanığın konum ve kişisel özellikleri de dikkate alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşar nitelikte, silahlı terör örgütü üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler olarak değerlendirilemeyeceği gözetilerek, atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde hüküm kurulması…”

HABERE YORUM KAT

2 Yorum