1. YAZARLAR

  2. Bülent Korucu

  3. Uzun tutukluluğa hayır ama...
Bülent Korucu

Bülent Korucu

Yazarın Tüm Yazıları >

Uzun tutukluluğa hayır ama...

13 Aralık 2011 Salı 07:55A+A-

Geciken adalet ve uzun tutukluluk süreleri önemli sosyal meselelerimizden. Fakat ucu belli kesimlere dokununca gündeme gelebildi.

Ergenekon ve benzeri davalar açılmasa ve bir kısım seçkinler cezaeviyle tanışmasa yıllarca süren mahkemeler ve bunun sonucu olan tutukluluklar kimsenin aklına gelmeyecekti. Neyse yine de şükür. Belki bu vesileyle halledilir. 'Bazılarının kanı daha mı kırmızı' düşüncesinin adalet duygusunu zedelemesini de göze alarak çözümü hızlandırabiliriz.

Öncelikle şunu tespit etmemiz gerekiyor: Uzun tutukluluk bir sonuç ve yan etkidir. Asıl meselemiz hükmün gecikmesidir. Yargıda biriken iş yükü sorununu çözmeden yapılacak müdahaleler, yeni ve daha büyük problemlere yol açacak. Geciken adaletin, topluma ve suçtan birebir etkilenen mağdurlara maliyeti yüksek. Hukuka inancın zedelenmesinin yanında hakkını alamamanın maddi ve psikolojik hasarı söz konusu. Mağduriyetin diğer tarafında sanık duruyor. Beraat edecek zanlının ister tutuklu ister tutuksuz yıllarca mahkemede sürünmesi, şüphe altında kalması, bazı tedbirlere maruz bırakılması doğru değil. Hatta hüküm giyenlerin bile uzayan yargılamalarla ekstradan cezalandırıldığını da söyleyebiliriz. Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in verdiği rakamlar son yıllarda mesafe alındığını gösteriyor ama yeterli değil. 2006 yılında cezaevlerindeki insanlardan yüzde 62,5'i tutuklu iken şimdi oran tam tersine çevrilebilmiş. Yüzde 70 mahkuma karşılık yüzde 30 tutuklu bulunuyor.

Mahkemeleri hızlandırmadan tutukluluk süreleriyle oynamanın adalet mekanizmasında önemli rahnelere yol açacağı muhakkak. Bakan Ergin, CHP'nin hazırladığı ve tutukluluk sürelerini 2 yılla sınırlayan kanun teklifinin 2 bin 427 sanığın tahliyesini sağlayacağı belirtiliyor. Terör ve tecavüz gibi davaların sanıkları tahliye edildiğinde toplumun tepkisinin ne olacağı belli. Hizbullah Davası sanıkları 10 yılın sonunda tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiğinde tepki gösterenlerin, bugünkü taleplerini izah etmesi zor. Aslında hukuk önünde eşitlik gibi evrensel ilkeler olmasa sadece belli kesimler için kanun çıkarabilseler çok rahat edecekler. Heyhat ki böyle bir imkândan mahrumlar... Yine bugün uzun tutukluluktan şikâyet edenlerin başka çelişkilerini de hatırlamak lazım. CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan, siyasetten önce YARSAV başkanlığı yaptı. YARSAV, kurulduğu 2006'dan itibaren Adalet Bakanlığı'na yeni hâkim ve savcı aldırmamak için epey uğraştı. Danıştay'ın birbiriyle çelişen kararları doğrultusunda başarılı da oldular. Anayasa Mahkemesi'nin 'anayasaya aykırılık yoktur' kararına rağmen sınavlar iptal edildi, bitmiş alımlar için 'yürütmenin durdurulması' verildi. Yargının bina ve teknik ihtiyaçlarını karşılayan bakanlık, yeni personel alımı yapamadan aylar, yıllar geçti. Sınav ve tayin kapısından geri çevrilen yüzlerce gencin sıkıntısı da cabası. Sayın Tarhan, yargıçsız mahkemelerle adalet dağıtmanın formülünü bulduysa paylaşsa fena olmayacaktı. Herhalde geciken adaletten en son şikâyet edecek kişilerdendir. 'Kanunu ve binası hazır istinaf mahkemeleri neden geciktirildi?' sorusu bile cevaplandığında bazılarının insan içine çıkacak hali kalmamalı.

Yargının iş yükünü hafifletmek ve adaleti hızlandırmak için yapılabilecekler uzun bir liste olabilir. En kolay ama en çok işe yarayacaklardan biri hukuk davalarında arabuluculuk sisteminin bir an önce yasalaşması. Mahkemeye gitmeden çözülebilecek pek çok dosya, arabuluculuk sürüncemede kaldığı için sistemi tıkıyor. Tasarıda hukukçuların tamamına yetki verilmesi öngörülüyor. Barolar ise sadece avukatlarla sınırlansın diye çabalıyor. Bence gereksiz bir tartışma. İnsanların pek çoğu akademisyen bulmakla uğraşacağına en yakınındaki avukatlık bürosuna gidecektir. Bazı bürolar akademisyen isimlerle portföylerini zenginleştirip cazibe merkezi haline bile gelebilirler. Baroların rekabetten korkup süreci tıkamaları doğru değil.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT