1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. PKK’nın tükenişi
PKK’nın tükenişi

PKK’nın tükenişi

"Türkiye’nin ne PKK’ya ne de PKK’yı taşeron örgüte dönüştüren uluslararası güçlere boyun eğmeden mücadelesini devam ettirerek örgüte tasfiye olmaktan başka seçenek bırakmaması önemli bir başarı."

21 Mayıs 2025 Çarşamba 16:30A+A-

Orta Doğu’da PKK’nın Tükenişi

Doç. Dr. Veysel Kurt / Fokus+


1978 yılından beri faaliyet gösteren PKK terör örgütü 12 Mayıs 2025 tarihi itibariyle kendini tasfiye etti. Süreç henüz tamamlanmamış ve birçok riske gebe olsa da örgütün kendini tasfiye ettiğini duyurmuş olması önemli bir eşiğin aşıldığı anlamına geliyor. Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihli tasfiye çağrısı, örgütün zaten miadını doldurduğunu açıkça ifade etmekteydi. Örgütün kendini tasfiyesi de bu gerçekliğin ilanından başka bir şey değil.  

Türkiye’nin ekonomik, siyasal, sosyal ve uluslararası ilişkilerinde en önemli dosya konularından birine dönüşen örgütün kendini tasfiyesi Türkiye siyasal hayatı açısından bir dönüm noktası sayılır. Örgütle mücadelenin ekonomik maliyeti yüz milyar dolarlarla ifade ediliyor. Sosyal açıdan Türkiye’de etnik temelli bir fay hattı oluşturmak isteyen güçler için oldukça kullanışlı bir aparata dönüştü. Siyasal açıdan ise Türkiye’de hakkaniyet ve adalet temelli istikrarlı bir siyasal sistemin oluşmasının önünde en önemli engellerden birini oluşturdu. Ayrıca Türkiye’de birbirleri ile entegre olması gereken güç merkezlerinin, PKK’nın yol açtığı tahribat nedeniyle birbirleri ile kavgaya tutuşmaları, siyasal sistemin en önemli kırılganlığını oluşturdu.  

Bütün bu alanlarda PKK’nın yol açtığı tahribat Türkiye’de büyük maliyetlere yol açtı. Bütün bunlara rağmen Türkiye’nin ne PKK’ya ne de PKK’yı taşeron örgüte dönüştüren uluslararası güçlere boyun eğmeden mücadelesini devam ettirerek örgüte tasfiye olmaktan başka seçenek bırakmaması önemli bir başarı. Daha önemlisi ise, PKK üzerinden etnik temelli iç savaş denemelerinin boşa çıkması, Türkiye’de yaşayan ahalinin millet olma vasfını koruma kararlılığının bir sonucu olarak yorumlanmalı.  

Örgütün bölgesel yayılımı

Türkiye merkezli olarak kurulan PKK, ABD’nin Orta Doğu’ya müdahaleleri ile etkinlik alanını beklenmedik ölçüde genişletti. Öcalan’ın 1970’lerin sonunda Suriye’ye gidişi ve yıllarca Esed rejimi tarafından kollanması, örgütün Orta Doğu’da yer etmesine imkân tanıyan ilk unsur oldu. Ancak bu anlamda dönüm noktası ABD’nin 1991’de Irak’a yönelik gerçekleştirdiği müdahaleydi.

Örgütün 1990’lı yıllar boyunca Türkiye toprakları içinde siviller ve güvenlik görevlilerine yönelik yoğun saldırılar gerçekleştirmesinin arkasında bu gelişme var. Dahası örgüt büyüdükçe ABD ve hatta bölge rejimlerinin aparatı haline geldi. PKK, ABD desteği ile büyüdükçe Türkiye’nin yanı sıra Irak, Suriye ve İran’daki Kürt nüfusunu kendi stratejisinin bir parçası olarak kullanmaya başladı.  

Öte yandan bölgedeki Kürt nüfusun da bölgeye entegrasyonu yoluyla kazanımlar elde etmesinin önünde ciddi bir engel teşkil etti. PKK’nın oluşturduğu tehdit algısı, Irak ve Suriye’deki iktidarların ‘rejim güvenliği’ni merkeze alan politikaları ile kesişince Kürt nüfusuna yönelik baskılama ve katliamın kaynağına dönüştü. Halepçe katliamı ile 1990’lar boyunca Irak’ın kuzeyinde yaşanan katliamlar, Suriye’de yaşayan Kürtlerin on yıllarca herhangi bir statü olmadan yaşamalarının bir parçası olmuştur.  

1999’da Abdullah Öcalan’ın yakalanarak Türkiye’ye getirilmesi, örgütün etkisizleştirilmesi için önemli bir fırsattı. Ancak Türkiye’nin bu yıllardaki siyasal dağınıklığı, yaşadığı ekonomik krizler, bölgesel denklemde İsrail ve ABD’ye bağımlı hale gelmiş politikası, bu fırsatın kaçmasına neden oldu. 1999-2003 arasındaki çatışmasızlık sürecini yeniden yapılanma için bir fırsat olarak kullanan PKK, 2003 Irak işgali ile yeni imkanlara kavuştu.  

Saddam Hüseyin’in devrilmesi, Irak’ta diğer Kürt gruplar kadar PKK’ya da alan açılmasına neden oldu. Bir taraftan örgüt olarak varlığını devam ettiren örgüt, öte yandan Irak siyasetinde etkili olmaya dönük hamleler yaptı.  

Örgütün etkinlik kurmasının son dönüm noktası ise 2011’de başlayan ve Suriye’de Esed iktidarına sona erdirecek olan devrimsel süreç oldu. Özellikle ABD’nin PKK’yı bir “ortak” olarak görmeye başlaması ile örgüt Suriye’de devletimsi bir örgütlenme imkanlarına kavuştu. İran sınırından Akdeniz’e kadar uzanan bölgede bir devlet sahibi olma hayaline erişti. Ancak bu hayal uğruna Kürtler dahil bütün Orta Doğu unsurlarına yabancılaşan örgütün, ABD başta olmak üzere Rusya ve birçok Batılı aktörün desteği olmadan devletleşmek bir yana, ayakta kalamayacak bir yapıya sahip olduğu anlaşıldı.  

Nitekim Orta Doğu’da koşullar değiştikçe örgüt için de alarm zilleri çalmaya başladı. İsrail’in agresif politikası, örgüt için son sığınak gibi göründü. Bu durum bile örgütün kullanışlı bir aparattan öteye gidemeyeceğinin göstergesi.  

On yıllardır önce Türkiye, sonra Irak, Suriye ve İran’a karşı kullanılan PKK için kendini feshetmekten başka bir seçenek kalmadı.  

1978’den beri Türkiye’nin Suriye, Irak, İran, ABD ve kısmen Rusya ile ilişkilerinin kaçınılmaz olarak en önemli dosyalarından biri haline gelen örgütün kendini feshetmesi ile PKK’sız bir Orta Doğu’nun nasıl şekillenebileceğini bir sonraki yazıda konuşalım.  

 

 

HABERE YORUM KAT