1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. “Türkiye, Pakistan, Malezya ve Katar’dan Can Sıkan Yeni İttifak”
“Türkiye, Pakistan, Malezya ve Katar’dan Can Sıkan Yeni İttifak”

“Türkiye, Pakistan, Malezya ve Katar’dan Can Sıkan Yeni İttifak”

“Bu ittifak İsrail'e derin bir düşmanlıkta hemfikir. İsrail’in yeni ortakları Hindistan ve BAE bu ekibin hasımları arasında. Katar’ın banka destek çıktığı, Pakistan ve Türkiye'nin diplomatik korumaya aldığı Zakir Naik bu bloğu sembolize ediyor."

30 Mayıs 2020 Cumartesi 22:18A+A-

Jerusalem Post’ta yayınlanan makalede Türkiye, Katar, Malezya ve Pakistan’ın bir ittifak oluşturduğu belirtilip bu ittifaka karşı da Suudi Arabistan, BAE, Hindistan ve İsrail’in de karşı blokta yer aldığı öne sürülüyor. Hindistanlı İslamcı hatip Zakir Naik ve Hindistan’la Pakistan arasındaki Keşmir sorununun bu ittifakların ortaya çıkmasındaki rolünden bahsedilen değerlendirmede birinci ittifakın İsrail düşmanlığında hemfikir oldukları vurgulanıyor. İsmail Yılmaz’ın sitemiz için çevirdiği söz konusu yazıyı ilginize sunuyoruz.

Jonathan Spyer / Jerusalem Post
Çev: İsmail Yılmaz / Haksöz-Haber

Şimdilerde beliren bu ittifak, geleneksel olarak İslam dünyasındaki gücü elinde tutan Araplardan uzaklaştığının ve odağın değiştiğinin bir yansımasıdır. Kaçak olarak yaşayan, Hindistanlı selefi hatip Zakir Naik'in adı, Batı’da çok az biliniyor. Mumbai merkezli İslam Araştırmaları Vakfı'nın kurucusu olan Naik, kara para aklama ve nefret söylemi suçlamasıyla halen Hindistan yetkililerinin takibinde.

İslamcı bir hatip olan Naik, kendi ülkesinde hayli popüler. O, “Hindistan'ın en etkili Selefi kuramcısı” ve “dünyanın önde gelen mübelliğlerden biri” olarak anılıyor. Eşcinseller, mürtedler ve Yahudiler hakkındaki görüşleri aşağı yukarı tahmin edilebilir. (ilk ikisi ölüm cezasını hak ediyor, üçüncü ise “Amerika’yı yönetenler” zaten).

Hintli yetkililer, 1 Temmuz 2016'da, Bangladeş'in başkenti Dakka’da bir kafede 7 kişi tarafından gerçekleştirilen vahşi saldırıda, saldırganlardan ikisinin Naik’in öğretilerinden etkilendiği kanıtına ulaştılar. Tek başına düşünüldüğünde, kaçak bir hatip, gerçekten dikkatleri cezbeder. Ancak, bundan daha mühim olanı, Naik’in imza attığı faaliyetlerdir. Çünkü müritlerinin fihristi ve Naik adına yapılan faaliyetlere baktığınızda, İslam dünyasının belki de en mühim özelliğini yansıtacak olan nevzuhur bir bağlantıya/birlikteliğe ışık tuttuğunu göreceksiniz. Ana hatları az çok belirginleşen bu ittifakın, İsrail’in bölgedeki ve ötesindeki işbirlikçilerinin yanısıra, içinde bulunduğumuz bu dönemde de ciddi neticeleri olan bir tartışmaya kapı araladığı görülüyor.

Hindistan yetkililerinden kaçan Naik, Malezya'da daimi ikamet statüsünü aldığı için şanslı. Naik davasının, Malezya’da artık bir şöhreti var. Mevcut hükümette dört bakanı bulunan Malezya İslam Partisi, Hindistan'ın iadesi çağrısına şiddetle karşı çıkmakta. Bazı Hintli medya organlarında yer alan raporlara göre, kaçak bir şekilde yaşayan bu hatip için kalıcı ikamet izni verilmesi (olağandışı bir durum) Pakistan hükümetinin talebi üzerine gerçekleşti. Raporlar ayrıca “Pakistan'ın Zakir Naik'e fon sağlamak için, Türkiye ve Katar’ın ilişkilerinden de faydalandığını” gösteriyor.

Naik ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a dalkavukluk yaparak methiyeler düzüyor. 2017 yılında Bilal Erdoğan'ın yönettiği bir İslamcı oluşumun programında konuşan bu Hintli hatip, Türk lider (R.T. Erdoğan) hakkında “İslam'a açıktan arka çıkacak bir yüreğe sahip az sayıdaki Müslüman liderden biri” diyerek şunu eklemişti: “Ah Müslümanlar, uyanın artık... Erdoğan, Müslüman dünyasının yeni lideri olsun.”

Naik ile alakalı yukarıda serdedilen sorunlu noktalar,bu önemli üç İslam ülkesi –Türkiye, Pakistan ve Malezya– arasında filizlenen ilişkilere de ışık tutuyor. Ortaya çıkan bu ittifak, İslam dünyasındaki iktidar değişiminin yani, –geleneksel– Arap merkezinden uzaklaşmasının da bir yansımasıdır.

Katar’ın da eklenmesiyle, Ankara, İslamabad ve Kuala Lumpur, bugün, muhafazakar, sünni siyasal İslam'ı esas kabul eden bir yönelim üzerine bina edilmiş, yeni bir güç odağını oluşturmaktadır. Bu ittifak, ortak bir muhabbetin yanısıra müşterek hasımlığın da birlikteliğidir. Hasımlar bellidir; Hindistan, İsrail ve (retorik düzeyde) Hristiyan Batı.

Bu arada, İslam birliğinin devletler nezdindeki organı olarak addedilen İslam İşbirliği Teşkilatı’nı tahakkümü altında tutan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, yukarıdaki ittifakın İslam dünyasındaki rakipleridir.

Bu yeni ittifakın ete kemiğe bürünmesi, bir süredir göze çarpan bir gerçek. 2019 Eylül’ünün sonlarında Erdoğan, Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed ve Pakistan Başbakanı Imran Khan, New York'ta düzenlenen 74. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun aralarında fırsat buldukça bir araya geldiler. Bu üçlü, batıda 'İslamofobi' ile mücadele etmek için İngilizce bir televizyon kanalı kurulması konusunda anlaştı.

Daha sonra Mahathir, Aralık 2019'da Kuala Lumpur'daki bir zirvede, bu ülkeleri bir araya getirmeye çalışmıştı. Mahathir zirvede “İslam dünyasının nerede yanlış yaptığını sorgulayan ve eski şöhretini tekrar kazanması gerektiğini” vurgulayan bir konuşma yaptı. Toplantı esnasında medyaya brifing veren Mahathir, “belki de bu, büyük Müslüman medeniyetinin yeniden inşası için ilk adım olarak görülebilir” dedi.

Kuala Lumpur zirvesine davet edilen ülkeler; Türkiye, Pakistan, Katar ve Endonezya’ydı. Mahathir, davet edilen ülkeleri “aynı İslam algısına ve Müslümanların karşılaştığı sorunlara vâkıf birkaç ülke” olarak nitelendirdi.

Suudi Arabistan'ın Pakistan üzerindeki baskısı Kuala Lumpur zirvesine katılmasını engellemişti. Tabi, davet edilen ülkelerin ortak diplomatik faaliyetleri de hız kesmeden devam etti. Şimdiye kadarki çabaların ana odağı, Keşmir meselesinde ihtilafa sebep olan Hindistan üzerineydi.

Pakistan'a yaklaşma hevesinde olan ve kendisini İslam birliğinin lideri olarak gösterme çabasındaki Türk Cumhurbaşkanı için Keşmir meselesi özel bir ilgi konusu gibi görünüyor. Türkiye, 21 Kasım 2019'da konuyla ilgili uluslararası bir konferans düzenlemişti. Bu toplantıya Pakistanlı bir senatör Sherry Rehmen katıldı. 2020'nin başlarında Pakistan'ı ziyareti sırasında Pakistan parlamentosunun ortak oturumuna da katılan Erdoğan, 25 dakikalık bir konuşmasında Keşmir'den altı kez bahsetti.

Erdoğan, Keşmir'i, Türkiye'nin I. Dünya Savaşı'ndaki İngiliz ve Fransızlara karşı verdiği Gelibolu mücadelesine benzetti. “Dün Çanakkale'ydi, bugün Keşmir. Hiçbir fark yok” cihetindeki sözleri, Hintli yetkililerin, Türkiye’nin Hindistan’ın iç işlerine karışmaması gerektiğini vurguladıkları diplomatik bir krize yol açtı.

Bunun üzerine Malezya da bu konuda, eleştirel tonu yüksek bir dil benimsedi. Mahathir, 2019 sonlarındaki istifasından kısa bir süre önce Hindistan'ın Keşmir'i “işgal ettiğini” ve “bazı Müslümanları vatandaşlıktan atmak için harekete geçtiğini” söyledi. Ancak bu diplomatik hareketliliğin aksine, Suudi Arabistan ve BAE,  Keşmir'in Hindistan’ın bir iç meselesi olduğunu savunuyorlar.

Bu nokta, 2019 yılında Hindistan'a yaptığı ziyarette veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından açıklanan ve -Suud Arabistan’ın Hindistan'daki devasa yatırımlarından da görüleceği üzere- Riyad ve Yeni Delhi arasındaki artan yakınlığı yansıtıyor.

Yanısıra, Türkiye, Pakistan, Malezya ve Katar arasında ortaya çıkan bu ittifak, üyeler açısından hem stratejik hem de ideolojik manaya da geliyor.  Bu ayrıca, Soğuk Savaş sonrası ABD hegemonyası sonrasında Asya’nın genelinde meydana gelen yer değiştirmeleri ve yeni konumlanmaları da yansıtıyor. Bazı ortak düşmanlara sahip bu ülkeler, temel bazı yaklaşımları içeren benzer bir bakış açısıyla kaynaşıyorlar, bütünleşiyorlar.

Türkiye ve Katar zaten, Suudi Arabistan ve BAE'ye karşı, son on yılda fiili bir ortaklıkla meşguldüler. Bu ülkeler ayrıca, bölgedeki sünni siyasal İslam'ı desteklemek için Müslüman Kardeşler formunda ve en azından Filistin ayağı olan Hamas hareketinde de uzlaşmış durumdalar. Pakistan ve Malezya da ortaya çıkan bu blok için zaten doğal üyelerdir. Hindistan ise şu anda bu ittifakın temel diplomatik hedefi gibi görünüyor.

Bu ittifak yine, Yahudi devletine karşı derin bir düşmanlıkta hemfikir. İsrail’in yeni stratejik ortakları -Hindistan ve BAE- bu ekibin hasımları arasında. Katar’ın banka hesapları ile destek çıktığı, Pakistan ve Türkiye'nin diplomatik korumaya aldığı, mürtedlere, eşcinsellere ve Yahudilere cehennem azabını tattıran Zakir Naik ise, bu bloğu sembolize etmek için biçilmiş kaftan bir isim.

Jonathan Spyer Ortadoğu Haber ve Analiz Merkezi'nin direktörü, Ortadoğu ve Kudüs Stratejik ve Güvenlik Enstitüsü'nde araştırma görevlisidir. Ayrıca, “Güz Günleri: Bir Muhabirin Suriye ve Irak Savaşlarında Yolculuğu” kitabının da yazarıdır.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum