1. HABERLER

  2. HABER

  3. TEKNOLOJİ

  4. Sosyal medyanın gücü karşısında bireyin konumu
Sosyal medyanın gücü karşısında bireyin konumu

Sosyal medyanın gücü karşısında bireyin konumu

Küreselleşen yeni medya kitle iletişim araçları, devletlerden daha güçlü ve etkin olma şansını bulduklarından beri devletlerle anlaşmazlıklar yaşamakta. Reel dünyadaki problemlerden sıyrılmaya çalışan bireylere, sanal dünyada özgürlükler vadetmekte.

05 Kasım 2020 Perşembe 16:18A+A-

Fatih Demir / HAKSÖZ HABER

Sosyal medyanın gücü karşısında bireyin konumu

Simülasyon kavramı ünlü düşünür Jean Baudrillard ile literatüre giren bir kuramdır. Baudrillard, gerçekliğin kapitalizm ve kitle iletişim araçları tarafından emilerek, başka bir gerçekliğe, hipergerçekliğe dönüştüğünü savunur. Bu durumda gerçek olanla olmayan arasındaki ayrımın kalktığını ifade eden Baudrillard kitle iletişim araçlarının insanı yönlendirdiği, beslediği Matrix benzeri bir sistemden bahseder.

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Matrix sisteminden biraz bahsedelim. Matrix filmi 1999 yılında, net tabanlı dijitallerin organizmalar haline gelmesi ve insanları köleleri haline getirmesini konu alır. İnsanların kapsüller içerisinde doğduğu 2000’li yıllar anlatılırken, dijital yazılımlar, dünyayı ve içindeki her şeyi buna insan da dahil kontrolü altına almıştır. İnsanlar kapsüllerde Matrix dünyasının enerji ihtiyacını karşılamaktadır. Reel yaşamda, kapsüllerde var olan insanların bilinçleri için gerekli olan –insanların yaşamları bilinçlerinin aktif tutulmasıyla mümkündür- sanal bir dünya oluşturulmuştur. İnsanlar bu dünyada tıpkı gerçek dünyadaki gibi yaşamlar sürmektedirler…

Hikayenin bu kısmı bizim için önemli, Baudrillard matrix benzeri sistemleri kastederken, insanın kitle iletişim araçlarına hapsolmasını konu ediniyordu. Kitle iletişim araçları ile beraber insanlar gerçekliğin temsiliyetinde –net tabanlı ortamlarda- yaşamlar sürmeye başladılar. İnternet tabanlı iletişim biçimleri insanların daha önce karşılaşmadıkları bir sistemdi. Daha önce buna benzer bir şey hiç görülmemişti. Telgraf, radyo, telefon ve televizyon kitle iletişim aracı olarak tek bir ortamda bulunabilir hale gelmişti. Saydığımız bütün bu kitle iletişim araçları, kitlelerin hareketlerini kontrol etmek ve yönlendirmek için yüz yıl boyunca siyaset arenasında kullanıldı. Bugün ise tek bir noktadan dahi kontrol edilme imkanını elde etti.

Bugün ABD seçimleri dün Türkiye seçimlerinde sosyal medya ya da “Yeni medya” olarak adlandırılan internet tabanlı kitle iletişim araçları önemini bir kez daha gözler önüne koydu.

Trump’ın oylarının çalındığını iddia ettiği tweetlerini uluslararası bir şirket haline gelen Twitter kendi yayın ilkelerine aykırı olduğu gerekçesi ve manipülasyon barındırdığı iddiasıyla engelleyerek yayından kaldırdı. Aynı Twitter Türkiye’de geçtiğimiz yıllarda gerçekleşen seçimlerde böyle bir prosedürü uygulamamıştı. Türkiye’de de ana muhalefetin liderliğinde buna benzer iddialar dile getirilmiş ve belli bir algı oluşturulmuştu.

Bu yasak neden Trump’ta belirginleşti?

Trump, sosyal medya şirketleri: Twitter, Instagram, Google, Apple, TikTok gibi dev kitle iletişim aracı üreten şirketlere karşı savaş ilan etmişti. Bu savaşta Trump’ın yeniden başkan seçilmesi bu kitle iletişim araçlarının aleyhine olan durumu daha da sertleştirecekti.

Twitter’ın ikircikli tutumuna bir örnek de geçtiğimiz günlerde Instagram tarafından Çeçenistan’da gerçekleştirilmişti. Bazı kullanıcılar Charlie Hebdo’yu eleştiren içerikler yüklemişlerdi, Instagram ise bu eleştiri içerikli yayımları yayından kaldırmıştı.

Küreselleşen devasa bir güce ve etkiye sahip olan yeni medya kitle iletişim araçları, devletlerden daha güçlü ve etkin olma şansını bulduklarından beri devletlerle anlaşmazlıklar yaşamakta. Reel dünyadaki problemlerden sıyrılmaya çalışan bireylere sanal dünyada özgürlükler vadetmekte.  

Yine Türkiye dün Youtube, Twitter, Facebook ve Instagram’a Türkiye’de temsilci bulundurmadığı için 10’ar milyonluk ceza kesmişti. Geçtiğimiz aylarda birkaç Avrupa ülkesi de bu şirketlere temsilci atanması zorunluluğu getirmişti. Ancak şu ana kadar görebildiğimiz kadarıyla yeni medya araçları kimi ülkelerde hızla bu isteğe olumlu cevap verirken bazı ülkelerde durumu olabildiğince geciktirmeye çalışmakta.

Şimdi başta belirttiğimiz matrix sisteme dönecek olursak, yeni medya araçları bireylerin sanal bir ortamda olmasını şu anki dünya koşullarında tabiri caizse –cazip görünerek- dayatmakta.

Yeni medyada yer almayan bireylerin yeni medyanın iletişim araçları ile mücadele etmesi oldukça zor görünüyor. Geleneksel medya araçları olan radyo, televizyon ve telefon hala kitlelere seslenebiliyorken –azınlık derecesinde- yeni medya araçları ise matrix sistemi ile kullanıcılar üzerinden hem kendisini beslerken bir yandan da geleneksel medya araçlarından daha etkili olabilmekte.

Daha iyi anlaşılabilmesi için matrix sistemdeki beslenme olayı bireylerin yani kullanıcıların yeni medyanın kitle iletişim araçlarına yüklediği, yazdığı, paylaştığı her şeyi bireyin, kullanıcın kendisinden karşılamakta. Kendisini geliştirmek için yine kullanıcılarından geri dönüşler sağlamakta. Kullanıcıların isteklerini, paylaşım aralıklarını öğrenerek zaman üzerinden bireyi yönlendirmekte ve bireylerin “hazlarını” taleplerini karşılayacak içerikler sunarak kullanıcının daha çok zaman geçirmesini sağlamayı amaçlamakta. Kapitalist düzende zaman paraya ve güce eşitlenmekte.

Matrix sistemde yer alan yeni medya araçları sürekli bir döngü ile kullanıcılarına istediği zaman özgürlük ortamı oluşturmakta istemediği içerikleri için ise engelleyici bir ortam olabilmekte.

Bütün bunlara rağmen hala yükselişte olan yeni medya araçları etkilerini arttırırken, bizlere gelecekte daha büyük problemlerle karşılaşabileceğimizi gösteriyor. Aynı zamanda yeniden sorgulaması yapılması gereken bir alan olduğunu da ispatlamakta. Yeni medyaların yayım politika ilkeleri şirketlerin sadece kendilerine bırakılmayacak kadar önemli bir konu. Tekelleşen medya araçları muhalifleri veya muhalif olarak görebileceği herkesi susturma yolunda ilerlemekte.     

HABERE YORUM KAT