1. YAZARLAR

  2. Perihan Mağden

  3. Tarafsız medyalama
Perihan Mağden

Perihan Mağden

Yazarın Tüm Yazıları >

Tarafsız medyalama

15 Ocak 2009 Perşembe 13:42A+A-

FasaFiso Dayanışmacıları nasıl geri basacaklar- bilemiyorum.

Asfaltı yakıyor bazılarının, yeni manevraları.

Allah’tan ‘Ergenekon Avukatı’ Baykal onlardan değil. Bu Memlekette arlanmazlığın, tutarlılık olarak gazlanabileceğine inancı sarsılmadı.

‘Hibrid Dava’ demiş Ergenekon için.

Bu lafı bi yerden hatırlıyorum: Ha, bir ara ‘Hybrid Demokrasi’ lafını kullanıyordum yazılarımda BolAskeriyeGüdümlüDemokrasimiz (nevi şahsına münhasır) için.

Evinde bulunan kroki sayesinde Yenikent’te şahane bir cephaneliğin bulunmasını temin ettiren Yarbay Mustafa Dönmez, mesela. Türk Ordusu Mensuplarının darbecilik hastalığı vakalarından ‘bir’ (1) adeti.

Kuyudan filan çıkartılanlar, öyle böyle değil!

Alay Orduları, “O-ha! Atatürk’ün evinin bahçesinde arama yapıyor mankafalar!” diye yazı döşenenler, FasaFiso Mühendisleri, hep horrrr görenler Ergenekon’un boyutlarını ve önemini, Bertaraf olmamak için taraf olmayanlar- Türk Medyalaması’nın bir bölümü Ergenekon Sınavı’ndan utanmazlığın bok renginde karnesiyle ‘geçti’.

Yenikent Zir Vadisi’ndeki Ermeni Mezarlığı’na bakan evin kuyusundan, orasından burasından dört dörtlük bir cephane fışkırırken, zaplıyordum televizyonu.

Hikmet Sami Türk donuk gözleriyle, “Devletin kendini savunmak için sakladığı silahlardır” diyordu. Eminliğine, kuş kondurmuyordu.

Adalet Bakanı’yken bana 7-8 adet dava ‘açtırtmıştı’ Ağır Ceza’da. A! davalardan biri de DGM’deydi. F tipine dair, ölüm oruçlarına dair yazdıklarım üstüne kendisini ‘teröristlerin hedefi haline getirdiğimi’ iddia ediyordu.

Yüce Türk Adaleti de, bakanlarının davalarını takır takır açıyordu. Sabıkalarımdan biri (hâlâ zamanaşımından düşmedi) Hikmet Sami Türk’ün adalet bakanlığının, pardon anlayışının armağanıdır.

Türk Yargısı, koktu! Çoktan kokuyordu! Ama AK Parti’nin kapatılma davasının iddianamesi için kalem oynatan ve ne kadar ‘kanuni’ bir örgüt olduğu tepeden tırnağa şaibeli YARSAV’ın iddia ettiği cenahtan değil.

Bizzat Türk Adaleti’ni onca yıldır tarafgirliklerinin suyunda boğanlar, şimdi Yargı’nın en nihayet hakkaniyetli olmaya çabalayan ‘tarafından’ şikâyetçiler ve ‘sıranın’ kendilerine gelmesinden korkuyorlar. Bu kadar net.

Birtakım köşe yazarları da sıranın kendilerine gelmesinden korkuyormuş Ergenekon Davası’nda.

Ben İSE sıranın onlara gelmemesinden korkuyorum.

Yargı’daki Ergenekon Yandaşlarına gelmemesinden korkuyorum sıranın.

Sıranın, cunta eseri anayasalamamızdan kurtulmamıza hiç gelmemesinden korkuyorum.

İfade özgürlüğünün birden, on yıllardır her nevi düşünce özgürlüğümüzü kısıp kısıtlayanlar, habire cezalandırılanlar tarafından Darbe Yapma Özgürlüğünü Savunma Hakkı filan diye gazzlanabilme ihtimalinden, bu ihtimali diri tutmaya kalemlerini seferber edenlerden-

Ben: hem tarafım yani. Hem de şiddetle, şiddetle tiksiniyorum ‘Ergenekon Efsanesi’ tarzı sis perdeleri kalemleyenlerden. Kalemlemiş olanlardan. Deniz Baykal’dan da önde. Ve hararetle.

Pek tabii ki Amerika’nın inayeti vardır işin içinde. Çözülmesinde BU terör örgütünün yani.

Amerika, netice itibariyle Türk Askeriyesi’nin ‘mentor’udur. Eğitmenidir. Tedarikçisidir. Müttefikidir. Bunu AskeriyeZevdalıları, bi zahmet kabul etsinler.

Amerika; AtillaİlhanKafalaması’yla “Rusya’yla yakınlaşalım. İcabında İran’la ittifak yapıp Çin’e göz kırpalım” fantastik ve de kendini ‘antiemperyalist’ filan diye kaydırıktan etiketleyenlerin artık çok olduğuna, sayı ve sırayla hadlerinin bildirilmesi gerektiğine karar vermeseydi-

NAH Ergenekon Operasyonları; Yüce Ordumuz tarafından böylesine ‘kontrollü’ bir tedirginlik ve zevahiri kurtarma (son sorgulanan 3 emekli generali içeri aldırmama) girişimleriyle yalnızca, karşılanırdı.

Yüce Askeriyemiz’in yüce gönüllülüğünü, ‘emperyalist’ Amerika’ya olan hakikatsever bağlılık ve bağımlılıklarına DA borçluyuz, pek tabii ki.

Ama Ergenekon Dalgaları’nın arkasında yatan böylesi gerçekler, bu ülkeyi SuikastManyağı/ TerörSalağı/ KorkuEbesi haline getirmiş unsurlardan kurtuluyor olmamızın bende yarattığı (evet: taraftarca) coşkuyu eksiltmiyor.

Kurtulmaya başladığımız; teşhirine ve cezalandırılmasına başladığımız tüm bu DarbeHastası/AzınlıkDüşmanı/Latan ya da AçıkIrkçı ‘unsurlar’ benim düşmanlarımdı, düşmanlarım zaten her biri.

Bu operasyonlar, bu dalgalar; diyelim bazı ayranlarına göre ‘müzmin muhalif’, ‘sosyalist aydın’ pek çoklarına göre Gülünesi 1 Meczup olan Yalçın Küçük’e uzandı diye- Yok; statücambazlarının saygın prof.’larına/başkanlarına/işverenlerine/kanaatönderlerine/efendilerine ‘saygısızca’ uzandı diye- Bin tane top çevirerek Bu Temizlik Harekâtı’nı kirletmeye çalışmalarını, ehemmiyetsizleştirmeye çalışmalarını, gülünçleştirmeye çalışmalarını- Affetmeyeceğim hakikaten.

Yaptıkları bitaraf olmak, nesnel olmak filan değil kat’i surette. Bulandırıcı olmak da, taraftarlığın bir modeli.

Bu Topraklar’da yayık ayranıyla çok iyi gittiğine iman edilmiş; berbat bir modeli.

O iğrenç suyagötürüpsusuzgetirme (kıymeti kendilerinden menkul) “becerilerine’ yüklenmeleri-

ErgenekonKafaların bozbulandırık çeşitlemesi: MedyalamaYaratıkları cinsi. Pek çok cinsten bu operasyonda karşımıza çıkan, o cinsi. Cinsi.

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT