1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Rusyaseverlere Türkiye’nin NATO’ya nasıl girdiğini hatırlatalım
Rusyaseverlere Türkiye’nin NATO’ya nasıl girdiğini hatırlatalım

Rusyaseverlere Türkiye’nin NATO’ya nasıl girdiğini hatırlatalım

Türkiye medyasında büyük bir kesim Rusya’nın Ukrayna işgali ile birlikte Rusya ve Putin safında gönüllü propaganda erleri olarak arzı endam etti. Bu kişilerin Türkiye’nin NATO’ya girme nedenini de takipçilerine anlatmasını isterdik.

13 Mart 2022 Pazar 20:02A+A-

7 Aralık 1925’te Sovyetler Birliği-Türkiye Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması imzalandı. Buna göre, taraflardan biri saldırıya uğrarsa, diğeri tarafsızlığını koruyacak; her iki taraf, diğer devletlerle, birbiri aleyhine bir ittifak ya da siyasi içerikli bir anlaşma yapmayacak ve diğer devletlerle imzacı ülkelerden birine karşı girişilmiş düşmanca bir eyleme katılmayacaktı. Üç yıl için geçerli olan antlaşma, sonraki yıllarda (1929 ve 1931) imzalanan protokollerle sürdürüldü; 7 Kasım 1935'te on yıl süreyle son kez uzatıldı. Ancak II. Dünya Savaşı'nda SSCB, 19 Mart 1945'te Türkiye'ye bir nota vererek, 7 Kasım 1945'te süresi bitecek olan antlaşmanın bu tarihten sonra geçersiz olacağını bildirdi.

Stalin yönetimindeki SSCB verdiği noka ile Türkiye’den Kars-Ardahan ile Boğazların SSCB’ye devredilmesini istedi. Türkiye’nin 1947 yılına kadar SSCB’nin saldırı cenderesi altında yaşadı. Türkiye kendi isteğinden ziyade SSCB’nin nükleer silah gücü ve saldırgan tavrı nedeniyle 1947’de NATO’ya üyelik başvurusunda bulundu. Kore savaşında Batı bloğunun yanında askeri olarak durduktan sonra 1952’de Türkiye NATO’ya üye olmuştur.

1945 ile 1952 yılları arasında SSCB’nin Türkiye’ye yaptığı tehditler ve birçok provokasyon o dönem ki gazeteler ve araştırmalar takip edilirse görülecektir. Bu tehdit ve provokasyonların bugün Ukrayna’ya karşı yürütülen politikanın aynısı olduğu görülecektir.

TBMM Başkanı Kâzım Karabekir'in 20 Aralık 1945 tarihli Meclis oturumunda Kars ve Ardahan’a yönelik SSCB'nin taleplerine ilişkin uyarısı:

“… Kars yaylasına hâkim olmak demek, Anadolu’yu istila etmek için pusuya yatmak demektir. Kars yaylasına hâkim olmak, demek, Dicle ve Fırat’ın boyunca, Akdeniz ve Basra Körfezine inen yolların tepesine hâkim olmak demektir. Kars yaylası oralara inecek büyük seli tutan biricik settir. Boğazlar; milletimizin hakikaten boğazıdır. Oraya el saldırtmayız. Fakat şunu da bilmelidir ki; Kars yaylası de millî bel kemiğimizdir. Kırdırırsak yine mahvoluruz. Rus komşularımızı idare eden yüksek kimseler bilirler ki biz İstiklal Harbi’ne hangi şartlar altında girdik. Tek bir müttefikimiz mi vardı? Bütün cihana hâkim olan galip devletlere karşı istiklal davasına atıldık, ölüm bir kere olur dedik. Sonuna kadar çarpışırız Tek bile kalsak son dağın başına çekilir de kendimize orayı mezar yaparız dedik. Hâlbuki bugün iş bu kadar kötü değildir. Benim temennim bir Türk Milletvekili olarak, Rus dostluğunu birinci derecede yapmış, muahedelere bağlanmış, Hükümetime bu suretle vazife görmüş bir insan sıfatı ile dilerim ki eski Çarlık düşmanlığı bir kere hortlamasın. Bu dostluk asla bizim tarafımızdan bozulacak değildir. Eğer bozulursa, cihan yıkılmaya kadar düşmanlık sürüp gidecektir. Bundan Türk çok zarar görecektir, fakat Rus dostlarımızda, yine o zaman kendilerinin de ağzından defalarca işittiğimiz gibi, çok zararlar görecektir… …Eğer Ruslar bizden yer istemekte ısrar ederlerse hiç şüphe yoktur ki dövüşeceğiz; fakat istikbal bize olduğu kadar kendileri için de karanlık olur. Cihan yıkılmaya kadar ve tek bir Türk kalıncaya kadar varımızı, yoğumuzu ortaya koyarak uğraşacağız. Paramızı dişimizden tırnağımıza kadar silahlanmaya sarf edeceğiz. Bu takdirde iki taraf ta hayattan, beşeriyetten, medeniyetten nasibini alacak değildir. Burada son sözümü söylerken, Rus komşularımıza, Rus dostlarımıza bir cümle daha ilâve etmek yerinde olur: Türk dostluğu Ruslara da kuvvet verir. Türklere güvensinler. Fakat Türk dostluğunun yolu da ancak milletimizin iradesinin tecelli edebileceği bu Büyük Millet Meclisi’nden ve onun kurduğu Devlet manzumesinden geçer.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum