1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Sorun Katar değil, Batı hayranlarının Arap düşmanlığı
Sorun Katar değil, Batı hayranlarının Arap düşmanlığı

Sorun Katar değil, Batı hayranlarının Arap düşmanlığı

Katar'ın Türkiye ile yaptığı işbirlikleri eleştirenlerin asıl dertlerinin Müslüman ülkelerle Türkiye'nin yakınlaşması olduğunu söyleyen Mehmet Acet, bu eleştirileri yapanların Batı hayranı tavırlarını yorumluyor.

30 Kasım 2020 Pazartesi 16:29A+A-

Yeni Şafak / Mehmet Acet

Satılmış ordu değil, satılmış kafalar

Eskiler, “Ettekraru ahsen velev kâne yüz seksen” demişler.

İfadeyi ‘yeniler’ için sadeleştirelim:

“180 kere bile olsa, bir şeyi tekrarlamak güzeldir.”

Benim için bu üçüncü tekrar olacak ama konu dönüp dolaşıp yine Katar mevzuuna geldiği için bir mahzur görmüyorum.

Katar Emiri Temim bin Hamed Es-Sani’nin Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a telefonda söyledikleri var ya hani, o anekdottan söz ediyorum.

“Sen destek vermeseydin Erdoğan ekonomik olarak çökecekti” diye çıkışan Macron’a Katar Emiri şöyle bir cevap vermişti:

“2017 Haziran ayında darbe girişimi yapılırken yanımda bir tek Tayyip Erdoğan vardı. O, benim babamdır. Ölene kadar bu böyle olacak. Onunla birlikte olmaktan asla vazgeçmeyeceğim.”

Katar’ın Türkiye ilgisi nereden geliyor diye soranlara verilebilecek cevaplardan biri de bu olabilir.

Gerçekten de 3,5 yıl önce Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan destekli bir darbe girişimi yapıldığında Katar Emiri’nin yanında bir tek Erdoğan yer almış, o destek sayesinde darbe girişimi başarısız olmuştu.

CHP’Lİ VEKİLİN İNANILMAZ KÜSTAHLIĞI

Geçen hafta Katar Emiri heyetiyle birlikte Ankara’ya geldi.

İki ülke arasındaki Yüksek Strateji Komitesi’nin 6’ncı toplantısı vesilesiyle yapılan ziyaret sırasında, aralarında İstanbul Borsasının yüzde 10’unun Katar Yatırım Otoritesine devrinin de bulunduğu 10 anlaşma imzalandı.

Malum, Türkiye’nin Katar’la olan yakınlığını ya da Katar sermayesinin Türkiye’deki varlığını yansıtan her fotoğraf karesi, Cumhuriyet Halk Partisi’ni çileden çıkartıyor.

Her defasında ‘nasırına basılmış bir adam gibi’ bağırarak tepki veriyorlar.

Bir ara Genel Başkan Kılıçdaroğlu, ‘ezber tekrarı’ yapar gibi her salı, her Meclis Grup konuşmasında, hemen hemen aynı cümlelerle Katar yatırımlarından duyduğu rahatsızlığı anlatırdı.

Ama bu son ziyaretten sonra, nasırına basılmış bir adamın verebileceği tepkiden daha fazlasına tanıklık ettik.

Daha fazla ve daha kaba saba, küstahça ve fütursuzca.

Kılıçdaroğlu, İstanbul Borsası ile ilgili konuşurken, 24 Kasım’da öğretmenler için kullandığı “AK Parti’ye oy veren öğretmene ben öğretmen demem” cümlesinin bir benzerini daha kurdu, “Verdiğiniz her oy haram olur” dedi.

Ali Mahir Başarır isimli CHP milletvekili ise, Katar meselesinde Parti içindeki ‘zehirli havanın’ etkisiyle olsa gerek, çok daha küstahça laflar etti.

HaberTürk’teki tartışma programında sözü Tank Palet Fabrikası’yla ilgili anlaşmaya getiren Başarır, “satılmış ordu” tabirini kullandı.

Tank Palet Fabrikası’yla meselenin ne olduğunu biliyoruz

2019’da Kılıçdaroğlu’nun her konuşmasında konuyu buraya getirmesi üzerine Milli Savunma Bakanlığı bu konudaki soru işaretlerini gidermek adına bir açıklama yapmış, bu fabrikanın mülkiyetinin ve yönetiminin Milli Savunma Bakanlığı’nda olduğunu, işletme kısmında Katar’ın söz sahibi olduğunu ve bir mülkiyet satışının söz konusu olmadığını duyurmuştu.

Mesele Tank Palet Fabrikası ya da bu fabrikanın mülkiyetinin kimde olduğu meselesi değil tabii.

CHP açısından mesele, bu işin içinde bir Arap sermayesinin yani Katar’ın olması meselesi.

BORSA İSTANBUL’UN HİSSELERİ DAHA ÖNCE DE AVRUPA’YA SATILMIŞTI

Türkiye Yatırım Ajansı’nın verilerine göre, 2003 ila Eylül 2020 arasında Türkiye’ye gelen yabancı yatırım sıralamasında birinci sırayı Hollanda alıyor.

Sıralamada Avrupa ülkeleri ve ABD, onuncu sıradaki Azerbaycan’ın önünde yer alıyor.

Yani Katar, bu sıralamada ilk 10’da bile yer almıyor.

Borsa İstanbul’un yüzde 10’unun satışına gelince.

Anlaşmanın perde arkasında şöyle bir hikâye var:

Borsa İstanbul’un bugün Katar tarafından satın alınan yüzde 10 hissesi, 2015’te Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası tarafından satın alınmış olan hisseden oluşuyor.

2015’te böyle bir satış Avrupa’ya yapılınca, CHP’den kılını kıpırdatan olmamış tabii.

Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası’nı Katar yerine yine Batı’dan bir ülke almış olsaydı, sizi temin ederim, yine sesleri çıkmayacaktı.

Ama görüyorsunuz işte, işin içinde Katar olunca, işin içinde bir Arap sermayesi olunca, CHP açısından mesele “satılmış ordu” küstahlığına kadar gidebiliyor.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, dün Kanal 7’de yaptığımız programda bu konular gündeme gelince şunları söyledi:

“Katar, Türkiye’yi kuşatanların eksenine girseydi, CHP’nin Katar ile bir sorunu olmazdı. Tıpkı Yunanistan, Suudi Arabistan, BAE ile bir sorunları olmadığı gibi. Dikkat edin Türkiye düşmanları ile hiçbir sorunları yok. Asla bunlara karşı bir şey onlardan duyamazsınız.”

İşin bir böyle bir tarafı var.

Bir de, bir ideolojik hastalık halini almış olan, Türkiye’nin Müslüman ülkelerle olan yakınlaşmasına duyulan alerji var.

Katar’a karış takınılan bu tutumu başka nasıl izah edebileceksiniz ki?

HABERE YORUM KAT