1. YAZARLAR

  2. M. HASİP YOKUŞ

  3. Sadr’ın ipiyle kuyuya inilir mi?
M. HASİP YOKUŞ

M. HASİP YOKUŞ

Yazarın Tüm Yazıları >

Sadr’ın ipiyle kuyuya inilir mi?

02 Ağustos 2022 Salı 15:08A+A-

Son günlerde parlamento işgali ve çeşitli protesto gösterileriyle Sadr yanlıları Irak’ta gündemin birinci sırasındaki yerlerini koruyorlar.

Şiilikte önemli olduğu halde dini bir vasfı olmayan,  Bağdat’ın gayrı resmi olarak “kurtarılmış bölge” ilan edilen Sadr mahallesi dışında Irak yönetiminde de herhangi bir idari görevde bulunmamış bu genç siyasetçi; çaresizliğin, yılgınlığın, bezginliğin kol gezdiği Irak coğrafyasında kitleler için büyük bir umut, ama aynı zamanda merkeziyetsiz, dağınık ve kaotik bir siyasal tablo içerisinde büyük bir risk barındırıyor.

Sadr’ın takip ettiği siyaset için yapılabilecek en özlü tanım popülizmdir.

Babası Ayetullah Muhammed Sadık EsSadr ve iki kardeşi suikast sonucu öldürülmüş, kayınpederi Ayetullah Muhammed Bakır EsSadr Saaddam rejimi tarafından idam edilmiş bir aileden gelmiş olması kuşkusuz ki dini ve siyasi popülaritesinin esasını teşkil etmektedir.

Uzunca bir süreden beri hükümetlere verdiği manifesto şeklindeki direktiflerle dikkat çekiyor. Kimi zaman örneğin “size 100 gün süre tanıyorum,  Irak’ta elektrik sorununu tümüyle çözmezseniz veya işsizlik ve ekonomik sorunları çözmezseniz kitleleri sokağa dökerim” şeklinde kitlelerin hoşuna giden ama aslında hayata geçirilme imkânı olmadığını kendisinin de çok iyi bildiği irrasyonel taleplerde bulunuyor.

Hatırlayınız, 2018 yılında Adil Abdülmehdi yönetimine karşı düzenlediği protestolarla hükümete zor anlar yaşatmıştı. Popülaritesinin zirvesine çıktığı dönem de esasen bu dönemdir. Bu popülarite bir sonraki seçimde etkisini göstermiş ve 330 sandalyeli mecliste 73 milletvekilliğiyle Sadr grubu birinci parti olarak çıkmıştı.  

Bütün dikkatleri üzerinde toplayan Sadr’ın ne yapacağı büyük bir merak konusuydu. Sadr’ın uzunca bir süredir takip ettiği siyasi çizgisinden taviz vermediğini teslim etmek gerekiyor. İran yanlısı Şii Koordinasyon Çerçevesi bloğuna karşı mesafeli tutumunu sürdürdü. Şiilerin domine ettiği bir Irak’ın parçalanmaya doğru gideceği yönündeki kanaatini yüksek sesle ve her fırsatta dile getirerek Sünniler ve Kürtlerle koalisyona daha sıcak baktığını söyledi.

ABD müdahalesi sonrasında Irak’ı altın bir tepsi içerisinde kucaklarında bulan İran yanlısı Şiiler, İran’ın da destek ve yönlendirmeleriyle kendilerinin içerisinde yer almadıkları bir hükümetin kurulmasına müsaade etmediler. Bu satranç oyunu içerisinde 9 ay bekleyen Sadr, milletvekillerine istifa çağrısında bulundu.  Sadr grubunun bu riskli hamlesi bütün dengeleri altüst ederek Irak’ta anayasal koşullar içerisinde bir hükümetin kurulması ihtimalini de zora soktu.

ABD’nin işgal ve sömürü politikalarına kafa tutarken beri tarafta eş zamanlı olarak İran’ın bölgedeki emperyal hedeflerine ve Şiilerin hukuksuz, adaletsiz ve ilkesiz yönetim hırslarına itiraz ederek “Iraklılık kimliği” çerçevesinde bir yönetim oluşturma çabası takdire şayandır. Ancak, bu gayretlerini belirlenmiş teamüllerin dışına çıkarak yapması, (anayasanın değiştirilmesi ve parlamenter sistemden vazgeçilmesi talebi gibi) işin büsbütün kaotik ve içinden çıkılmaz bir hal almasına sebebiyet veriyor. Anayasa ve ülkenin yönetim biçimi gibi toplumun tüm kesimlerini ilzam eden ve hele ki Irak gibi yamalı bohçaya dönen bir coğrafyada toplumun diğer kesimleriyle diyalog ve konsensüs ihtiyacı duymaksızın bir ültimatom şeklinde dayatması büyük bir çelişkidir. Örneğin her grup kendi beklenti ve taleplerini bu tarzda dayatırlarsa Iraklılık kimliği etrafında toplumsal bir mutabakat nasıl sağlanacak?

Sadr grubunun meclisten çekilmesi sine-i millete dönme şeklinde okunabileceği gibi işi sokaklara taşıma niyeti olarak da okunabilir. Bu da Şiiler arası rekabet ve çekişmenin fiili çatışmaya dönüşmesi anlamına geliyor. 73 milletvekilinin istifasının alelacele kabul edilerek işleme konması, İran yanlısı Şii blok tarafından büyük bir yükten ve beladan kurtulma imkânı şeklinde olaya bakıldığını göstermektedir. Güçleri elverse süreci bu yönde işleteceklerini tahmin ediyorum. Siyasi müktesebatları, yönetim tecrübeleri ve İran desteği bu yönde kendilerine büyük bir avantaj sağlıyor. Nitekim, son kertede Sadr, anayasaya ve kör topal yürüyen teamüllere sadık kalmayan ve suç işleyen bir pozisyona düşmüş durumda.

Irak’ın bu hali esasında ümmet olarak içerisinde bulunduğumuz halin dışa yansıyan somut bir kopyası gibi. Siyasi, mezhebi ve etnik temelde içerisinde bulunduğumuz karmaşa en net şekilde Irak ve Suriye sahasında somutlaşmış durumda.  Olayın elbette bölgesel dinamiklerle de ilgisi var ama en temelde ümmet olarak yaşadığımız acz ve zafiyet, bölgesel sorunlarımızın da çözümsüz kalmasına ve kronik bir hal almasına sebebiyet vermektedir. Sorunlarımızı çözecek mekanizmalarımız yok, dışarıdan yapılan müdahaleler ise sorunlarımızın daha da büyümesi ve içinden çıkılmaz bir hal almasından başka işe yaramıyor.

 

 

 

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum