1. YAZARLAR

  2. YUNUS ÇOLAKOĞLU

  3. Virüs, acziyet ve tıbbi irfan
YUNUS ÇOLAKOĞLU

YUNUS ÇOLAKOĞLU

YUNUS ÇOLAKOĞLU
Yazarın Tüm Yazıları >

Virüs, acziyet ve tıbbi irfan

05 Nisan 2020 Pazar 19:13A+A-

İnsanlık tarihi bilinen yazılı devirler düşünüldüğünde belki de en büyük küresel tıbbi krizini yaşıyor. Bu kriz dünya üzerindeki hemen tüm ülkelerde hayatı esir alan, iktisadi ve sosyal hayati durduran, en iyimser beklentiler gerçekleşip iki üç aylık süre içinde hayatin olağan akışı başlasa bile, etkileri yıllarca sürecek bir milada ile yeni bir iktisadi ve sosyal düzene kapı araladı. Yıkılmaz sanılan uluslararası düzen ve güçlü iktisadi nizamlar, mükemmel işlediği sanılan kamu düzeni sarsıldı. Bu türbülans içerisinde bekli de en fazla revize edilecek alanlardan biride bilimin insan zihninde konumlandırıldığı yer ile her gün yeni keşifler ve kazanımlarla hayatımızı kolaylaştıran bilim ve teknolojinin sınırlarına, imkanlarına dair algılar ve ezberler olacak.

20. Yüzyılda şüphesiz ki insanlığın muzdarip olduğu bir çok hastalık ile mücadele yöntemlerini geliştirerek seri zaferler elde eden Tıp bilimi, yeni bir küresel sorunla ile karşı karşıya. Bir çok kanser türüne karşı geliştirilen kemoterapi ve radyoterapi yöntemleri, ani ölümlere neden olan kardiyak ve acil akut batın hallerine karşı geliştirilen cerrahi operasyonlar, tüberküloz, tifus, çicek, kolera, difteri gibi salgınlara karşı gösterilen tıbbi tecrübe ve başarıyı yok saymak asla mümkün değil. Bu gün Covid 19 a karşı geliştirilmeye çalışılan bağışıklanma ve aşı çalışmaları, denenecek antikor tedavileri bu tıbbi cabalar ve tecrübe ile etkinliği kesin olarak ispatlanmış karantina uygulamaları, kişisel -toplumsal hijyen kuralları üzerinden gelişiyor. Ve tabii olarak sonuç iyileşme ile sonuçlanan nihai tedaviye de bu basamaklar üzerinden yoğun bir emek ve çalışma ile ulaşılabilecek.

Bu pandemi bir çok seküler doğmaya ve rutin ezberci yaklaşıma şüpheyle bakmamıza aracılık edecek. İtalya’da sağlık çalışanlarının bilinen tedavi protokollerini uygulamanın yanında İncil’den pasajlar okuyarak dua etmeleri, hava alanlarında ve caddelerde tam bir çaresizlik ve teslimiyet hali içerisinde bir çok İtalyan vatandaşının Müslümanlarla birlikte secdeye kapanması, samimi yakarışları Amerika’da hastane çalışanlarının yoğun bakımdaki kendi inançları doğrultusunda duaları bu yeni sürece dair ipuçlarını veriyor. Bilimden başka hiç bir şeye ihtiyacı olmadığını iddia edenler adeta test ediliyor. Başka bir deyişle “Gerçek ateist türbulansa giren uçakta belli olur” söylemi sınanıyor. Virüs aynı zamanda bu sosyal durumun sanal gerçekliğini vicdanlarda tekrar test ediyor. Deizm’in tutarsızlığı net olarak görülüyor. Deizmin aslında Ateizm olduğu ortaya çıkıyor. Yaratıp bir kenara çekilen tüm sıfatları ile red edilen bir varlık İlah olabilir mi? Yada böyle bir varlık gerçekten var mıdır?. Hay ve kayyum olmayan bir ilahtan insanlar ne isteyebilir ki? Yaşanılan durum Kur’an-ı Kerim’de İbrahim Aleyhissalam’ın tevhid mücadelesinde vukû bulan bir tarihi sahneyi daha iyi anlamamıza aracılık etmiyor mu? Bir sinek vasıtası ile, ilahlık iddiasında bulunun Nemrut’u ve kurduğu düzenin yerle yeksan edilişini anlatan ayetlere temelde karşı çıkanlar ile bu ayetlere hristiyan teolojik hermenötigiyle yaklasanlar, tarihselci yanılgılar en hafif tabiri ile gaflet ve isabetsizlik olmuyor mu? Yada bir virüs tehdidiyle sekiz milyar insanın evlerinde çaresiz bekleyen halini gördüğü halde, Ebabil kuşları ile Ebrehe’nin ordusunun kırılmış ekin gibi durdurulmasına neden uçuk kaçık yorumlar ve teviller geliştirir bazılarımız. Modern algılar ile şartlanmış zihinlerin kabulüne hazır hale getirilmesi mi gerekiyor vahyin hakikatleri? Ayrıca “Bir sinekle bir insan mı? ölür. Bir düzen mi yıkılır?” diyenler, idrakimize sunulan uyarıları mitolojiye saranlar, elektron mikroskobu ile bir milyon kez büyütülerek görebildiğimiz bir virüsün tüm dünyayı esir alması ve tüm insanlık için öldürücü tehdite dönüşmesine ne diyecekler?

Yeni Bir Süreç

Bu yaşanılan süreçten sonra Fransa, İngiltere ve Amerika’ya İslam ülkelerinden gelip çalışan hekim ve diğer sağlık çalışanlarının ibadetleri bilim ve özelde de Tıp mensupları tarafından daha fazla merak ve ilgi ile takip edilecek. Bilim ve inanç arasına çizilen keskin sınırlar ve son iki asırdır ülkemizde de bilinçsizce kutsanan uygulamalar ve kabuller eskisi gibi fütursuzca savunulabilecek mi?

Teşhis, tedavi ve ameliyata hazırlık süreçlerinde bilinen tüm tıbbi hazırlıklar, tetkikler, görüntüleme yöntemleri, konsültasyonlar yapılmasına rağmen rutin icra edebileceğimizi düşündüğümüz bir cerrahi operasyonda çaresiz kaldığımız durumlar da yaratıcının Rahim ve Şafi sıfatına sığınmak ve bu nazarla bilgiyi ve idraki zorlamak ve bir çıkış yolu bulmak zorunda kaldığımız anlar da oluyor. Bireysel olarak yaşadığımız bu istimdat ve istinad durumu karşısında kimi zaman burun kıvırmalara zerre kadar aldırmayıp aynı ruh halinin artık farklı inanç mensuplarınca koro halinde icra ediliyor oluşunu görmek şükrümüzü artırıyor doğrusu.

Velhasıl.. Şu an Elekron mikroskobu ile bir milyon kez büyüterek gösterebildiğimiz bir RNA virüsüne karşı bilinen korunma yöntemleri ötesinde, tedaviye yönelik net bir prosedür yok henüz. Azitromisin, klorokin, C vitamini ve son aşamalarda oksijen, ventilatör ve sınırlı hastaya uygulanabilen EMCO tedavisi... Bu tedaviler kısmen yararlı. Ancak her hastada istenen başarının yakalanmasına yetmiyor. Virüs yaşları aynı, hiç bir ek hastalığı olmayan kişilerde farklı seyrediyor. Aynı tedaviyi alan aynı yaşta sağlıklı iki bireyden biri tamamen iyileşirken diğer hasta kaybedilebiliyor. Seksen yaşında, ek hastalıkları için ilaç kullanabilen bir hasta sorunsuz iyileşebilirken, otuz yaşında bir sporcu kaybedilebiliyor. Tüm bunlar tıbbi tedavi ve protokolleri uygulamanın yanında şahit olunan acziyet karşısında bir teslimiyet ve tevekkül halini kuşanmayı aklen de olsa zorunlu kılıyor. Bu hal bilinen tüm tıbbi prosedürleri büyük bir titizlik ve özveri ile uyguladıktan sonra kamil olarak yerini bulur. Hekim, hasta veya tüm olanların dışında süreci uzaktan seyreden herkesin belli oranda riskleri olmakla birlikte bu hastalıktan kimse azade değil. Virüs insanlığın yaşadığı eski pandemilere nazaran daha adil! davranıyor. Statü ayrımı yapmıyor. Kişi dostundan, eşinden, annesinden, babasından, çocuğundan adeta kaçıp bir sosyal mesafe koyarak bu süreci atlatmaya çalışıyor. Herkesin bu anlamda başını aşan bir sorumluluğu, tedirginliği ve kaygısı var. Eğer virüs; yenilmesi dinen ve ahlaken haram hebaisin yenilmesinden kaynaklanmış ise de, binlerce yıldır zararsız olarak kendi ortamında yaşayan hayvanların doğal ortamına, tabiat ifsad edilerek müdahale edilmiş ise de, yada tıbbi bir laboratuvar ortamından bilinçli yada bilinçsiz biyolojik bir silah çalışmasının sonucu olarak tabiata salınmış ise de (maalesef yaşadığı gezegeni nükleer silahlarla yüzlerce kez yok edebilecek teknolojiyi geliştiren insanoğlu biyolojik silahlarla da bunu yapabilecek bilgiye sahip) bu sonuç insanlığı her halükarda tehdit eden öldürücü bir sorumsuzluğu dönüşmüs durumda.

Son olarak bu illetle mücadele eden bir sağlık çalışanı olarak bizim gibi düşünen bir çok fert gibi meslek icrasında vicdani ve ahlaki ilkelerimiz, inanç değerlerimiz ve ilgili mevzuat doğrultusunda hareket etmeli. Bu alanda olağan ve olağanüstü zamanlarda özveriyle çalışan hekim ve diğer çalışanları yanlış yapmamaya iten nedenlerin ahlakımız, yasalarımız ve inançlarımız olduğunu düşünüyorum. Bir insanı yaşatmanın tüm insanlığı yaşatmak ile eşdeğer olduğu, aynı şekilde bilinçli olarak sergilenecek bir tavır neticesinde vukû bulacak bir ölümün, insanlığın tümüne karşı işlenen bir ihanet ve cinayet olgunu idrak eden bir anlayışı asla göz ardı etmemeli insan... Gerçekçi olmalıyız. Elzem olan ideal ahlaki ve erdemli duruşu milattan önce yaşamış pagan bir Yunanlı hekimin önerileri ve hatrına sağlamak imkânsız. Gece saat 02:00’de yapılması icap eden, sabaha ertelenemeyecek bir ameliyat Hipokrata verilen sözden ziyade vicdan, ahlak, Allah korkusu ve mücbir yaslarca sağlanır ancak. Hipokrat, Galen ve diğer çoğu mitoloji ile bezenmiş pagan inanç mensupları ve oluşturdukları bakış acıları kendi etki alanları içerisinde sembolik bir anlam da ifade edebilir belki. İbni Sina’nın yazdığı Fi Kanuni Tip isimli Tıbbi şaheser beş asır Avrupa ve İslam Tıp uygulamalarına aracılık etti. Modern Tıp bu eser ve uygulamalar üzerinden şekillendi. İbni Sina Galen ve Hipokratı bize ait hakikat dünyasından süzerek bize ait bir irfan ve hikmet sergiledi. Kuran Müfessiri İbni Sina’nın bakış açısı, Biruni ve Farabi’nin tıbbi irfanı insanlığın bu günkü tıbbı tecrübesi üzerinden tekrar keşfedilmeyi bekliyor. Bu keşif elbette doğası gereği tıbbi nosyon ve bilgi ile olmalı. Bizde kimi modern tıp uygulayıcılarının zihni yapısı ve ideolojik duruşları, hikmetsiz bakış açıları doğruluğu ispatlanmış cari tıbbi tecrübenin itibarini zedelememeli. İnsan vücudunda topografik olarak organların yerleşim yerlerini dahi bilmeyen, temel anatomi, fizyoloji bilgisine uzak patoloji ve farmakoloji biliminin temel ilkelerinden habersiz şahısların tv’lerde, gazetelerde iddialı reçeteler verdiği, yüzlerce dermansız derde derman dağıttığı bir vasatta, farklı bir bakış elzem olarak karşımıza çıkıyor.

Hikmetli hekimler ve sahih bir bilgi ile yetişen bilim insanlarının batıda serdedilen hakim protestan anlayışın aksine, geniş bir perspektif ile sergileyeceği zamanlara ve çabalara ihtiyaç duyuyoruz. Bedenen ve ruhen ihya eden, gerçek anlamda şifa sunan bir bilginin ve hikmet arayışının insanlık için ihtiyaç olduğu açık. “Ruhun senin olsun bedenini ben tamir ederim” diyen anlayış bir çok sorun barındırıyor. Ruh ve beden bir bütündür. Bu hikmet bilgisini bir meşrep olarak kabul eden, ancak bilimi bir itikad olarak görmeyen bir anlayışa ihtiyacımız var. Dini ve bilimi yarıştıran, karşıt cephelerde, cenahlarda konumlandırıp bu çerçevede sistem üreten, tahayyül icra eden anlayışlar bize ait değil. Fevri çıkışlar ve örnekler üzerinden bir medeniyet kutsanamadığı gibi başka bir medeniyete ait ilmi yaklaşımlar yüceltilemez. Acziyet inkarı değil ikrarı, tedbiri, nihai bir kurtuluş için Sünnetullaha uygun cehdi getirmeli. Bunun yolu emek, akıl ve fiili dua ile desteklenen kavli duadan geçiyor. Ölüm ve yaşlılık hariç devasız dert yok. Bu ve benzeri musibetlerden korunmak hâli hazırdaki musibeti bertaraf etmek tıbbi bilgi kadar Tıbbi irfanla ve hikmetle mücehhez olmayı gerektiriyor.

YAZIYA YORUM KAT