1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Seyahat Etmek İnsana Ne Kazandırır?
Seyahat Etmek İnsana Ne Kazandırır?

Seyahat Etmek İnsana Ne Kazandırır?

Seyahat etmenin insanın ufkunu açan şeylerden biri olduğunu söylediği bugünkü yazısında Taha Kılınç, Kur’an’ın insanı seyahat etmek konusunda cesaretlendirdiğini dile getiriyor ve ilgili ayetlerden örnekler veriyor.

25 Ağustos 2018 Cumartesi 14:04A+A-

Bugün Yeni Şafak gazetesinde “Seyahat Ediniz” başlığıyla Taha Kılınç imzalı yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:

Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi bilir ikilemini, “Hem çok okuyan, hem de çok gezen” şeklinde çözdüm, epey bir zaman önce. Okumak işin teoriğiyse, gezmek de pratiğiydi çünkü. Ve teori olmadan pratik, pratik olmadan da teori bir işe yaramazdı. O halde, ikisini birbirinden hiç ayırmadan, hayat boyu sürdürmek gerekirdi.

Genç arkadaşlarla ne zaman buluşsam -ki epey sık oluyor bu- onlara hep şunu söylüyorum: “Seyahat ediniz!” Ufkumuzun açılması için, taassup ve önyargılarımızdan arınmamız için, bir yere saplanıp kalarak körleşmememiz için, bilgimizin ve görgümüzün artması için, yanlışlarımızı fark etmemiz için, doğrularımıza daha güzel sahip çıkmamız için… Seyahat etmemiz şart.

Kur’ân’da seyahat etmekle ilgili çok sayıda ayet var. “Yeryüzünde gezip dolaşın…” şeklinde verilen emirler, namaz ve diğer ibadetleri emreden ayetlerdeki ifadelerle aynı gramer özelliğinde. Yani, emirlerin bağlayıcılık düzeyi aynı. “Namazı kılın”, “Zekâtı verin”, “Cihad edin”, “Yeryüzünde gezip dolaşın”, hepsi aynı biçimde dile getirilmiş. O zaman, seyahat etmenin sadece dünyevî bir keyif veya boş zamanları doldurmak için yapılacak bir aktivite olmadığı, aksine ilahî bir direktif olduğu anlaşılıyor.

Seyahat etmekle ilgili ayetlerin belki de en dikkat çekicisi şu: “Sizden önce de nice nice yaşam tarzları / medeniyetler / usuller gelip geçmiştir. O halde, yeryüzünde gezip dolaşın da, (hakikati) yalan sayanların akıbeti nasıl olmuş, bir bakın.” (Âl-i İmrân/137). Arapça metniyle, mushafta bir buçuk satırlık bir ayet bu.

“Yaşam tarzları, medeniyetler, usuller” olarak tercüme edilen kısımda kullanılan kelime: “Sünen”. Arapça’ya aşina olanların da anlayacağı gibi, bu kelime “sünnet” kelimesinin çoğulu. Ve yaşam tarzından toplumsal uygulamalara, insanoğlunun yeryüzünde bıraktığı izlerden kurduğu medeniyetlere ve oluşturduğu usullere kadar, oldukça geniş bir çağrışım ağına sahip. Kur’ân, seyahat için bizi cesaretlendirirken, bizden önceki yaşam tarzlarına ve bırakılan izlere dikkatimizi çekerek söze başlıyor. Adeta, “Etrafınızdaki her şeye bu nazarla bakın ve bakışlarınızı dışarı doğru açın” mesajı veriyor hepimize.

Bir buçuk satırlık ayetin bize emrettiği şeyler şunlar: Tarih okumak, coğrafya bilmek, yetecek kadar arkeoloji bilgisi edinmek, toplumların yapısını kavramamıza yardım edecek derecede antropolojiye aşinalık, İslâm’a uygun seyahat ve turizm alternatifleri geliştirmek, helâl yeme-içme ve konaklama alanları oluşturmak, ulaşım araçları edinmek ve bunları kullanmayı bilmek… Liste daha da uzatılabilir.

Müslümanlar olarak dünyaya, tarihe, coğrafyaya, medeniyetlere ve kültürlere böylesine derin bir bakış geliştirebilsek, galiba “yeryüzünde halifelik” noktasında ciddi bir ilerleme kat etmiş oluruz.

***

Seyahat tavsiyesinde bulunduğum muhataplarım, çoğu kez öğrenci kardeşlerim oluyor. Yukarıdaki cümleleri benden duyduklarında, “Sen bize seyahat etmeyi öneriyorsun, ama biz öğrenci adamlarız. Burslarımızı bile denkleştiremiyoruz ki kalkıp seyahate çıkalım!” şeklinde itirazlar yükseltiyorlar. Haklı olarak. Ama ben teslim olmuyorum, onlara ikinci bir tavsiyede bulunuyorum: Seyahat kumbarası edinmek.

“Bir kumbaranız olsun. Buna her gün mutlaka birkaç kuruş atmak suretiyle, para biriktirmeye başlayın. Göreceksiniz, bir senenin sonunda, en az bir Balkan ülkesini görecek kadar para biriktirmiş olacaksınız. Pasaport masrafları da dâhil” diyorum, itirazlarına cevap olarak. 11 yaşından itibaren gurbette büyümüş bir çocuk olarak, öğrencilerin karşı karşıya kaldıkları her türlü sefaletten haberim var. Ama bir şeye samimiyetle niyet ettiğimizde ve ısrarla yola düştüğümüzde, onu mutlaka yerine getirebileceğimizi de biliyorum. Tecrübeyle sabit.

***

Seyahati lüks, israf veya boş adam işi olarak değerlendirmek bizde çok yaygın. Bunda toplumsal algılar kadar, ekonomik meselelere bakış da etkili. Yazlığı, kışlığı, otomobilleri, banka hesabında mevduatları olup da, sıra yolculuğa çıkmaya gelince “Şimdi elim dar” diyen biri, üşengeçliğine ve çekingenliğine mazeret uyduruyordur. Aynı şekilde, sigara tiryakisi olup bu zararlı alışkanlığa her ay birkaç yüz lira yatıran biri, sene sonunda bir yurtdışı seyahati yapma imkânından da mahrum kalıyor demektir. Aslında mümkün iken mümkün hale getirmediğimiz birçok durum için, benzer kıyaslamaları yapabilirsiniz.

Seyahate çıkmak için, belli standartların oluşmasını ve oturmasını beklemek de bizi yola çıkmaktan alıkoyan bir başka unsur. Ciddi bir birikimimiz olsun, konforumuz beş yıldıza çıksın, yolculuk ultra-lüks şartlarda gerçekleşsin, konaklama imkânları göz kamaştırsın, çocuklar büyüsün ve bize ayak bağı olmasın vs. derken, evlerimizde çakılıp kalıyoruz.

Sırtlarına çantalarını alıp dere-tepe gezen, emzikli bebekleriyle dağ başlarında kamp kuran, İslâm dünyasının en ücra köşelerinde girmedik delik bırakmayan yabancılar, bize bu konuda ders ve ibret olmalı. Biz kapılarımızı ve perdelerimizi sımsıkı kapatıp evlerimizde her akşam çay içerken, “seyahat ediniz!” emrini başkaları yerine getiriyor.

***

Aslında bu yazıda, “Bir Müslümanın 40 yaşına kadar mutlaka ziyaret etmesi gereken 5 coğrafya” başlığına da değinecektim. Ama seyahatin öneminden laf açınca, söz uzadı. Çarşamba yazısında, tam buradan devam edelim.

HABERE YORUM KAT

2 Yorum