1. YAZARLAR

  2. RIDVAN KAYA

  3. Polise İnfaz Yetkisi mi?
RIDVAN KAYA

RIDVAN KAYA

Yazarın Tüm Yazıları >

Polise İnfaz Yetkisi mi?

04 Ocak 2018 Perşembe 11:59A+A-

Bir bakan emrindeki polislere, suçluların cezasını sokakta infaz etmeleri için talimat verebiliyorsa orada hukuk devletinden söz edilebilir mi?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sert ve sloganik konuşmalarıyla, popülist mesajlar vermeyi ve hamaseti seven üslubuyla gündemde kalmayı beceren bir bakan. Son çıkışıyla ise performansını basbayağı zorlamış, çok ileri taşımış oldu!

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen Genel Güvenlik ve Uyuşturucu İle Mücadele Toplantısının açılışında yaptığı konuşmada tam olarak şunları söylemiş:

"81 ilimizde 7 kez okul çevrelerinde huzur uygulamaları yaptık. Okulun çevresinde bir uyuşturucu satıcısını gördüğümüz zaman beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar, ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir. Benim ülkemin gencinin canına mal olacak bir kişiye gereğini yerine getirme görevidir. Suçunu bana atsın. Bunun suçu neyse, 5 yıl içeride yatmaksa yatarız, 10 yıl içeride yatmaksa yatarız, 20 yıl içeride yatmaksa yatarız. Çok net söylüyoruz. Bu 2018 yılında bunların kafasına çökeceğiz ve milletimizi bu illetten kurtaracağız. Ben bir buçuk yıldır bu talimatı veriyorum arkadaşlara. Bulduğunuz zaman gereğini yerine getirin"

Uyuşturucu ile mücadele elbette devletin görevi. Bunun en kapsamlı bir şekilde yerine getirilmesi sadece bugün için de değil, toplumun geleceği, nesillerin emniyeti için de elzem. Ama bunun nasıl yapılacağını kim, nasıl belirleyecek?

Hedef Uyuşturucu ile Mücadeleyse

Gerçekten de uyuşturucu belasıyla gerektiği gibi mücadeleyi hedefliyorsanız yasalarda acilen buna uygun düzenlemeye gider, toplumu, insanlığı zehirleyen bu mücrimlerin suçlu bulunduktan sonra en ağır cezalara çarptırılmasını sağlar; böylesine ağır bir cürmün faillerinin birkaç yıl hapis yatıp salınmalarına yol açan gevşekliğe, umursamazlığa son verisiniz!

Ama mecliste bunu yapmak yerine, görevi şüphelileri yakalayıp, savcıya, mahkemeye teslim etmek olan elemanlarınıza “vurun, kırın” talimatı vermeyi tercih ediyorsanız ortada yanlış giden bir şeyler var demektir! 

Türkiye Hukuk Devleti mi?

Eğer Türkiye iddia edildiği gibi bir hukuk devleti ise suçun tanımı da, suçlulara uygulanacak muamele de kanunlarla belirlenmiş olmalı. Peki, Türkiye hukuk mevzuatında uyuşturucu satıcılarının ayaklarının kırılması diye bir ceza var mı? Yok!

Uyuşturucu satıcısı olduğu düşünülen kişilere verilecek ‘ceza’nın polis tarafından takdir edilmesi ve infazına geçilmesi mümkün mü? Değil!

Ayrıca da devlet görevlilerinin işledikleri kanunsuz eylemlerden ötürü bir başkasını sorumlu tutmaları ve icra ettikleri kanunsuz fiillerde dolayı kendileri yerine amirlerinin veya bakanın hapis yatması şeklinde bir uygulama olabilir mi? Olamaz!

Bu durumda Sayın İçişleri Bakanı’nın beyanatı ne anlama geliyor? Ya öfkeyle kendinden geçmiş olduğunu ya da popülizme saplandığını! Doğrusu her iki hal de çok sağlıksız!

Hukuku Ayak Bağı Görmek, Daha Sinsi Hastalıkları Getirebilir!

Evet, uyuşturucu toplumu tehdit ediyor, bununla çok sıkı bir şekilde mücadele edilmeli; bu suçun, insanlığı hedef alan bu saldırganlığın kökünü kazımak için elden gelen yapılmalı ama bu mücadele esnasında başka tür hastalıkları, hukuksuzluk gibi bu ülkenin kronik rahatsızlıklarını depreştirecek söylem ve eylemlere de asla tevessül edilmemeli!

Kim bilir, Süleyman Soylu’nun ‘uyuşturucu satıcılarıyla mücadele tekniği’ adına sarfettiği sözler üzerinde çok da durulmayı hak etmeyen gündelik tüketime yönelik, basit popülist mesajlar olarak da görülebilir belki! Ne var ki, burada ortaya konan pervasızlığın, hukuksuzluğu meşrulaştırmaya yönelik yaklaşımın yol açabileceği sorunlar, tetikleyebileceği riskler hiçbir şekilde hafife alınabilecek şeyler değil!

Bilhassa da farklı alanlarda giderek hukuk kurallarının ayak bağı olarak görüldüğü, pratik yöntemlerle sonuç alma adına rutin dışına çıkmanın kolaylaştığı, yol haline geldiği bir iklimin mevcudiyeti durumun ciddiyetini artırmakta.

Keyfiliğin, umursamazlığın etkilerinin giderek daha fazla alanda hissedildiği bir ortamda hukuk devleti sınırlarının aşılması tehlikesi karşısında herkesin daha fazla hassasiyet geliştirmesi önem arzediyor. Sadece OHAL’in neredeyse ülkenin olağan haline döndüğü gerçeği bile bu hassasiyetin gerekliliğini göstermeye yetmez mi?

YAZIYA YORUM KAT

14 Yorum