1. HABERLER

  2. HABER

  3. MEDYA

  4. Seçimden Önce ve Seçimden Sonra Hüsnü Mahalli: Hem Yalancı, Hem Pişkin!
Seçimden Önce ve Seçimden Sonra Hüsnü Mahalli: Hem Yalancı, Hem Pişkin!

Seçimden Önce ve Seçimden Sonra Hüsnü Mahalli: Hem Yalancı, Hem Pişkin!

​​​​​​​Sözcü’de seçimden 2 gün önce ve seçimden 2 gün sonra yazdığı 2 yazı bir Hüsnü Mahalli klasiği olarak medya kayıtlarına girecektir mutlaka!

27 Haziran 2018 Çarşamba 21:30A+A-

Gazetecilikten ziyade Suriye muhaberatıyla ilişkili olduğu, hatta doğrudan muhaberat adına görev yaptığı iddialarıyla bilinen Hüsnü Mahalli seçim öncesi ortaya attığı tumturaklı sözlerini seçim sonrası yazdığı yazıda öyle bir tevil etmiş ki, insanın aklına hemen “utanman yoksa her şeyi söyleyebilirsin” sözü geliyor.

Hüsnü Mahalli'nin seçimden önce ve sonra yazdığı yazılar:

Seçimden Önce 22 Haziran 2018:

Bu İş Bitti / Hüsnü Mahalli

Ağustos 2014'te yapılan seçimde Er­doğan oyların %51.7'sini alarak birinci turda seçildi.

İhsanoğlu'nun adaylığını protesto eden CHP'lilerden 5 milyon vatandaş sandığa git­mediği için katılım %76 olarak gerçekleşti.

Haziran 2015'te yapılan parlamento seçim­lerinde AKP % 40.8 aldı. Katılım % 86.6

Kasım'da bu oran %49.5 oldu. Katılım % 85.2 Nisan 2017 referandumunda % 51.4 Evet çıktı. Katılım % 85.3 CHP hile yapıldığını ve aslında Hayır'cıların % 52 old­uğunu söyledi.

Gelelim bugüne.

Nisan referandumunda ve öncesinde cum­hurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ı destekley­en MHP Kasım 2015'te %10.9 oy aldı.

Esas soru AKP ve Erdoğan şimdi yukarıda­ki oranların hangisine yakın?

Ya da biz hesap kitap yaparken hangi oranı baz alarak seçimin olası sonuçlarını tahmin edeceğiz.

Ağustos 2014 (51.7), Haziran 2015 (40.8), Kasım 2015 (49.5) ya da Nisan 2016 (51.4).

Bana göre MHP ve BBP desteğine rağmen AKP, Erdoğan ve Cumhur İttifakı olabilecek en kötü durumda.

Bu iş buzdolabı, fırın, bedava kek, börek, çay ve kahve ya da parklarda yuvarlan­makla olmaz.

Ama en önemli neden Muharrem İnce'nin performansı ve bunun sonu­cu olarak toplum nezdinde kazanılan inandırıcılık, güvenirlilik ve duygusal sempati.

Bir de CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun başardığı Millet İttifakı.

Seçmenler İnce'nin seçilmesi durumunda sosyal demokrat, milliyetçi, muhafazakar ve dindar üç partinin iktidar olacağını düşüneceği için çok kolay kararını alır ve birinci turda Mil­let İttifakı'na ikinci turda ise İnce'ye oy verir.

HDP'liler dahil.

Bu durumda;

CHP'nin oyu %25-26, HDP'nin %11-12 olduğuna göre her ikisinin toplamı yak­laşık %36-37.

İYİ Parti, AKP ve MHP'den ne kadar oy alabilir?

Bana göre en kötümser tahmin %12-13.

Meral Hanım çok başarılı.

Ya Saadet?

O da daha önceleri AKP'ye kaptırdığı % 3 civarındaki seçmen kitlesini geri alabilir.

Karamollaoğlu çok iyi çalışıyor.

Hepsinin toplamı %52-53 oluyor.

Peki ne olabilir?

Hilenin olmayacağını düşünerek seçim sonucunu belirleyecek üç faktör var:

1– Ortalama % 86 olan seçime katılma oranının yükselmesi.

2– Akşener ve Karamollaoğlu'nun kendi seçmenlerini olduğu gibi koruyarak ikinci turda İnce'ye tam destek vermeleri.

3– Muharrem İnce'nin daha önceleri Erdoğan ve AKP'ye oy vermiş katı ve sekter olmayan esnek seçmenleri ikna ederek oylarını alabilmesi.

Olası mı?

Bence kesin.

Bu durumda;

1- HDP'nin % 10'u geçmesi durumunda, ki kesin, Millet İttifakı TBMM'de çoğunluğu sağlar.

2- Yukarda özetlediğim koşulların sağlanması halinde Muharrem İnce ikinci turda kesin seçilir.

Ortalama % 54-55'le.

Mitinglerde görülen hava yanıltıcı değilse bu oran daha da aratabilir.

İşte o zaman sürpriz olur.

Ya da bizim gördüğümüz her şey halüsi­nasyondur ve Erdoğan yine %50+1'le kazanır.

Olur mu?

Olmaz.

Olursa başka şeyler olur.

Türkiye perişan olur.

Ülke karanlığa gömülür.

Onlarca korkunç senaryo yazılabilir.

Türkiye ve dolayısıyla Ortadoğu için.

Ne pahasına olursa olsun buna izin veremeyiz vermemeliyiz.

Nasıl mı?

En yoğun şekilde oy kullanıp sandıklara sahip çıkarak.

Dün de yazdım:

Aydınlık bir Türkiye ve Ortadoğu için.

Hiç de zor değil.

AKP birçok şeyi berbat etti ama bizim sağduyu, vicdan ve ülke sevgimiz her şeyi ve herkesi yenecek güçtedir.

Bu Cumhuriyet kolay kurulmadı.

Bu coğrafyanın insanları 100 yıldır acı çekiyor.

Ben ARTIK YETER diyorum.

Siz de derseniz gür çıkar sesimiz.

Aydın ve mutlu bir Türkiye için.

Suriye, Irak ve İran'la kardeşçe, dostça ve barış içinde yaşamak için.

Duygusal ve hamasi söylemlerden hiç hoşlanmam.

100 yılın seçimini yapıyoruz.

Ya biz CUMHRİYET diyeceğiz ya da diğerleri bu dosyayı kapatacak.

Sonrası mı?

YOK.

Yok olmamak için ‘kader' karşınıza Muhar­rem İnce'yi çıkardı.

Değerini bilin.

Ben çok ciddiyim.

Televizyonlardan hatırlayın beni.

Ben ne dersem çıkar ve olur.

İnce de olacak.

Seçimden Sonra 27 Haziran 2018:

Özür Dilerim / Hüsnü Mahalli

Davranışlarda olduğu gibi yazılarda da taktiksel ya da stratejik yola başvurulur.

Ya da ben öyleyim.

Taktiksel yazılarda o günün konu ve ortamına göre sözcük ve cümleler kullanılır.

Gerektiğinde taraf tutar duygusal olunur.

Stratejik olanlarda orta ve uzun vadeli tespitler yapılır, net, açık ve somut verilere dayalı objektif olunur.

‘Beğenmeyen ya da kızan varsa beni ilgilendirmez' denilir.

Gerçek ve onurlu bir gazeteci için en iğrenç şey düşündüğünü yazamaması ya da anlatamamasıdır.

Bazen korkudan değil insanlar üzülmesin diye.

Bazen de bazı şeyler gerçekten yazılmaz.

Tıpkı bu seçim sürecinde olduğu gibi.

Gelinen noktada ve sonuçların açıklanmasıyla yazılacak hiçbir şey kalmadı.

Görüntü bazen flu ama çoğu zaman karanlık.

Somut karşılığı olmayan onlarca soru ve soru işareti var.

Kafası biraz olsun çalışan bir insan her şeyi anlar.

İşte bu nedenle bu köşede yazmaya başladığım 18 Nisan'dan seçim gününe dek yazdığım tüm yazılarda yukarıda anlatmaya çalıştığım iki yönteme başvurdum :

Taktik ve strateji.

Birinci türde İnce, CHP, Akşener, Karamollaoğlu, Demirtaş ve Millet İttifakı'na destek vermek için motivasyon amaçla yazılar yazdım.

Yani duygusal ve taraflı davrandım.

Ama yalan söylemeden ve abartmadan.

İnsanların buna gereksinimi olduğunu biliyordum.

Öyle olmasaydı:

Cuma günü yazımı şöyle bitirmezdim.

‘Kader' karşınıza Muharrem İnce'yi çıkardı.

Değerini bilin.

Ben çok ciddiyim.

Televizyonlardan hatırlayın beni.

Ben ne dersem çıkar ve olur.

İnce de olacak'

Ayşenur Arslan o gün bu bölümü Halk Tv'deki programında okuyunca insanlar çok heyecanlandı.

Çok sayıda okuyucum ve izleyicim aradı.

Doğal çünkü herkes çok duygusal, umuda hasret ve rüya görmek istiyordu.

Oysa stratejik gerçekler ve matematik buna izin vermiyor ve vermeyecekti.

Kişisel sohbetlerde hep bunları konuşuyorduk.

Bu nedenle yanılttığım ve umutlarını boşa çıkardığım insanlardan özür diliyorum.

Çünkü insanlarda şöyle bir algı var ‘Hüsnü Mahalli yalan  söylemez, şimdiye kadar ne dediyse doğru çıktı ve ne derse o olur'.

Umarım onların bana olan güveni sarsılmamıştır.

Onlara yani sizlere yalan söylemedim ama sizi motive etmek, heyecanlandırmak ve mutlu kılmak istemiştim.

Yani benimki ‘beyaz' yalandı.

Çünkü ben Erdoğan ve AKP'nin kaybedeceğine inanmıyordum.

Bunun bir çok nedeni var.

Bunları 12 Haziran gecesi tarihe bir not düşmek için yazdığım ancak o gün yayınlamadığım yazıda özetlemiştim.

‘Sakıncalı sözcüklerini' ayıklayarak bu yazıyı yarın sizinle paylaşacağım.

Sonrasında geçen süre içinde bu köşede yazdığım yazılarda uyarı niteliği taşıyan bölümleri yine buraya taşıyacağım.

Aynı süre içinde Twitter hesabımda paylaştığım benzer tespit ve uyarıları hatırlatacağım.

Herkes olup bitenlerden ders çıkarsın diye.

Özellikle ‘bizim cenahtakiler'.

Önümüzdeki günlerde onlarla ilgili çok şey yazabilirim.

Bu kafa, karakter ve davranışlarla Türkiye AKP'ye teslim edildi.

Tek olmasa da en büyük sorumlu ve dolayısıyla suçlu CHP ve kaprisli ‘sol' kesimler.

Aptalca yaklaşımlar, cahil kafalar ve bilgi yoksunu beyinlerle  televizyonlara çıkıp halka yalan söyleyenler ayrı bir konu.

Türkiye'nin artık farklı bir ülke olduğunu bilmiyorlar, görmüyorlar ya da bu durum onların da işine geliyor.

Herkes ‘işini gücünü' ona göre ayarlamış, tezgahını kurmuş ya da küçük tatminlerle avunuyor.

Genetik, sosyolojik ve psikolojik hikayeler.

Muhalif olmak ya da muhalefet yapmak bu tiplere maksimum haz veren bir fantezidir.

Öncesi de var ama Halk Tv'de Ayşenur'la yaptığım her programda üç yıldır mutlaka şöyle demişimdir ‘Karanlığın da karanlığı gelecek'.

Şimdi artık bu lafa da gerek kalmadı.

Daha önce anlattım ama yine de önümüzdeki günlerde tekrar yazarım.

Ders alanlar olur mu?

Hiç sanmam.

Bari halktan özür dilesinler.

Benim yaptığım gibi.

Sonrasında mı!

Birlikte düşünür karar veririz.

Etiketler :

HABERE YORUM KAT

9 Yorum