1. YAZARLAR

  2. ABDULHAKİM BEYAZYÜZ

  3. Pratik Vakıamız İle Hadis Kriterlerimizin Neresindeyiz?
ABDULHAKİM BEYAZYÜZ

ABDULHAKİM BEYAZYÜZ

Yazarın Tüm Yazıları >

Pratik Vakıamız İle Hadis Kriterlerimizin Neresindeyiz?

12 Eylül 2019 Perşembe 21:05A+A-

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Yüce Allah’a hamd resulüne selam olsun. Bugünkü yazımızda Mevzu hadislerin ayıklanması için yapılan faaliyetlerin ve bu faaliyetlerin yeterli olup olmadığının üzerinde durmaya çalışacağız inşallah.

Öncelikle belirtmemiz gerekiyor ki, Sahih hadislerin belirlenmesinde olduğu gibi, mevzu hadislerin tespitinde de ciddi bir sorunumuz var. Bu temel sorun kriterlerin sonradan belirlenmiş olması ve ehli rey ile ehli hadisçilerimizin kriterlere farklı yaklaşım ve uygulamalarıdır.Doğal olarak bu durum hadis usulüne dair bir şey söylemek isteyenleri zorluyor ve zihinlerinin karışmasına neden oluyor.

Bu kafa karışıklığına bir örnek olarak, Diyanet ansiklopedisinin“Metin” başlığında, metin tenkidinin olup olmadığına dair söylenen şeylere bakalım; “ Bazı İslam âlimlerinin tenkit zihniyetine yeterince sahip olmadığı söylenebilirse de hadiste metin tenkidi yapılmadığı ileri sürülemez. İlk dönem hadis musanniflerinin birçoğu, hangi şartları taşıyan hadisleri sahih kabul ederek kitaplarına aldıklarını belirtmiştir. (yazarımız bu kriterlerin metne dönük mü, senede dönük mü olduğunu belirtme ihtiyacı bile duymayarak, sanki konuyu gözden kaçırmak istediği izlenimini vermektedir.) Bu şartları başkaları yeterli bulmayabilir. (Büyük ihtimalle ehli rey fakihlerine işaret ediyor.) Metinlerin tedkik ve tenkidinde bütün âlimlerin görüş birliği içinde olması da beklenemez. Mesela hadislerin mevzu olduğunu gösteren alametler tamamen metinle ilgili özelliklerdir. (yazarımız bu kriterleri fakihlerin mi hadisçilerin mi oluşturduğuna değinmiyor. Ayrıca bu kriterlerin elimizdeki hadis kitaplarının yazılmasından çok sonraları ortaya çıktığını da belirtmeye yanaşmıyor. Nitekim Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulu kitabında bu konuyla ilgili olarak şunları söyler: Mevzu hadisleri bir araya getiren müstakil kitapların hadis eserlerinin telif edilmeye başladığı hicri ikinci ve üçüncü asırlarda yazıldığı bilinmemektedir. Bu dönemin genel telif anlayışı isnadını zikretmek şartıyla sahih, zayıf ve mevzu hadisleri bir arada zikretmekti. Dolayısıyla ilk dönem hadis kaynaklarında, oranları farklı olmakla birlikte mevzu hadis bulunabilmektedir. Mevzu hadisleri müstakil eserlerde toplama faaliyetinin, yaklaşık olarak hicri beşinci asırdan itibaren başladığı söylenebilir.1) Metinlerin tedkik ve tenkidinde bütün âlimlerin görüş birliği içinde olması da beklenemez. Mesela hadislerin mevzu olduğunu gösteren alametler tamamen metinle ilgili özelliklerdir. Hadisler arasındaki tearuz, ihtilaf, müşkil, garip vb. konuların araştırılması da sadece isnada dair olmayıp daha çok metin tenkidiyle alakalıdır. Metin tenkidiyle ilgili bilgiler yalnız hadis ilimlerine dair kitaplarda değil fıkıh ve kelam gibi İslami ilimlere dair kitaplarda da görülür. (İşte Asıl sorun burada başlıyor; fıkıhçı ve kelamcıların hadise dair eleştiri ve kritikleri metin tenkidinin yapıldığının delili olarak görülüyor ve gösteriliyor. Hâlbuki hadisçilerin büyük bir çoğunluğu bu tenkidi yapan fıkıhçı ve kelamcıları, sünneti inkâr etmekle suçluyor. Dolayısıyla fıkıh ve kelam kitaplarında yapılan kritikleri, hadis kitaplarındaki rivayetlerin, metin tenkidinin yapıldığı şeklinde değerlendirmek, ciddi bir kafa karışıklığının yansıtmaktadır. Aynı zihin karışıklığını, alıntılayacağımız şu cümlelerde de görebiliriz;) Esasen metin tenkidiyle ilgili bilgiler kaynaklarda çok defa bir yerde toplanmamış, çeşitli vesilelerle muhtelif yerlerde zikredilmiştir. Bazı kimseleri metin tenkidinin yapılmadığı kanaatine götüren sebeplerden biri belki de budur.2  (Dikkat edilirse hadis kitaplarına alınmış rivayetlerin metin kritiğinin yapılmadığı eleştirisine birçok âlimimiz gibi, bu maddeyi yazan âlimimiz de hadisçilerin dışında, fıkıhçıların, kelamcıların getirdiği eleştirileri öne sürerek metin tenkidinin yapıldığını iddia edebiliyor. Hâlbuki fıkıhçı, kelamcı ve dilcilerin yaptıkları metin tenkitleri, hadisçilerin metin tenkidi yaptığı ve başka bir deyişle hadislerin metin tenkidinden geçtiği anlamına asla gelmemektedir.

Diğer yandan ansiklopedideki “Metin” maddesi yazarımızın mevzu hadislerin ortaya çıkarılması için, tespit edilen kriterlerin metin tenkidi ile ilgili olduğu tespiti de isabetli ve doğru bir tespittir. Yalnız bu durum, elimizdeki hadis kitaplarının müelliflerinin de bu kriterleri kabul ettiği veya elimizdeki hadis metinlerinin bu metin tenkidinden geçtiği şeklindeki bir yanlış algıya da bizi götürmemelidir. Zira bu kriterlerin hadis kitapları oluştuktan sonra ve büyük çoğunlukla ehli reye mensup kesim tarafından geliştirildiği açıktır.Nitekim bu kriterleri ortaya koyduğumuzda ve en sıhhatlı hadis kitaplarımıza giren bazı hadislere baktığımızda bu durumu daha iyi bir şekilde görebileceğiz.

Sorunun temelindeki mesele şudur; Hadisleri toplayan hadisçilerimizin ölçütleri faklı farklıdır. Ayrıca hadisçilerimiz sadece sened tenkidiyle yetinmişlerdir.  Fakihlerin ehli hadise mensup olanları da çoğunlukla sadece sened tenkidiyle yetinmeye taraftar olmuştur. Fakihlerden ehli reye mensup olanları ise, metin tenkidini de gerekli görmüş ve fıkıh oluştururken güçleri yettiğince buna dikkat etmişlerdir. Yalnız onların fıkıh üretirken yararlandıkları hadislere bu ölçütleri uygulamaları, elimizdeki muteber hadis kitaplarımızın durumunu değiştirmemektedir.  Nitekim Ebu Hanife(Allah ondan razı olsun) ve benzerlerinin metin tenkidi yapmalarını ve bir kısım rivayeti eleştirmelerini,  Buhari’nin sahihi ve benzeri hadis kitaplarımızın metin tenkidinden geçtiği şeklinde anlamak ve sunmak büyük bir yanlışlık olacaktır. Ama maalesef yapılan tamda budur. Nitekim İmam Buhari (Allah ondan razı olsun.) sahihini bir fıkıh eseri gibi kaleme almış ve bap isimlerinin altında verdiği hadislerle, görüşlerini delillendirmeye çalışmış ve en başta da Ebu Hanife’nin görüşlerini çürütmeye çalışmıştır ve Prof. Dr. Hasan Hacak’ınifade ettiği gibi, İmam Ebu Hanife’yi bazı görüşlerinden dolayı,tekfir bile etmiştir3. Şimdi biz bu duruma rağmen, Ebu Hanife (r.a.)’nun kritik edici metodundan hareketle ve meseleyi genelleştirerek, hadisleri toplayan âlimlerimiz, hadisleri kritik etmişlerdir diyebilir miyiz? Elbette bunu söyleyemeyiz. Zira Ebu Hanife hadis derleyicisi değil, Hadisçilerin derleyicileri Ahmet b. Hanbel, Buhari, Müslim ve benzeri âlimlerimizdir (Allah hepsinden razı olsun.) Bu esas hadisçiler ise, senet tetkikinin dışında her hangi bir metin kritiğine maalesef yanaşmamışlardır. 

Aynı şekilde ibni kuteybe (Ö.237), hadis müdafaası adlı eserinde “Güneş şeytanın iki boynuzu arasında doğar. Binanaleyh, güneş doğarken namaz kılmayınız” (Bu hadis, Ahmed.b.Hanbel'den rivayet edilmektedir4) hadisine bir kısım ehli rey kesiminin getirdiği eleştirilere bakın nasıl cevap veriyor; “ (ibni Kuteybe)onların bu hadisi inkar etmeleri, onların, şeytanların ve cinlerin varlığına, Allah’ın onların terkiplerinde halden hale geçmelerini mümkün kılmasına, cin ve şeytanların bazen bir ihtiyar suretinde, bazen bir genç suretinde, bazen ateş, bazen köpek, bazen bir yılan şeklinde görünmesine, (not;bütün bunların rivayetlerde geçtiğini hatırlayalım.) bazen göklere çıkıp, bazen kalplere girdiğine, bazen de insanın damarlarında dolaştığına inanmadıklarından dolayı onlar, Resulullah’ı ve bu hususta Resulullah’tan ve geçmiş peygamberlerden gelen haberleri, evvelki mukaddes kitapları ve geçmiş ümmetleri inkar ediyorlar demektir.”5 Aynı şekilde İbni Kuteybe, maymunların birbirlerini recmettiği (Buhari6), Hz. Musa’nın Azrail (a.s.)’ın gözünü çıkardığı7 ve benzeri çok sorunlu sayısız hadisleri alabildiğince savunuyor8 ve metin tenkidi yapan ehli reye de çok kötü ithamlarda bulunmaktan da çekinmiyor. Dolayısıyla ehli Hadisçiler, hadisleri metin açısından kritik eden ehli reyden fakih, kelamcı ve dilcileri bu derece şiddetle itham ve tekfir ederken ve topladıkları hadislere toz kondurmazken, ehli reyden ve onların ortaya koyduğu kriterlerden dolayı hadislerin bu tetkik sürecinden geçtiğini nasıl söyleyebiliriz.  Öyle ki bugün bile Resulullah (s.a.v.) efendimizin ellerini ayaklarını yıkadığı, içine sümkürdüğü suyu içmek için sahabenin yarıştığı rivayetini reddetmek cesaret gerektirmektedir. Zira bu rivayetler Buhari ve Müslim gibi en muteber hadis kitaplarımızda geçmektedir.9

Dolayısıyla bu zorluklar doğal olarak mevzu hadisler konusunda da önümüze çıkmaktadır. Zira mevzu hadis kriterlerine baktığınızda, bu ölçütlerin sağlam ölçütler olduğunu görürsünüz. Ama diğer yandan muteber hadis kitaplarına baktığınızda ise, sayısız güzel hadisin yanında, epeyce bu kriterlere takılacak rivayetlerle de karşılaşabiliyorsunuz. Bunun nedeni, hadislerin metin kritiğiyle ilgili kurallarını ehli reyin geliştirmiş olmaları ve bunları fıkıh ve kelamda kullandıkları hadislere uygulayabilmelerine rağmen, temel hadis kaynaklarında ise bu kriterlerin uygulanmamasıdır. Zira baştan beri hadisleri toplayan ve hadis kaynaklarına baştan sona hâkim olan ehli hadistir. Ehli hadis ise metin tenkidini kabul etmediğinden, o kriterleri uygulamaya da yanaşmamıştır.Aynı şekilde mevzu hadis kriterleri oldukça iyi olsa bile(ki bunları kabul eden ve geliştiren ehli reydir), bu hadis külliyatımızın kritiğine yeterince yansımamıştır. Nitekim birçok şarihin Buhari ve Müslimlerin sahihlerindeki hadislere getirdiği eleştirilerin sadece sened merkezli olması da bunu ortaya koymaktadır.Bunu istisnası neredeyse yoktur. Bunu çok sınırlı oranda yapanlardan biri olan Ebü’l Ferec ibni Cevziye (ö:1201), Suyuti'nin (1507) tahammülsüz bir tavırla karşılaması ve ona reddiye için kitap yazması da, bu savunma refleksini yansıtmaktadır. Suyuti’nin, uyanıkken defalarca Nebi (a.s) ile görüştüğünü söylemesi ve bazı hadislerin kritiğini yapmaya yanaşmadan, bunu ancak hal ehlinin anlayabileceği fikrinde olması, bu zatın ilmi güvenirliliğiyle ilgili bize yeterince bir fikir verecektir10.

İnşallah gelecek yazımızda bu dile getirdiğimiz sorunu, tespit edilen mevzu hadis kriterlerini vererek ve bu kriterleri muteber hadis kitaplarındaki bazı rivayetlerle karşılaştırarak somutlaştırmaya çalışacağız. Sözlerimizin sonu Allah’a hamdtır. Rabbimizden bizleri ve ümmetimizi yeryüzünde iyiliklere vesile kılmasını niyaz ederiz.

 

Dipnotlar:

1- Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis Usulü, S.215.

2- DİA. C.29.S.414-415.

3- https://m.youtube.com/watch?feature=share Prof. Dr. Hasan Hacak 1 El-Risale okumaları 1 www.yotube.com

4- İbni Kuteybe, Hadis Müdaafası, S.240

5- İbni Kuteybe, Hadis Müdaafası, S.240

6- İbni Kuteybe, Hadis Müdaafası, S.272.

7- Muhtasar Sahihi Müslim Tercümesi, Hafız Ebu Muhammed el- Münziri, Eser Neşriyat, C.2. S.637.

8- İbni Kuteybe, Hadis Müdaafası, S.276.

9- Sahihi Buhari, Muhtasarı Tecridi Sarih Tercemesi ve Şerhi, C. 1. S. 163.Muhtasar Sahihi Müslim Tercümesi, Hafız Ebu Muhammed el- Münziri, Eser Neşriyat, C.3. S.95.

10- DİA.C.38. S.190

YAZIYA YORUM KAT