1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Türkiye’nin Bir Numaralı Sorunu Yargıda Adalesizliktir!
Türkiye’nin Bir Numaralı Sorunu Yargıda Adalesizliktir!

Türkiye’nin Bir Numaralı Sorunu Yargıda Adalesizliktir!

Elif Çakır Kadir Has Üniversitesinde yapılan bir araştırmanın verilerinden yola çıkarak yargının siyasallaştığı şikayetlerinin dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.

02 Şubat 2018 Cuma 16:31A+A-

Elif Çakır’ın Karar gazetesindeki köşesinde yayınlanan konuya dair ki bugünkü (2 Şubat 2018) yazısı şöyle:

Siyasallaşan “Sizin” Yargınız!

Kadir Has Üniversitesi’nin Toplumsal Eğilimler Araştırması’nın ortaya koyduğu veriye göre, AK Parti seçmeninin yüzde 33.6’sı yargının siyasallaştığına, yüzde 45.1’i ise yargının siyasallaşmadığına inanıyor.

2012 yılında yani “AK Parti’nin iktidar olup da henüz muktedir olamadığı” dönemde ise yargının siyasallaştığına inanan AK Partililerin oranı yüzde 42.

CHP’lilerde yargının siyasallaştığını söyleyenlerin oranı 2012’de 69.4 iken bu oran 2017’de yüzde 77.9’a yükselmiş.

Yani...

CHP’lilere göre yargı giderek daha fazla siyasallaşıyor...

AK Partililere göre ise yargı artık siyasallaşma ile arasına mesafe koyuyor. Siyasallaşmaktan uzaklaşıyor.

Tuhaf olanı ise, neredeyse AK Parti’den daha fazla AK Partili olan MHP tabanının, AK Parti tabanının aksine yüzde 56.7’sinin yargının siyasallaştığına inanıyor oluşudur.

Hatta MHP tabanında 2012 yılına oranla hiç bir değişmenin olmadığını söyleyebiliriz.

Bir tuhaflık yok mu sizce de?

Nasıl yorumlayacağız peki bu durumu?

Galiba bu durumda yazının başlığına geliyoruz.

Kurumlara olan güven/güvensizlik “iktidarda kimin olduğu” ile ilintili olarak değişiyor.

Mevcut tablo siyasi konjonktüre göre tam tersi de olabilirdi.

Yani, demek istediğim şey, bugün CHP iktidarda olsaydı, yargının siyasallaştığını düşünen yüzde 77 AK Partililer olabilir, hatta bu oran yüzde doksan olurdu. Yargının siyasallaşmadığına inanan yüzde 45 de CHP’liler olarak karşımıza çıkabilirdi.

Konumuza dönerek tekrar gelelim, Kadir Has Üniversitesinin Eğilimler Araştırmasına.

Araştırma sonucuna göre toplumumuzun yüzde 50.6’sı yargının siyasallaştığını düşünüyor.

Bu verilerin sağlıklı bir sonuç ortaya koyduğunu söylemek mümkün değil.

Bilakis bu araştırma sonucunun ortaya koyduğu vahim gerçek, had safhada olan toplumsal gerilim ve toplumsal kamplaşmadır.

Siyasallaşmış bir yargının bedelini bütün toplum öder. Yargının siyasallaşması demek hukuk devletinin sonu demektir.

Bugün aklını ve vicdanını siyasi konjonktüre göre kiralayanın yarın başka siyasi konjonktür oluştuğunda farklı davranacağını düşünmek saflıktan öteye bir şey değildir. İradesine ipotek konulmasına müsaade ederek yasaların kendisine çizmiş olduğu sınırları bugün aşan yarın aşmayacak mıdır?

Türkiye’nin en büyük sorunu yargı sorunudur. Türkiye’nin en büyük sorunu hukuk, adalet, özgürlükler sorunudur. Ve bu sorunlarının aşılmasında bir arpa boyu yol alınamamıştır. Maalesef.

27 Mayıs Darbesi’nden bu yana yargının siyasallaşmasının ceremesini çekiyoruz toplum olarak.

Peki, nedir yargının siyasallaşması ya da siyasallaşmaması?

Nasıl anlaşılır ya da nasıl tespit edilir?

Şu mudur mesela: Yargının siyasallaşması, adalet dağıtıcıların siyasi bir ideolojiye ve siyasi bir görüşe sahip olup olmadıklarıyla ilintilidir.

Dolayısıyla yargının siyasallaşması yargıçlara bağlıdır. Öyleyse yargıçların ideolojik ve siyasi fikirleri olmaması gerekir...

Bu mümkün mü?

Doğru olan da bu değil zaten.

Adalet dağıtıcıların da elbette sahip oldukları siyasi görüşleri, savundukları ideolojileri olacaktır. Önemli olan husus yargılama yaparken yasaların, evrensel hukuk kurallarının dışına çıkmamalarıdır. Esas alacağı kriter yasalar ve evrensel hukuk kurallarının gereği olmalıdır.

Bir yargıç, hukuka, kanuna göre ceza gerektiren bir eylem hakkında ceza vermiyorsa, ceza gerektirmeyen, yasalarca suç unsuru olmayan bir fiil hakkında da siyasi konjonktüre göre konum alıp kararlarını ona göre veriyorsa işte orada siyasallaşma var demektir.

Daha açık yazalım. Adalet dağıtıcılar, terazinin kefesine hukuk, adalet, yasalar yerine siyasal nedenleri yerleştirdiğinde yargı siyasallaşmış demektir.

Yargı siyasallaştığında vatandaşlar, yargıçların önüne işledikleri eylemlerle çıkarlar ancak siyasi nedenlerle hüküm giymeye başlarlar.

• Soma Davası’nın karar aşamasında, dosyayı en iyi bilen, hakkında tek şikayet olmayan, bilakis Soma’da hayatını kaybeden işçilerin yakınlarının memnuniyet duyduğu yargıçların ansızın görevden alınması ve peşinden gelen tahliyeler.

• Kızılca kıyamet kopartılan Büyükada Davası ve gelinen sonuç.

• “ByLock tek başına delil olamaz, başka delillerle desteklenmeli” diye karar verdikleri için bir kısım medya tarafından önce FETÖ’cü ilan edilip, sonra HSK tarafından apar topar tenzili rütbe ile görev yerleri değiştirilen Antalya ve Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlarını biliyoruz da bir de medyaya yansımayanlar var.

• Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında “hak ihlali” var diyen AYM’nin kararına açıktan direnen yerel mahkemeler ve HSK’nın tuhaf suskunluğu.

• Zeytin Dalı harekatı aleyhinde bildiri yayınlayan Türk Tabipler Birliği hakkında hemen Terörle Mücadele kanunun devreye sokulması. Ki toplumun yüzde 85’nin Zeytin Dalı harekatına destek verdiği bir ortamda.

Velhasılı kelam... Keyfi tutumların tavan yaptığı bir ortam sadece yargıya değil,
devlete de, topluma da zarar vermişken.
Ve bunun bedelini toplum olarak hepimizin ödeyeceği bir hakikat iken...

Yargı gibi bir konuda dahi görüşlerimizde sahicilik yok. Zaten hiç olmamıştı.

Siyasi görüşümüze göre yargı ya siyasallaşmış, ya da siyasallaşmamış oluyor.

 

HABERE YORUM KAT

2 Yorum